31 Mart 2010 Çarşamba

ÇARMIHLARDAKİ ÖZLEM

Dillerimi bağlayansın karşıma geçip gülen
Senin için savaş veren yine benim yine ben

Yüreğime taş taşıttım sınadım her savaşta
Yenilgiyi yere çaldım acı tattım her yaşta

Alnım rüzgarlara açık kor kaynar yüreğimde
Umutlar sevinç içinde kan dolan gözlerimde

Ayaklarım mevzilerde ellerim gökyüzünde
Bu sıtmayla devran döner gün doğar yeryüzünde

AHMET MERCAN

GELİYORUZ

Yüreğimizde var coşku
Kalmadı hiç bizde coşku
Aşarak nice yokuşu
Geliyoruz, geliyoruz

Hal ve hatır sormaya
Tüm yaraları sarmaya
İlahî nizam kurmaya
Geliyoruz, geliyoruz

O ERLER Kİ

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Birbiri ardınca kazasındalar.

SAVUNAN ADAM

Gergef, gergef çile; çile yumağı...
Yalnız Allah'a sığınan adam
Çileyle beslenen...Bizler, hepimiz
Seni seviyoruz, Savunan Adam

Öksüzün yanında, çaresize dost
Her yerde hayır ile anılan adam
Yalnız değilsin, işte milyonlar
Seni seviyoruz, Savunan Adam

GÜNEŞİN GÖZBEBEĞİNDE

Güneş destekleyen devir içinde
Zamanı ölçüye taşıyacaksın
Ölümler ölümsüz andı içerken
Ağıtlardan marşlara yol alacaksın

Sonsuzluk gezinir gözbebeğinde
Medîne ufkunun derinliğinde
Gölgeler yollara düştüğü günde
Umutlar yeşerir kelepçelerde

KOPARDIN

Bir hicran çölüne bıraktın beni
Kalbine girdiğim yolu kopardın
Yaydın üzerime yalan gölgeni
Adını andığım dili kopardın

İçimden boşluğa savruldu külün
Hüznün ateşiyle yandı kakülün
Yıllardır ruhumda öten bülbülün
Her seher konduğu dalı kopardın

ŞAFAK YAKINDIR

Akşam olur, karanlıkta hilal belirir
Bahar gelir, çiçekler açar, başak boy verir
Dayanmaz buzlar, dayanmaz erir
Şafak söküp bulutlardan güneş doğunca

Karanlıklar zirvedeyse,şafak yakındır
Hak gelince batıl putlar bir bir yıkılır
Ebrehe ve orduları kuma çakılır
Ebabil kuşları siccil taşları atınca

İNANIŞ HASRETİ

Hakk'a aşık olan insanda, gönül mihrakı,
Solmayan güller açan bahçenin müştakı!..

Bu gönül hasreti, ruhlarda ezelden beridir,
Hakka hayran oluşun, nur saçan örnekleridir!...

Beşerin ruhuna Rab'den sunulan ilk iksir;
Maddeler üstü, bir ulvî inanış hasretidir!...

MESCİD - İ AKSÂ

Mescid-i Aksâ'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu

Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk kıblesi benim ulu Nebi'min
Unuttu mu bunu acaba herkes?

GÖKKUŞAĞI DESTESİ

Meydanın orta yerine
Yürüyorum adım adım
Yüreğimde dev bir sabır
Sevdamı sıkı kuşandım

Günler bana günler bana
Özlemler yol açar bana
Gökyüzünden gökkuşağı
Besteledim geldim sana

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Hiçe sayılıyor, Hak dini İslam
Kan gölüne döndü, bak Afganistan
Bayram mı olurmuş, gözyaşlarından ?
Bayramsa, bayramınız mübarek olsun!

Onulmaz yaralar merhem beklerken
Ayasofya mahzun feryat ederken
Kudüs boynu bükük, mahzun bakarken
Bayramsa, bayramınız mübarek olsun!

SEVDİM SENİ

Sevdim Seni mabuduma
Canan diye sevdim
Bir ben değil alem sana
Hayran diye sevdim

Evlad-ı ıyalden geçerek
Ben Ravza'na geldim
Ahlakını methetmede
Kur'an diye sevdim

EĞİLMESİN ŞU BAŞIMIZ

Eğilmesin şu başımız
Güneşe bir adım kaldı
Deli gibi nice yiğit
Karanlığa başkaldırdı

Dalgalanır yeşil sevdam
Kızıllığında şafağın
Ayaklanır mazlum ümmet
Türküsüyle inkılabın

MİLLET DÜŞMANINA (1967)

Bin herze katıp, kepçeni daldırmadasın sen
Küfrünle, mukaddeslere saldırmadasın sen

Sen batıla "Hak", Hakk'a batıl diye hırla
Bir salma kuduzdan da betersin bu tavırla

Baykuşları "bülbül" diye takdim ediyorsun
Şeytana "melek", haine "candostu" diyorsun

YÜREKLERE YÜRÜDÜK

Derdi büyük bir yetim sevdasıyla Hıra'da
Belirdi kutlu elçi, göründü ufuklarda
Söyledi kelimeyi, gün doldu karanlığa
Getirdi yüce vahyi, o gün doğdu sevdamız

Kızgın kumlar üstünde taş altında sineler
Hep haince dağlandı öyle mazlum bedenler
Haykırdı Sümeyye'ler ve yaklaştı cennetler
Kahroldu Ümeyye'ler, yüceldi hep davamız

GEL EY

İkliminde bu sevdanın
Çiçek çiçek açacaksın
Kırılsa kolun kanadın
Hakk'a doğru koşacaksın

Başak başak olgunlaşıp
Tane tane yanacaksın
Toprak toprak özümseyip
Umutlara doğacaksın

FERMAN

Bir elimde bu çağın ölüm fermanı
Bir elimde şafağın ilk ışıkları
Yüzüme vuruyor rahmet rüzgarı

Kan üstüne kahkahalar gördü gözlerim
İçimde bendini yıkar kin sellerim

Sözümüz bir o da söylenmiştir ezelde
Ey kör idrakler dinleyin Yar da var ser de
Yolumuzun sonu varır Firdevslere

Korkutmayın ölümlerle candan geçmişiz
Pahası ölüm olan bir yola girmişiz

İZZET OKUMUŞ

Sevda Üzerine Bir Ağıt

Sevdadir, cevre yanimda,
Bir nice nobet tutmustur.
Kar yagmistir o daglara,
Nilgun beni unutmustur..

Hüznüm o, sevincim o'ydu,
Dogan-gunum, gecem o'ydu,
Yillardir dusuncem o'ydu,
Hayatta guvencem o'ydu.
Artik daldan ucan kustur.
Kar yagmistir daglara,
Nilgun beni unutmustur..

O'ydu ufkumda altin iz,
Kaldim yollarda caresiz,
Ne yapayim, ne dersiniz,
Ask gözümde tutan deniz,
Ne care ki buz tutmustur,
Kar yagmistir o daglara,
Nilgun beni unutmustur..

Gönlümde dert dilim dilim,
Askim tanimiyor iklim,
Dostlar kendimde degilim,
Gitti hayatim, sevgilim,
Gayri ne söylesem bostur,
Kar yagmistir o daglara,
Nilgun beni unutmustur..

Feyzi Halıcı

Kırkıncı Yıl Hesabı

Uykuları harman ettim, savurdum
Bir mübarek düş aradım kırk sene.
Ne usandım, ne yoruldum, ne durdum
İçi doğru dış aradım kırk sene.

Çıktım dağ boş, indim baktım ova boş
Toprak garip, su tedirgin, hava boş
Nere gitsem dallar kırık, yuva boş
Yumurtada kuş aradım kırk sene.

Kılavuz Nesil

Batılın önünde set
Hakk'a kılavuz nesil.
İlimde Ak Şemseddin
Kararda YAVUZ nesil.
Hakk'a kılavuz nesil...

Bir Aras'tır, bir Tuna
Tarih binmiş sırtına
Nefret yıkan fırtına
Sevgiye havuz nesil.
Hakk'a kılavuz nesil...

Keyfiyet

Göl, göl oldu anaların gözyaşı
Kan selinde akıyoruz eyi mi?
Ateş sardı Malatya’yı, Maraş’ı
Kendimizi yakıyoruz eyi mi?

Bağlandı yolumuz, yolaklarımız
Zincire vuruldu bileklerimiz
Küfür ile doldu kulaklarımız
Dişimizi sıkıyoruz eyi mi?

Kesit

Gözlerim, yollarda serili kilim
Yüreğim, denizde bir garip balık
Yaralı kekliktir ağzımda dilim
Ben, kendi türkümü anlamam artık.

Dağa kaçmış ceylan güldeki koku
Şahin umutlarım inmez havadan...
En rahat yatakta uyumaz korku
Su doldurur, kan içerim kovadan.

Kendine Gel(Gerdanlık)

Öfkeyle, nefretle sefere çıkan
Sıcak yaz gününde kışa tutulur
Ben kralım diye değerler yıkan
Fildişi sarayda taşa tutulur..

15.02.2006/Vakit

.

Abdurrahim Karakoç

Kaşık Meselesi

Yıkanmıyor darbenin tencere bulaşığı
Tarihe not düşüldü: Sarıkız-Ayışığı
Kırk yıldır biteviye hak yiyen tekaütler
Bırakmak istemiyor elindeki kaşığı...

01.07.2008/Vakit


Abdurrahim Karakoç

Kartel Medya

Vıcık vıcık çamura 'mermer' der kartel medya
Baltalı oduncuya 'berber' der kartel medya
Her gün bir kamuoyu yalanını uçurur
Halkın sevmediğine 'Server' der kartel medya..

03.04.2007/Vakit



Abdurrahim Karakoç

Karşılama

Bekir Balaban kardeşime..

Geldi gönderdiğin şiirden mektup
Arada bir böyle yaz Balaban'ım.
Zaman siciminin ucundan tutup
Bazen bağla, bazen çöz Balaban'ım.

Fikir gölü derinleşir girdikçe
Dostluk gülü gümrah açar derdikçe
Sıhhat, zaman, mekân, imkân verdikçe
Cevapsız bırakmam, söz Balaban'ım.

Karabağ'a Mektup

Bahtına ağlayan Azeri kızı
Sen Karabağ dersin, ben karayazı
Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı
Sanma ki dertlerin azı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok
Şehitler kabrine koyacak gül yok
Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok
Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Kara Haber

Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim İl'e kar geliyor gardaşım.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

Gazel olmuş sıra sıra söğütler
Dağ ardında unutulmuş şehitler
Hürriyete seymen giden yiğitler
İki gidip bir geliyor gardaşım.

Kaide

Kadim zamandan beri varlık kaidesi bu
Yaylalar sümbül kokar, gül nesli gülden doğar
Aşk ile yananların külüne düşerse su
Yeni aşk fidanları soğumuş külden doğar..

26.02.2007/Vakit


Abdurrahim Karakoç

İtiraf

İster ağla, ister uyu bebeğim
Yüreğime kundakladım ben seni
Yakacaksan, yak ta kurtul; ne deyim
Ateş diye kucakladım ben seni.

Bilemezsin.. can yakmaz ki bilesin
Ağrı, sızı bırakmaz ki bilesin
Yara açmaz, kan akmaz ki bilesin
Gözlerimle bıçakladım ben seni.

İşittiniz mi?

Takvimler ve saatler durmuş; işittiniz mi?
Ve kuşlar avcıları vurmuş; işittiniz mi?
Yürümüş dağ, tepe, orman, ova, yani herkes
Sadece ırmaklar uyurmuş; işittiniz mi?


Abdurrahim Karakoç

İş İşten Geçince

Başkasını yakan zulüm seni de
Yakar amma neden sonra anlarsın.
Sahtekârın imanı da, dini de
Kokar amma neden sonra anlarsın.

Gün gelir gözlerin dalar yokuşa
Şartlar yorgunları salar yokuşa
Umulmadık yerde sular yokuşa
Akar amma neden sonra anlarsın.

İsyanlı Sükût

Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

İstersen Araştır

İlim adamıyım der, araştır mason çıkar
Dört makale yazmışsa dördü de fason çıkar
Hele bir araştır bak aslını-astarını
Büyük dedesi Yorgi, babası Mişon çıkar.

Şubat-2008/Vakit


Abdurrahim Karakoç

İsrail Sevdalılarına

Şaron neyin olurdu, Olmert neyindir senin?
Golde Meir ninen mi, dayın mı Netanyahu?
Akan çocuk kanları belki suyundur senin
Elini göğsüne koy, birazcık utan ya hu.

19.01.2009

.

Abdurrahim Karakoç

.

İnşallah

Palavra karlarına Hak güneşi doğarsa
Üflenip şişirilen umutlar suya düşer
Susamış topraklara bir gün yağmur yağarsa
Yapıp tapındıkları mabutlar suya düşer..

09.04.2007/Vakit

Abdurrahim Karakoç

İnsanların Dramı

Hilkatten bugüne her ne çektiyse
Zekâsı kıtlardan çekti insanlık.
Hazar zamanıysa, sefer vaktiyse
'Gel'lerden, 'git'lerden çekti insanlık.

Putçular put dikip dünyalar vurdu
Tezahürat arttı, tefekkür durdu
Firavun emretti, Nemrut buyurdu
Yürüyen putlardan çekti insanlık.

İncitme

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

NEREYE KOYSUNLAR BENİ

Sevda gelir cenderede bulur yakalar beni
Toplar üşüyen bakışları umut büyütür beni

Ellerimi bağladılar dilimde kelepçeler
Gözlerime bakamazlar korkudan ölecekler

Işık desteler gözlerim nereye koysunlar beni
Gözlerime bakamazlar, erir gecenin elleri

ÖPÜLÜRDÜ ALNIMIZ

Korkmazdık geceden, silah sesinden
Sular seslenmezdi avucumuzda
Uçardık göklerin penceresinden
Yıldız ülkesine mavi sonsuzda

Gönlümüze henüz gelmemişti güz
Sevgi sürülürdü ekmeğimize
Neş’eyle evcilik oynardık gündüz
Bereket dolardı evlerimize

MERHABA

Merhaba, ey ayn-ı zât'ın mazhar ü mihmanesi
Zat-ı pâk'inden görünür, nûr-ı Hakk'ın şûlesi
Rehber-i dergâh-ı izzet olduğuyçün ey Habîb
Enbiyâ vü evliyanın oldu babın kıblesi.

Aşkına gönül veren bulsa aceb değil murad
Çün cemalin şem-i Hakk'tır ehl-i Hakk pervanesi
Dü cihan buldu nizamı feyz-i pakinden Şehâ
Unsur-ı hassın olubdur gevher-i yekdânesi.

NEDEN ?

Nurlu yol ortada iken, karanlığa gömülmek neden
Rabbin va’d – i cennet carken, cehenneme gömülmek neden
Şu üç günlük dünya için ahiretini yıkmak neden

Gel etme can kardeşim, dünya malı sana engel
Bırak nefse kul olmayı artık Allah’a yönel

Takvimler yaprağını döker, günlerin boşa geçer
Seni özenip Yaradan Rabbini tanımazsın neden
Şu fani dünya malına bakiyesiye tapmak neden

Toprak olacak mekanın, neden gururlanırsın neden
Bir rüzgar gelip savurur düşündün mü yaprağı neden
Kaldı mı atan, ecdadın neden sen kalasın ki neden

ABDÜLHÂDİ ÖZTÜRK

DÖNMEYECEĞİM

Susuz çöllere sürgün etseler
Kızgın kumlara diri gömseler
Bir zevk uğruna asıp kesseler
Bu yoldan asla dönmeyeceğim

Kara zindana atsalar beni
Çelik pranga yıldırtmaz beni
Hain silahla korkutma beni
Bu yoldan asla dönmeyeceğim

ERDOĞAN AKIN

DAVETİYE

Telli pullu, anlı şanlı bir gelin;
Aynalar, gelin!
Bir güzel ki, en güzeli güzelin;
Gönüller, gelin!
Sonsuz gerçek; habercisi ezelin;
Kitaplar, gelin!
Şarkı bizde, Şeytan, yeter gazelin;
Nağmeler, gelin!
Ey karanlık, gelmektedir ecelin;
Işıklar, gelin!
Toplanın hep, derlenin hep, düzelin;
Yığınlar, gelin!
En güzeli, en güzeli, güzelin;
Habercisi, habercisi, ezelin;
Tellerinde şafak söken bir gelin;
Anneler, babalar, çocuklar, gelin!..

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1949)

YEMİN

Yemin olsun Ey Allah’ın Rasûlü
Allah için birleşti ellerimiz
Garip kalmış mahzun gönüller için
Bir gün yine geliriz

Bizler Allah’ın yolunun erleri
Müslümanız asla dönmeyiz geri
Bin değil, bir tek kişi kalsak bile
Kurtulacak ümmetin yetimleri

İsimsiz Şiirleri

Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi.

Merdiven

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasii kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisa:n-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Ahmet Haşim

İSİMSİZ ŞİİR

Üstüme lapa lapa kar yağıyor yeniden
Yeniden yüreğim beyaz bir lâle
Berrak sular, ışıklar, çiçekler renkler...
Yeniden karşımda birer şelâle

Artık benim için ne ekmek, ne su...
Sağımda, solumda vehim ordusu
Ve hep O’nu bulamamak korkusu
Soyundum yeniden büyük melâle

GEÇEN YIL

Bin, bin, bindir...
Gelenler bin, gidenler bin, göçenler bindir
Doğanlar bin, ölenler bin, dövenler bin, sövenler bindir

Binin bile binlikten
İnsanın insanlıktan çıktığı şu günlerde
Doğuda kan gölleri
Of anam of ağıtları
Batıda şarap selleri
Gel keyfim gel şarkıları
Hala garibanın yakasında aç gözlü canavarların elleri

ARAMA


Ateşin gerçeği gönülde vardır
Yalnız ocaktaki közde arama
Kim bizi severse bizlere yardır
Sana tatlı gelen sözde arama

Kimisi dünyaya gönül bağlarmış
Ticaretin eder karın sağlarmış
Çehre güler iken kalbi ağlarmış
Onun iç halini yüzde arama

YANAR AŞIK

Yanar Aşık, duman bilmez
Onulmaz dert, aman bilmez
Sevenler hep gelir vecde
Zemin bilmez, zaman bilmez

Yaşar cananla ülfette
Geçer her anı vuslatta
Olur ma'şukla vahdette
Görür yahşi, yaman bilmez

30 Mart 2010 Salı

ÇALIŞANLARA

Bir mazlumun türküsünü sana söylüyor
Alın terini yüreğe bağlamış
Üç-beş kuruş karşılığı emek satıyor
Esaretin zincirinde çalışan

Helalin ayetini amele dayamış
Alın terini yüreğe bağlamış
Nübüvvetten emanettir direniş
Fabrikası tarlası bir kıyamdır

SUÇ BİZİM

Her saat her yerde ezilen bizsek
Haince mezarı kazılan bizsek
Kanunu töresi bozulan bizsek
Günden güne katmerleşen öç bizim
Hesabını soramazsak suç bizim

Taşa düşse taşı oyar bu feryat
Şafağı al kana boyar bu feryat
Çaresiz canına kıyar bu feryat
Arşı tutan hıçkırıkla hınç bizim
Rahat rahat yatıyorsak suç bizim

Sevgiyle elele vermezsek eğer
Kardeşçe kol kola girmezsek eğer
Birliğin sırrına ermezsek eğer
Kaybedilen ve dağılan güç bizim
Sürüye kurt dalar ise suç bizim

MİNARELER SÜNGÜ

Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, mü’minler asker
Bu ilâhî ordu dinimi bekler
Allahü ekber, Allahü ekber

Yolumuz kaza, sonu şehadet
Dinimiz ister, sıdk ile hizmet
Anamız vatan, babamız millet
Vatanı ma’mul eyle Yâ Rabbî
Milleti mesrur eyleme Yâ Rabbî

ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN

Acep şu yerde var m'ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı, gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin

Gezdim Urum ile Şam'ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin

GÜL VE SÖZ

Bir gül sunmuştum sana bataklıklar içinde
Batmayan güneşlerin haberi var içinde

Duydun mu güzel çocuk ağlamak yok hüzünden
Beni kuşatsın acı daha sana gelmeden

En çetin sözü söyle aşkla yürü peşinden
Korkular korkar olur ölürler kederinden

Sonu gelenden sakın sonu gelmez bir gün var
O günü bilmiyorsan hayatında zulüm var

Belkıs’ı sarayında sarsarak kucaklayan
Bu çağrıdır dinmeden çağları aralayan

AHMET MERCAN

GÜNÜMÜZ DESTANI

Bizde son günlerde ilm – i siyaset
Karıştı taştı da çorbaya döndü.
Yetmiş küsur yıllık hür demokrasi
Kırk yerden yamalı bohçaya döndü.

Herkesin ayrı telden çıkıyor sesi
Derdini anlatmaya yetmez Türkçesi
Denk denilen işçi-memur bütçesi
Dibi delik deşik torbaya döndü.

BENİ ALDATMA

Hak bildiğim yollar
Kokladığım güller
Güvendiğim kullar

Uzak değil yakın ecelimiz
Gelir başa bir gün tecellimiz
Arzular, istekler ve nefsimiz

SUSKUNLUK SENİ HECELER

Düşsün dudaklarına şarkılar
Yürüsün damarlarında doludizgin
Kıble rüzgarı taşıyan ordular

Sensiz bekler sessiz
Beton kentler mutsuz
Eller suskunluğa kelepçelenir

Sensiz geçilmez geceler
Muştular hasretinle senin
Suskunluk seni heceler

AHMET MERCAN

SULTAN HAMÎD’İN RUHANİYETİNDEN İSTİMDÂD

Nerdesin Şevketli Sultan Hamîd Han
Feryadım varır mı bârigâhına
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan
Şu nankör milletin bak günahına

Tahkîre yeltenen tâc ü tahtını
Sınadı bu millet kara bahtını
Denedi silletin nerm – i sahtını
Rahmeyle Sultanım dîlsûz ahına

GÜLE GÜLE KELAYNAK

Nesli bitti diyorlar, senin için kelaynak,
Bu hüzünlü tükeniş, ibret olsun insana
Dünyadaki her neslin akibeti yok olmak,
Güle güle kelaynak, uğurlar olsu sana.

İnsanoğlu durmadan, kesti bindiği dalı,
Bitkiye doping yapan ilaçları bulalı.
Mide, böbrek ne yapsın, şeker, kumaş boyalı
Güle güle kelaynak, uğurlar olsu sana.

İlim Adamı(!)

Prof'tur, akıllıdır, her haltı karıştırır
Münkir'i ütüler de Mümin'i buruşturur
Her dediği dediktir, çünkü ilim adamı(!) ..
Tavuk yumurtasını şahinle yarıştırır.

11.12.2008

.

Abdurrahim Karakoç

İlân

Ne diyorsa İSLÂM DİNİ
Uyacağız suç olsa da.
Gerçeği örten kefeni
Soyacağız suç olsa da.

Alnımız ak, yüzümüz ak
İslâm olan olmaz korkak
Bâtıla bâtıl, hakka hak
Diyeceğiz suç olsa da.

Sultanım

Can özümden besmeleyi çekende
Dil yanmazsa ben yanarım sultanım.
Hak uğruna bir sefere çıkanda
Yol yanmazsa ben yanarım sultanım.

Arzuhâlim ulaşırsa divana
Korkarım ki taban değer tavana
Çiçeğimden zerre girse kovana
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım.

İki Paralık Adamlar

Siz mesela Emire’ler, Mehmet’ler
Gıdıklasam gülersiniz değil mi?
Siz aklı kısalar, derdi dehşetler
Gıdıklasam gülersiniz değil mi?

Sarmış kalbinizi bir çelik perde
Aşk duygunuz mahkûm kalmış içerde
Ağlanacak, hatta ölecek yerde
Gıdıklasam gülersiniz değil mi?

Irmaklar Neden Ağlar?

Sordular: Neden böyle durmaz çağlar ırmaklar
Gurbeti hatırlatır, yürek dağlar ırmaklar?
Dedim ki: Cenabetler girip yıkanmış belki,
Onun için bahtına yanar/ağlar ırmaklar...

29.10.2008

.

Abdurrahim Karakoç

Hürriyet Çiğnenirse

Hürriyeti çiğnenen gönül-hatır dinlemez
Aşk ile serden geçen balta satır dinlemez
İsterse muhatabı beş fakülte bitirsin
Doktora yapmış diye eşek, katır dinlemez.

.

Abdurrahim Karakoç

Hudut Taşları

Bu bulanık hava,bu toprak, bu su
Beni benden, beni senden ayırır.
Bu sabahsız gece, bu düş, bu uyku
Beni benden, beni senden ayırır.

Doğmadık güneşin aydınlığında
Uzarsa gölgeler dost kılığında
Şüphe keleplenir gönül çığında
Beni benden, beni senden ayırır.

Hikaye-i Farzımuhal

Lideri dese ki; 'evladım Hayri
Dört ayak üstünde yürü sen gayri'

Hiç itiraz etmez, bu emre uyar
Lider ne söylese 'hikmet var' sayar

Takla atar, lider 'takla at' dese
Yatar her çamura 'hadi yat' dese

Hiç Şüpheniz Olmasın

Bizim laikçilere terk edilse şu dünya,
Ne toprakta ot biter ne gökten yağmur yağar.
Zincirlenir tüm hayat, yasaklanır her rüya,
Karanlık koyulaşır, ne güneş ne ay doğar.

11.06.2008/Vakit

.

Abdurrahim Karakoç

Hıyarname

Belli vazifesini yapmış Bostancıbaşı
Sabahleyin baktım ki hıyarla dolmuş çarşı

Dizilmiş tablalara uzunu ve kısası
Kurmuşlar hal içinde maruf hıyar masası

Hıyar deyip geçmeyin, şifadır çok maraza
Koklatırsınız kurda, yedirirsiniz kaza

Hırçın Dede'ye

Benden selâm söyle Hırçın Dede'ye
Yazıktır, yoğurdu yola dökmesin...
Hem akla zarardır, hem de mideye
Şahlanıp Zemzem'e Kola dökmesin.

Zirveye yükselmek pak niyet ister
Hem tevazu hem de ciddiyet ister
Yalanı anlarsa halk diyet ister
Sağdan tırtıklayıp sola dökmesin.

Hepsi Bizim Kesemizden

Müdür, Bakana yağ yakar
Tel parası kesemizden.
Teri bile şipir kokar
Gül parası kesemizden.

Kahvaltısı kaymakla bal
Sepet sepet muz, portakal...
Viski içer, yüzü al a
Yal parası kesemizden.

Hedef

- Oğlum Türk-İslâm ile Enderhan'a -

Çıktık Ötüken'den günün birinde,
Yıkandık Mekke'nin tevhid nurunda.
Hem dünde, bugünde, hemi yarında
İslâmlık Miraçtır, Ülkü sancaktır
Bu mübarek yoldan dönen alçaktır.

Yürüdük 'Nizam-ı Âlem' uğruna
Doğduk güneş gibi küfrün bağrına
Batılın elleri düştü böğrüne
İslâmlık rahmettir, Ülkü sancaktır
Bu mübarek yoldan dönen alçaktır.

Hayatımızın tercümesi

“Biz-biz” diye avunduk, biz yoktu, “ben”ler vardı
Siyaset sofrasında bizi yiyenler vardı...
¥
Körpe hayallerimiz kör tırpanla biçildi
İşret meclislerinde kanlarımız içildi...
¥
Dağlar yürüsün diye atlas yelkenler gerdik
Nemi kurusun diye denizlere un serdik...

Hayal ve Gerçek

Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.

Hatırlatma

Mektup derken şiir oldu bak gene
Darılırsan ben ölürüm, unutma...
Taze sarmaşığım, hoyrat bedene...
Sarılırsan ben ölürüm, unutma...

Bir gün güneş olur göle doğarsın
Bir gün yağmur olur yola yağarsın
Bir gün çiçeklerden koku sağarsın
Yorulursan ben ölürüm, unutma...

Hatırlamak Üzerine

Gerçeğin hayâlden en bariz farkı
Uzağa atarsın, yakına düşer...
Öyle günler, öyle simalar var ki
Unutmak istersin, aklına düşer.

19.4.1985
Beşinci Mevsim(sh.11)



Abdurrahim Karakoç

Hasan'dan Gelen Mektup(1)

Şu bizim kılavuz oldum-olası
Kör, kör amma gardaş anlayan hani?
Suratında uğursuzluk damgası
Var, var amma gardaş anlayan hani?

Karnından bakıyor bütün olaya
Kaldırmak zor, bağdaş kurdu kolaya
Bu gidişle varabilmek sılaya
Zor, zor amma gardaş anlayan hani?

Hasan'dan gelen mektup (2)

Ekinden umudu kestik
Domuz bir değil beş değil.
Akrep doldu yorgan, yastık
Bu iş bildiğin iş değil.

At belleyip vurduk eyer
Eşeklere verdik değer
Huyu nasıl dersen eğer
Bu çüs de makbul çüs değil.

Hasan'dan Gelen Mektup (3)

Yüzsüzler bir günde bin iş bitirir
Gidip gidip gelen biz olduk gardaş.
Kurbağalar duysa aklın yitirir
Dövüldükce gülen biz olduk gardaş.

Daha bunlar değil derdin yeğini
Bekçiler yayıldı iman bağını
Ağa çeyiz için etmis düğünü
Beleş davul çalan biz olduk gardaş

Hasan'dan Gelen Mektup (4)

Güneş doğar-doğmaz ayrıldı renkler
Kapalı kapılar aralandı ha!
Leş için uluyan uyuz köpekler
Işığı görünce pirelendi ha!

Kış tez geldi kar kapladı yolları
Arpacı kadana dikti nalları
Doymayan domuzun sadık kulları
Kudurmuş ayıya kiralandı ha!

Hasan'dan Gelen Mektup (5)

Aha bu mektubu saldığım zaman
Köyde kötü şeyler oluyor gene.
Pekmeze karıştı olanca saman
Pınara sülükler doluyor gene.

Bir rezil türküdür dinlediğimiz
Tadını, tuzunu bilmediğimiz
Tüküre tüküre kirlediğimiz
Utanmaz suratlar gülüyor gene.

Hasan'a Mektup

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Hasan'a Mektup 2-1

Kırk yıl geçti degisen yok be HASAN
Sahnedeki deli yerli yerinde
Taslarmı anlasin sen anlamazsan
Basimizin keli, yerli yerinde

Siyaset meydani yine toz/duman
Kurtuldum saniyor gözünü yuman
Vallahi halimiz dünkünden yaman
Iste sagi-solu yerli yerinde

Hasan'a mektup(13)

Göz değdi köyümün güzellerine
ELİF, yad ellere göçtü be Hasan.
SEVGİ size ömür; dört kulaç önce,
Ecel çorbasini içti be Hasan.

ASALET, babasız çocuk doğurdu
Nazlı HÜRRIYET'i haydutlar vurdu
Viraneye döndü TÜRKHAN'ın yurdu
Köyün tadı-tuzu kaçtı be Hasan.

Hasan'a Mektup (14)

Ya... işte böyledir kardeşim Hasan
'Kazan ver, yiyelim, sen bak' diyorlar.
Yiyince dursalar gam değil amma,
Üstelik, adama 'ahmak' diyorlar.

Tecavüze uğrar din, ahlâk, töre
De gel haber anlat sağıra, köre
Utanmadan bir de göz göre göre,
Herifler, boynuza 'kulak' diyorlar.

Hasan'a Mektup (15)

Hasan bir mektup da sen gönder bana
Gerçeklerden, yalanlardan haber ver.
Varsın bulunmasın içinde mânâ
Falanlardan-filanlardan haber ver.

Olaylar dikkatle izleniyor mu?
Olanlar milletten gizleniyor mu?
Kıbrıs'ta katliam hızlanıyor mu?
İşkenceyle ölenlerden haber ver.

Hasan'a Mektup(16)

Açlıktan, tokluktan sual edersen
Ocak bizim amma, aş bizim değil.
Hırsız çıktı kara yüzlü geceler
Uyku bizim amma, düş bizim değil.

Öküzler harmana eğri bakıyor
Kızıl toprak, ak tohumu yakıyor
Bu yıl yumurtalar hep cılk çıkıyor
Yuva bizim amma, kuş bizim değil.

Hasan'a Mektup (17)

Tellerden dökülen huzur havası
Katran; yağlıkara bezir havası
Yitti ilimizin hazır havası
Birde gıdıklarlar bizleri hasan.

'Gayrı doğmaz' deriz, güneş batarken
Ellerimiz titrer imza atarken
Sonsuz acımıza acı katarken
Sansarca parlıyor gözleri hasan.

Hasan'a Mektup (18)

İbiş'in saye-i himmetlerinde
Çamura oturduk, bir bayram arttı.
Kinler halay çekti bayram yerinde
Beş bayram yitirdik, bir bayram arttı.

Borç boydan yukarı eski hesaptan
Felek yâr olursa ödetir toptan
Yaşasın tayfalar, sağ olsun kaptan
Gemiyi batırdık, bir bayram arttı.

Hasan'a Mektup 19

Anladım be Hasan sende de iş yok
Bir şey düşünmezsin ekmekten gayrı.
Allah sonumuzu hayır getirsin
Güvencim kalmadı felekten gayrı.

Ne yapsalar hemen unutuyorsun
Hülyalarla gönül avutuyorsun
Rahatı, davadan yeğ tutuyorsun
Yoldaşın bulunmaz eşekten gayrı.

Hasan'a Mektup(20)

Hesap ettim ayak altı, baş yedi
Vallahi nazlı yâr gene geç kaldık.
Hınzır bülbül gül dalında leş yedi..
Katmerlendi zarar, gene geç kaldık.

Köprüler var perşembeden pazara
Yapanda yüz yok ki yüzü kızara
Hastayı gömdükten sonra mezara
İlâç neye yarar, gene geç kaldık.

Hakim Beğ

Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce
Kadılıklar hâkimliğe dönünce
Mirasçılar tarla, takım bölünce
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Hak Yol İslâm Yazacağız

Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.

Yola, ağaca, pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslâm yazacağız.

Haberler Bülteni - 5

Bizim köyde üç - beş çocuk
Bir bildiri yayınladı
Arkasından büyük-küçük
Bir bildiri yayınladı...

Bildiriler oldu moda
Bol bol okunur radyoda
Solak uysal var ya, o da
Bir bildiri yayınladı...

Ha Gayret!

Zina bizim gıdamızdır diyenler
Zina suç olmaktan çıktı.. Ha gayret!
Çağdaş etiketli şıllık bayanlar
Boş durmak sizleri sıktı.. Ha gayret!

Bir oldunuz erkeğiyle kadını
Geri geri attırdınız adımı
Çıkartın zinanın çirkef tadını
Boynuzlar kaleyi yıktı.. Ha gayret!

Güzergah

Seğirtti faiz için borsanın tahviline
Kazandı, çıkıverdi masonlar mahfiline
Bir gün sağ, bir gün solda göbek atıp oynarken
Düştü gitti ansızın Esfel-i Safilin'e.

Akıl Karaya Vurdu(sh.20)

.

Abdurrahim Karakoç

Güney İlleri

Gök mavi, dağlar ak, ovalar yeşil..
Dört mevsim bahardır güney illeri
Çiğ düşmüş çiçekte gün ışıl ışıl..
Bir sarı, bir mordur güney illeri

Yollar kıvrım kıvrım iner yokuştan
Köpüklü suları dökülür taştan
Kuşları çiçekten, çiçeği kuştan
Seçilmeyen yerdir güney illeri.

Göz Dostu/Gönül Misafiri

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem, sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem, sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir yıkılmış, yanmış
Hayâl mermerinde hatıram donmuş
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem, sen gelirsin aklıma.

Güç Sizde


 
Allah'tan korkmuyorsan dışla ALLAH diyeni,
Her mekândan uzak tut, fişle ALLAH diyeni,
Bugün için güç sizde, sonsuz yetki sizdedir;
Taşla ALLAH diyeni, şişle ALLAH diyeni! ..

05.03.2008/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç
.

29 Mart 2010 Pazartesi

İSTEDİĞİM HAK’TIR BENİM

Gece gündüz döne döne
İstediğim hak’tır benim.
Allah deyip yana yana
İstediğim hak’tır benim.

Ko yanayım, kül olayım
Taşkın akan sel olayım
Çiğnet beni yol olayım
İstediğim hak’tır benim.

YİĞİDİM

Yiğidim,
Seninle birlikte zafer şarkılarını
Ben söylemek isterdim.
Ben de isterdim
Seninle bir dağ gibi yıkılmayı
Buram buram kokan lalelerin arasına,
Ve yeniden el ele, omuz omuza
Yeni bir kıyamda
Nehirler gibi çağlayarak
Bir daha
Bin daha
O’nun için
O’nun adıyla
O’nun adına şehîd olmayı.
Bana ağıtını yakmak
Özleminle yanıp
Bilenmek, direnmek, kavuşmak için
Ağıtını yakmak kaldı yiğidim.
Bir ağıt ki;
Yıkılmaz yüreğin,
Sarsılmaz îmânın,
Tarifsiz onurundan sînelere;
KURŞUN KURŞUN
ŞİMŞEK ŞİMŞEK
KOR KOR işleyen,
Bir ağıt ki;
Hasretin, özlemin, dillerde dolaşan çağrın...

ABDÜLBÂKİ KÖMÜR

SEN NEYMİŞSİN BE ABLA!

Nasıl da kapılmışsın irtica sellerine
Dîni alet etmişsin türlü emellerine
Hele bir gün dediler, fırsat geçsin eline

Devleti yıkarmışsın, başındaki eşarpla
Doğrusu ya şaşırdım... Sen neymişsin be abla!

Razı edip çıkmışsın, köyden ana babanı
Bırakmışsın tarlada, öküzlerle sabanı
Şaşırmışlar görünce, tıbbiyede çabanı

DÖNEN ALÇAK OLSUN

Sabahın gecesi
Aşkın son hecesi
Hayatın bilmecesi

Yolculuk var bugün
Zaman çok dar bugün
Hesapla her nefesi

BEBEĞE İHTAR

Geçmişte yağmanın hasat dönemi
Acele gel diye çağırdım seni
Şimdi iş değişti dur, dinle beni

Dokuz aylık yolu altmış ayda çek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Emmin, dayın, annen, baban kereste
İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste
Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste

AH NİDEYİM

Ömrüm beni sen aldattın
Dünya işi cümle yalan
Ağlar ömrü boşa geçen
Ah nideyim ömrüm seni

Artık geri gelmeyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu devranı sürmeyesin
Ah nideyim ömrüm seni

HAK BEZMİ

Hak bezmine girmişlerin
Vicdanları pür-nûr olur.
Vuslat uman dervişlerin
Kalb alemi ma’mûr olur.

Vakt – i seher kalkmışların
Aşk gönlünü yakmışların
Nur, kalbine akmışların
Her işleri mebrûr olur. *

VERDİM GİTTİ

Verdiğimiz birer nişan
O kadar ki çok ki konuşan
Etmeyin insanı pişman
Verdiysem verdim gitti!

Ne oluyor hem de size
Düşen var mıdır denize
Neden çok gördünüz bize
Verdiysem verdim gitti!

GEL GÖR BENİ

Ben yürürüm yâne yâne
Aşk boyadı beni kâne
Ne âkilem ne divâne
Gel gör beni aşk neyledi

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk neyledi

SABIR TÜRKÜSÜ

Eyerinde kıtaları gezdiğim,
Yağız küheylandır Sabır Türküsü
Gözlerinde has ümidi sezdiğim,
Bir körpe ceylandır Sabır Türküsü.

Dağlardan sert olsa, çağlardan yokuş,
Bendini kucaklar ahenkli akış,
Ümidim ilkbahar, can nakış nakış
Çiçekli Nisan'dır Sabır Türküsü.

TÜKÜRÜN !

Ey bu toprakta na’ş – ı perîşan bırakıp
Yükselen mevkib – i ervah ! Sakın arza bakıp,
Sanmayın : Şevk – i şehâdetle coşan bir kan var...
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var !
Bakmayın, hem tükürün çehre – i murdârımıza !
Tükürün : Belki biraz duygu gelir ârımıza !
Tükürün, cebhe – i lâkaydına şarkın tükürün !
Kuşkulansın, görelim , gayreti halkın, tükürün !
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere !
Tükürün, onlara alkış dağıtan kahpelere !
Tükürün, Ehl – i Salîb’in o hayasız yüzüne !
Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne ! . .
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün :
Tükürün, maskeli vicdanına asrın, tükürün !

MEHMET AKİF ERSOY

ALIŞAMADIM

Deniz mavisi gözlüm, altın sarısı saçlım
Sana hislerim var anlatamadığım
Sana söyleyeceklerim var haykıramadığım
Kızacaksın yine ama, sana alışamadım.
Alışmış gibi göründüm, daha doğrusu kerhen alıştım.
İhanet dediler, senden ayrı olmaya
Ben de ayrılmadım, takiyye yaptım
Ve seni deniz mavisi gözlüm, altın sarısı saçlım
Seni temayüllere göre sevdim
Hayatımın hiçbir noktasında beni ilgilendirmedin
Sen peşime düştün
Yakamda en megadeterjanlara inat
Direndim, direndim...

FİŞLENİRSİN MEMURCUĞUM

Sakın minareye bakma
Fişlenirsin memurcuğum.
Türbanla sokağa çıkma
Fişlenirsin memurcuğum.

Sakın ha camiye gitme
Halik’ına secde etme
Ramazan’da oruç tutma
Fişlenirsin memurcuğum.

DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA MEKTUP


 Hayat dağ gibi inan ki
Doğar doğmaz bunalırsın
Yaşamak kolay mı sanki
Kumda, yaşta kalırsın

Yalmızlık var, üzülmek var
Çaresizlik, ezilmek var
Zaman bir çeşmedir; bahar
Süzülür, kışta kalırsın

Nirvana

karanlığa geçelim
karanlığı geçelim

ne uyku
ne ölüm
hem uyku
hem ölüm

düş içime uyu
ve sonsuz büyü
unut renkleri
ve şekilleri
hepi
ve hiçi
beni
ve seni
ve geceyi yuttu
nirvana


Asaf Halet Çelebi

Ne Oldu

Odamız kararırken indirdiğin perdeler,
-Çarşının gittikçe artan gürültüsü-
Gelip kenarına oturduğun minder,
Genç kızken işlediğin masa örtüsü,
Yeşil abajurlu lambamız,
Küçük sobamız,
Anlatsanız,
Ne oldu o geceler, eski akşamlarımız?

Nasıl Anmazsın

Nasil anmazsın o çocukluk günlerini!
Dalda bülbülü vardı, gökte beyaz bulutu.
Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzayan günlerdi yaz,
Bir beyaz âlemdi kış.
Başkaydı günesi, böyle değildi ayı.
Artık istemiyorum yaşamayı!
Bir gün ver bana Tanrım,
Ta çocukluğumdan kalmış...


Ziya Osman Saba
Geçen Zaman (1942)

NE BİLİR ?

Nuh'un gemisine bühtan edenler
Yelken açıp yel kadrini ne bilir?
O Süleyman kuş dilini bilirdi
Her Süleyman dil kadrini ne bilir?

Arap atlarında olur fırkalar
Kimi sarhoş yürür kimi ırgalar
Gübreliğe inip-konan kargalar
Has bahçede dil kadrini ne bilir?

GÜREŞE DAİR

Kimimiz yün kazağız, kimimiz merserize,
İçimden geçenleri söyleyeceğim size,
Kimi bulgur kaynatır, kimi ipe un dize.

Şimdi minderde değil piyanodadır tuşlar,
Eşek desen adama eşip ekmeye başlar.

Öyle kafalar var ki zemheride yaz arar,
El değmemiş ne desek? Genelevde kız arar,
Kaz kanadını sorsak, kümes arar, kaz arar.

Düşünmek yok, fikir yok, ne imiş adam olmak?
Aklından geçirdiği yolunacak kaz bulmak.

BABALIK

Kırk senedir, perişandır halimiz
Sebebi sen değil misin, babalık?
Hep kırıldı kanadımız, kolumuz
Sebebi sen değil misin, babalık?

Allem ettin, gallem ettin, durmadan
Gelip geçtin, halimizi sormadan
Bıktık artık sana omuz vermeden
Sebebi sen değil misin, babalık?

Yâ Resûlallah

Bir zamanlar, hevâlarla doluydum;
Rabbin bir günahkâr, gâfil kuluydum.
Bir seher rüyamda, çağrını duydum
Koştum.. Geldim sana, Yâ Resûlallah...

Mânâ gözlerimle, Kur’an’a daldım;
Daldıkça, hidayet rızkımı aldım,
Nefsi emmâreyi, taşlara çaldım,
Koştum... Geldim sana, Yâ Resûlallah...

DİYORLAR BİZDE

Çitin adı çeper, oğlak da gıdik,
Taya kurik derler, köpeğe gudik,
Fasulye löbiye, bulgura hedik,
Mantıya da hıngel diyorlar bizde.
***
Telis çuval demek, pingel de folluk,
Bütüne tomari, tuluma tuluk,
Giysilere gücük hindiye culuk
Patatese kartol diyorlar bizde.

Tacirin Türküsü


Bertolt Brecht
Nehrin çatalağzında pirinç var,
Yukarı illerde de pirince ihtiyac var.
Bekleteceksin ki pirinci ambarda
Pahaya binsin yukarda,
Ve daha da az pirinç geçsin eline yedekçinin.
Yani pirinç bana daha da ucuza gelsin.
Hem pirinç nedir sahiden?
Pirinç mi? Ne bileyim ben!
Söylesin, varsa bi bilen!
Pirinç nedir bilmem, ama
Fiyatını sor, söyleyim hemen.
Kış geldi mi giyim lazım,

28 Mart 2010 Pazar

MÜJDELİ HABER

KARAKAYA efkârlanma, gül gayrı
İstikbalde güzel şeyler olacak.
ANASOL-MEE atlayacak çağları
Üçbin üç'te bütün yüzler gülecek.


Biraz sabret, ne kaldı ki şurada
Bin yıl sonra ereceğiz murada
Umutları çimlendirdik serada
Yoncaları biçme vakti gelecek.

DÖNDÜK

Vatanı her yandan sardı musibet
Yaptığımız yok ki, bozana döndük.
Gidişat nereye, gel de hesap et
Aşina yollardan azana döndük...
Bozkurt başı yapmaz oldu elimiz

Susa susa pas bağladı dilimiz
Şapka düştü tez göründü kelimiz
Aynalar büyüdü, sazana döndük.
İslâmiyet ruhum, Türklük şuurum

Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse!



Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse,
Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı,
Merak ediyorum neler yapacağınızı...
Biliyorum ama
Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı,
Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,
Ve inandırmaya çalışacağınızı,
Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;
Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı.

HASRET

Takdım da hasretim kanadın şöyle,
Uçup da mâziyi göreyim dedim.
Hû sesi, NAL sesine haşmet öyle,
Mânâdan halkalar eseyim dedim...

Malazgirt'e vardım baktım Alparslan,
Sağ elde kılıcı sol elde kalkan,
Ovaya akarken oluk oluk kan,
Zafer tâcı giydi milletim dedim...

Demedim mi? (orjinal)



Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Şefaat Et

AŞKIN SAHİBİ

SANA SEVDALI GÖZLERİM

SANA SEVDALI

SANA YEMİNLİ ELLERİM

SANA BİATLI

YOKLUĞUN BİZE UZAK OLSUN

GURBETİN BİZE IRAK OLSUN

VUSLATIN BİZE GARİP OLSUN Kİ

DERMAN OLSUN FERMAN OLSUN

Geldik

ÇAĞIRDIK BÜTÜN KULLARI
YALNIZ HAKKIN KULLUĞUNA
MEVLANA GİBİ BİZLERDE
İSTEYENLER GELSİN DEDİK!!!

CEFADA HOŞ SEFADA HOŞ
İSLAMDAN GAYRISI HEP BOŞ
YUNUS GİBİ İLDEN İLE
DOLAŞIP DAVETE GELDİK!!!

Zindan Ehliyiz Biz

ZAFER EHLİ OLANLAR
KOŞARLAR MEYDANLARA
PEYGAMBER SÜNNETİYLE
SARILIR SİLAHLARA!!!

MEYDAN OKURLAR DAİM
İDAMA ZİNDANLARA
ZİNDANIN EHLİYİZ BİZ
YUSUF ÖNDERDİR BİZE!!!

Şehid Bilal

bilal'e...

yine dağların sevdası düştü yüreğime anne
kurşunların sevdası
zulümlerden bıktım usandım
yüreğim kanıyor anne
kara bulutlar bir sağanaktır tutturmuş gider
dünya zulüm, zulüm kokar anne
bir bahar düşlüyorum anne
gözlerimiz güneşe doymuş ışıl ışıl
şehadet rüzgarına kapıldık
yüreğim göçüyor anne
bu savaş bitecek
hem de karanlığa kalmadan anne

27 Mart 2010 Cumartesi

Görünen Köy

 
Hilâle düşman kim desem,
'Haç'değil mi gardaş,
Haç? ! ..

Ayasofya benim desem,
'Suç' değil mi gardaş,
Suç? ! ..

Namaz kılmak yasak amma,
Papa girer eyler dua
Kim layiklik derse buna,
'Piç' değil mi gardaş,
Piç? ! ..

Gönlümdeki Gurbet

   
Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı.
Göv göcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı.

Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı.

Gören Bilir..! !

   
Çarşısında bir kız gördüm Antep'in,
Kız mı ki...
Gözleri var, ala geyik gözleri,
Göz mü ki...
Ak göğsünün ortasında bir ben var,
Az mı ki...
Yiyip içme, yüzüne bak yetişir,
Yüz mü ki...
'Güzel' sözü çok güzele çok amma,
Bu kıza da 'güzel' demek söz mü ki...

Vur Emri(sh.104)
.
Abdurrahim Karakoç
.

Göz Coğrafyası

   
Yollara bakardın hep korka korka
Dalardı gözlerin, hatırlar mısın?
En kısa zamanı otuza, kırka
Bölerdi gözlerin, hatırlar mısın?

Kavgalıydın bir kadersiz baş ile
Gücün yetse kovalardın taş ile
Kederlenir, mercan mercan yaş ile
Dolardı gözlerin, hatırlar mısın?

Gölge Oyunu

   
Ben avcı olurum, o ceylan olur
Kovalar dururum kendi gölgemi.
Umut toprak olur, dert zaman olur
İp takar sürürüm kendi gölgemi.

Her kuşluk vaktine, her ikindiye
Bölerim gölgemi üçe, ikiye
Eli boş bebekler oynasın diye
Armağan veririm kendi gölgemi.

Girdapta Bir Can

   
Yad elden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun, bırakmıyorlar.
Rüyada, mektupta, albümde beni
Bulmak istiyorsun, bırakmıyorlar.

Umutlar hayaldir, acılar gerçek
Çileye mahkûmsun, kim ne bilecek
Ya bir kuru selâm, ya bir top çicek
Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar.

Gide Gide

   
Gösterir gün gibi, düşüncelerin
Derinden derine âşıksın gönül.
Çıkla kadın desem yalan söylerim
Sen başka birine âşıksın gönül.

Kırılmış telleri sevda sazının
Eşi yok sendeki ince sızının
Tarlada çift süren köylü kızının
Topraklı terine âşıksın gönül.

Gezinti

   
Yalnızlık... caddede, sokakta, evde
Ben beni özlerim; gurbet bu derim.
Mezarlıkta güler yaşlı bir dede
Yaşarır gözlerim; gaflet bu derim.

Sevgi gürül gürül içime akar
Gönlüm dalgalanır ayağa kalkar
Özüm dost kucaklar, gözüm dost bakar
Bağlarım, çözerim; rahmet bu derim.

Geri Dur

   
Sevdasızdan, kavgasızdan, öfkesizden geri dur;
Topuksuzdan, tabansızdan, ökçesizden geri dur;
Bir üfürük hissedince sahte pozisyon alan,
Ot misali sonrasızdan, öncesizden geri dur.

02.04.2008/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Gerdanlık

   
Tevazu-u severdi,kaynatıp taşırdılar
Girdi hırs ambarına, çıkamadı bir daha..

Haramla yağladılar, kibirle pişirdiler
Bulanık göl ettiler, akamadı bir daha..

Yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini
Doldurdular ve sonra dökemedi bir daha..

Kör dikişler atıldı kaypak iradesine
Sökmek istese bile sökemedi bir daha..

Gerçek Sanat

   
Çıkıp dağlar başına seyretseniz engini
Aşkı-vecdi anlatan hüsnühat görürsünüz.
Hiçbir kalem çizemez biçimini, rengini
Her şeyde sanat üstü bir sanat görürsünüz.

16.04.2001/Akit
.
Abdurrahim Karakoç

Genelge

   
Dar zamanda düşmanların altına
At olanlar safımıza gelmesin
Garibanın, fukaranın sırtına
Bit olanlar safımıza gelmesin

Ağırlık, irilik ölçüsün bırak
Tartıya vurulmaz beyinle, yürek
Bu ülkede iman gerek, ruh gerek
Et olanlar safımıza gelmesin.

Gençliğe Mesaj

   
Yiğidim, aslanım, ha gayret eyle
Gaflet üstümüzde kalmasın böyle
İmanla yatıp-kalk, ihlâsla söyle
Kutlu mesaj verilmeyi bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.

Maveradan aşk iksiri sağ gayrı
Ellerinde şekillensin çağ gayrı
Rahmet olup yüreklere yağ gayrı
Çekirdekler yarılmayı bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.

Geleceğim

   
Yıllar yirmi olsa da, otuz olsa da
Yollar kar, çamur olsa da, buz olsa da
Bedenim yorgun, aç ve susuz olsa da
Bir gün yalın ayak, terli gömlekle
- Gelirim, beni bekle

Belki yakında olur, belki de uzak
Sırtımda hatıralar, saçlarımda ak
Gün, tarih bilemiyorum amma, muhakkak
Bitmeyen bir azim, sabır ve emekle
- Gelirim, beni bekle

Geç Kalmışım

   
Putları taşa tutmanın
Güç’lüğünü geç anladım.
Delileri avutmanın
Hiç’liğini geç anladım.

İhtiraslar dursun diye
Şehiri sığdırdım köye
Her bedenin ayrı şeye
Aç’lığını geç anladım.

Geç Kalmayın

   
Çukuru tiksindirir zirvedeki hâlleri
Gün gelip ruhlarını boğacak veballeri
Cehennemde villalar sudan ucuz diyorlar
Geç kalan kaybedecek, yağlayın pedalları!

14.01.2006/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Geç Gelen Duygular


 
Tutuşsak el-ele bir yaz sabahı
Çıksak Şardağı'nın yücelerine
Kovsak saatleri, dakikaları
Baksak Elbistan'ın gecelerine.

Donsa şekillerin, renklerin izi
Zaman bir noktada unutsa bizi
Çiçek sular gibi saf sevgimizi
Döksek türkülerin hecelerine.

Gece

   
Gece: Normal zamanda seslerin durma vakti
Gece: Sinsi kalplerin düzensiz vurma vakti
Gece: Örtünmesidir aslında her tarafın
Gece: Darbecilerin resmen kudurma vakti…

11 Eylül 2007/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç
.

Garip Hâller

   
Ağaçta asılıydı, balıklar yemiş tuzu
Kızmış, kurdu kovalar yeni doğmuş bir kuzu
Yukarıdan sarp dağlar hem seyreder hem güler
Yolda reçete yazar tosbağanın uyuzu.

17.02.2009
.
Abdurrahim Karakoç

Garip Haller

   
Çevik huylu zorbayı Bir yitirdik, Bir bulduk
Temizlik kazanında silme/süper kir bulduk
Gün oldu eşkiyalar bağladı tüm yolları
Gün oldu intiharı düşünen beygir bulduk.

27.06.2009
.
Abdurrahim Karakoç

Garip Hâller-2

   
Dağdan şehre inince yamyam çağı yakalar (!)
Karanlıkta bir alçak bir alçağı yakalar
Karışır birbirine birçok renk zaman zaman
Kaplumbağa ovayı, tilki dağı yakalar...

19.02.2009
.
Abdurrahim Karakoç

Garip Günler

   
Bir yerde som çeliğin mantarlaşma günüdür
Bir yerde şahinlerin hantallaşma günüdür
Seçim kürsülerinin ahengi başka bir renk
Orada kargaların kartallaşma günüdür.

05.03.2009
.
Abdurrahim Karakoç

Garip Gerçekler

   
Bir tarafta her devrin sultanları durur
Bir tarafta kaderin kurbanları durur
Ne kurban kesiciler biter dünyamızda
Ne de kesilen kurban kanları durur.
.
Abdurrahim Karakoç
.

Garibin Garip Türküsü

  
Sılada sılasız kaldım;
Suyum garip, aşım garip.
Ben kendime gurbet oldum;
İçim garip, dışım garip.

Bayram diye insem düze,
Düşman olur astar yüze.
Kattım geceyi gündüze;
Uykum garip, düşüm garip.

Fotoğraf


 
Resmine baktığım güzel kız, genç kız
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni..
Eski bir albümde durursun yalnız
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni..

İki harf, bir imza, bir tarih; garip!
Besbelli üçü de mutsuz, mustarip
Aklımı zorlama karşımda durup
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni..

Fotoğraf - 2



 
Zulüm, kıyım, işgal aldı yürüdü
Seneler geçiyor, dünya uykuda.
Namus lekelendi, ahlâk çürüdü
Adalet göçüyor, dünya uykuda.

İnsanlık treni bekler durakta
Koyunlar, balıklar, kuşlar merakta
Dün Afganistan’da, bugün Irak’ta
Bush kelle biçiyor, dünya uykuda.

Fetva


 
Türküler var başı belden aşağı
Çalmayan radyonun pili cennetlik.
Kâfir meyve inmez daldan aşağı
Yoksulun yaktığı çalı cennetlik.

Boşunadır dünyamıza geldiği
Aha yaşadığı, aha öldüğü...
Korkak müslümanın namaz kıldığı
Camiyi taşlayan deli cennetlik. 


Faydası Ne?


 
Türk’e zulmedilir mi Türk Milleti adına
Baldıran zehiridir bir baksanız tadına
Hadi başörtüsünü, kapalıyı reddettik
Söyleyin çıplaklığın faydası ne kadına?

12.05.2008/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Farklı

   
Yaşar elbet her canlı, yaşanan yerler farklı
Zirvelerde kartallar, çukurda pislik yaşar...
Her şey demek değildir sınırlı insan aklı
Nerede Nemrutluk var, orda iblislik yaşar.

22.03.2009
.
Abdurrahim Karakoç

Eyvah!

 
Korkaklardan hak talebi suç olacak galiba
Tenekeler başımıza taç olacak galiba
Mazlumların, elleriyle diktikleri heykeli
Yıkıp da yol açmaları güç olacak galiba..

31 Aralık 2004/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Ey Gönül

   
Vardığın dergahta post ol, büyürsün
Gördüğün garibe dost ol, büyürsün
Meclise devam et, el sürme mey'e
Girdiğin sohbette mest ol, büyürsün.
.
Abdurrahim Karakoç

Ey Can

   
Ben sabit şeyleri sevmem ey can
Sen
Eğer beni dinlersen
Çağlayan ırmak ol..
Ve gönül gönderine çekilmiş
Nazlı nazlı dalgalanan
Bayrak ol..

Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol..
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol..

Evlâ Olan

Yalvarma zalime, ölmek daha evlâ
Bir ekmeği beşe bölmek daha evlâ
Şu kirli dünyaya bak ibret ile
Doymaktan ziyade görmek daha evlâ..

28.03.2005/Vakit

Abdurrahim Karakoç




.



Esas Tehdit

   
Dert değil kuş gribi, gam değil kuş virüsü
Esas birinci tehdit Buş oğlu Buş virüsü!
Yerden, gökten, denizden vuruyor ülkeleri
Bertaraf edilmeli saldırgan puşt virüsü!

16 Ekim 2005/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Erbabiye

   
Liderimiz uzaylı,silahımız ok bizim
Hilede, iftirada üstümüze yok bizim.
Bal,sirke,soğan,şeker,et,süt,nane,sarımsak;
Katar çorba yaparız,hünerimiz çok bizim.

Gökçekimi(sh.92)
.
Abdurrahim Karakoç

Endişe Beyanı


 
Başkalaştı hasbahçenin kokusu
Bülbül gülü kirletecek, korkarım..
Kıçın kıçın yüzmektedir su kuşu
Ördek gölü kirletecek, korkarım..

Tüm sular yokuşa doğru akacak
El-âlem hayretle bize bakacak
Neyi tutsak elimizi yakacak
Ateş külü kirletecek, korkarım..

Ellinci Yıl Hesabı

   
Bağladım nefsimi zincir yulara
Dünyayı duvara astım; gel de gör.
Rahatı huzuru attım kenara
Çileyi bağrıma bastım; gel de gör.

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum
Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum
Zulüm sıcağında serin yel oldum
Yürekten yüreğe estim; gel de gör.

Eden Bulur(E. Çölatlayan'a...)

   
Kemal vakti yaşıyordun bir zaman
Ağzından ne çıksa 'peh-peh' dediler
Zeval çağın geldi, bu da olağan
Vurdular tekmeyi, 'deh-deh' dediler

11.10.2007/Vakit
.
Abdurrahim Karakoç

Echel Aydınlara


  
Mıgırdıç'ı sever de Osman'ı sevmez zındık
İti-domuzu sever, insanı sevmez zındık
İster ki diz üstüne çökertilsin Türkiye
Ekmeğini yer amma vatanı sevmez zındık.

18.12.2008
.
Abdurrahim Karakoç

Dün Gece

   
Çelik testereyle kestim suları
Yıkadım duvara astım suları..
Düşümde düşüme girdim dün gece.

Buluta yaslandım ışığı tuttum.
Seni hatırladım, seni unutdum..
Kendimi kendime sordum dün gece.

26 Mart 2010 Cuma

Duydun mu?

Karagözlüm, kavuşmayı beklerken
Ayrılığın vakti geldi, duydun mu?
Beraberce diktiğimiz çiçekler
Açılmadan önce soldu, duydun mu?

İçimde acıdan ırmaklar çağlar
Gözlerim yaş dolu, gönlüm kan ağlar
Tatlı hatıralar, sıcak sevdalar
Hakikatsiz rüya oldu, duydun mu?

Dua

Senin ak alnından, gök gözlerinden
Önce dallar, sonra yapraklar öpsün.
Eğilsin yıldızlar, tutsun elinden
Gecelerden sonra şafaklar öpsün.

Aşk diyorlar en mukaddes hayale
Ve sen de düşesin o sonsuz hâle
Hazdan dudakların olsun bir lâle
Güller, karanfiller, zambaklar öpsün.

Dua-2

Pandora kutusu, zilli musibet..
Dursun da kahrolsun; öldürme yâ RAB!
Doksan, yüzyıl değil, ta ilelebet..
Her 'sin' de kahrolsun; öldürme yâ RAB!

Küfürde kârı var erken ölünce;
Yaşasın, sürünsün kendi yolunca
İslâm, dünyamıza hakim olunca,
Görsün de kahrolsun; öldürme yâ RAB!

Dörtgen

Kul o ki, nefsini yularla güde
Mal o ki, bekçisin muazzez ede
Dil o ki, her yerde hakkı konuşa
Yol o ki, dosdoğru Allah(c.c.) ’a gide.

Beşinci Mevsim(sh.14)
Abdurrahim Karakoç

Dönüş

Bunca yıldır bir hiçliğe
Gittim, sana geliyorum..
Yeter artık döne döne
Bittim, sana geliyorum..

Durdum ve düşündüm demin
Baktım bu yol daha emin
Ayrılmamaya bin yemin
Ettim, sana geliyorum..

Dönekname

Tevazuu severdi, kaynatıp taşırdılar
Girdi hırs ambarına, çıkamadı bir daha...

Haramla yağladılar, kibirle pişirdiler
Bulanık göl ettiler, akamadı bir daha...

Yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini
Doldurdular ve sonra dökemedi bir daha...

Kör dikişler atıldı kaypak iradesine
Sökmek istese bile sökemedi bir daha...

Dosta Doğru

İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Nergis, ıtır, menekşe, gül
Kokar gider dosta doğru

Zamanım yoğrulur gamla
Birleşir sabah akşamla
Ilık kanım damla damla
Akar gider dosta doğru

Dokuz Yönlü Dert

Açılmış çığırdan dosta gidemem,
Ayaklarım ize sığmaz.. ölürüm.
Yaşarım, duyarım, tarif edemem;
Düşüncem var, söze sığmaz.. ölürüm.

El alır, göz görür, iş çıkar işten;
Arsızlar doluyu doyurur boştan.
İki gün misafir gelse bir kıştan,
Doksan günlük yaza sığmaz.. ölürüm.

Doğmadan Önce

Sormuşlar “ezelde aşk var mı? ” diye
Ben kalpten vuruldum doğmadan önce.
İster azap deyin ister hediye
Meçhule sürüldüm doğmadan önce.

Yılmadan ben bana beni anlattım
Günahı tövbeyle yıkayıp attım
Ebed kapısında ölümü taddım
Kefene sarıldım doğmadan önce.

Dinde Reform Hastalarına..

Bırak dini-dindarı, sen ki dini bilmezsin
Uzaklara bakma hiç, sen kendini bilmezsin
Emirle dolaşırsın karanlık girdaplarda
Mazbut insan olmanın mihengini bilmezsin..

6 Kasım 2006/Vakit

Abdurrahim Karakoç

Dikkat Etmezsen

Ruh tuzağa düşer mi? .. Düşer dikkat etmezsen
Can bedenden taşar mı? .. Taşar dikkat etmezsen
Gidip uzak yerlerde can düşmanı arama
Düşman sende yaşar mı? .. Yaşar dikkat etmezsen.

Abdurrahim Karakoç

Dikkat Et!

Kirlenmiş bir yüreği on ırmak temizlemez
Bir namus lekesini kırk bıçak temizlemez
Bilerek girdiğiniz çamurun pisliğini
Sonradan pişman olup ağlamak temizlemez.

Abdurrahim Karakoç

Dikiş Tutmaz

Beşi beşyüz gösterip insan aldatamazsın
Yalanın büyüğünü deve yutmaz hemşerim
İpotekli yaşarsın, kaçsan ki kaçamazsın
Bir kez sökülen akıl dikiş tutmaz hemşerim.

01.10.2008/Vakit

Abdurrahim Karakoç

Devrim Yobazları

Kafaları kızınca darbeye başvurdular
Devrim yobazlarından çok şamar yedi ülkem.
Akrebi sıvazlayıp bülbüle taş vurdular
Sıcak çorba yerine soğuk kar yedi ülkem.

18.11.2008/Vakit
Abdurrahim Karakoç

Desem Amma

Gönül güvercinim döner havada
Konacak korkusuz dal arar durur
Dilim tutup yorulursun diyemem.
.....
Umudum ceylandır engin ovada
Sağ-salim geçecek yol arar durur
Aman gitme vurulursun diyemem.
.....

Dertleşme

Sırtımıza cümle derdi, belâyı
Sizin için aldık; sizden ne haber?
Senelerce uykuları rüyayı
Sizin için böldük; sizden ne haber?

'Nemize ne, aman bırak' demedik
Otuz alıp onbeş verek demedik
Hava kışlı, yollar ırak demedik
Sizin için geldik; sizden ne haber?

Dert Yükü Ağırlaştı

Mevzuatlar kısıyor hakikatin sesini
Kulaklar sağırlaştı, lisanlar kör ve topal
Zorbalar talan etti adalet ilkesini
Dert yükü ağırlaştı, vicdanlar kör ve topal...

11.02.2009
Abdurrahim Karakoç

Demokrasi

Dedim ki, demokrasi geldi mi sizin eve?
Dedi: Gelse ağırlar, beslerdim seve seve..
Açık koymuş kapıyı belki gelir diyerek
Pencereden fil girmiş, bacadan girmiş deve!

16.01.2006/Vakit

Abdurrahim Karakoç

Demedi Deme

Korkuyorum belki yarın geç olur
Geleceksen bir gün önce gel sene.
Yaralıya yol gözlemek güç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene.

Kar yağar, çığ düşer yollar açılmaz.
Seller iner derelerden geçilmez
Senet yoktur ömre vade biçilmez
Geleceksen bir gün önce gel sene.

Davet

Rahmetli babam Ümmet Karakoç'a aittir..

Deli gönül kalktı yoldaş arıyor
Uyan gelsin Muhammed'in aşkına
Masivadan üryan edip sinesin
Soyan gelsin Muhammed'in aşkına

Bu yolda gidenler dertli olmasın
Yükü arkasında katlı olmasın
Ağa-paşa gibi atlı olmasın
Yayan gelsin Muhammed'in aşkına

Dava Felsefem

Ben Milletim uğruna adamışım kendimi
Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir.
Zulüm Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.

Vur Emri(sh. 2)
Abdurrahim Karakoç

Dağlara Deniz Ektim

Uykuları yatağıma bağladım
Geceleri delip çıktım dağlara..
Ormanların kâkülünü taradım
Bulutlardan gömlek diktim dağlara..

Ağaran şafakta gördüm yarını
Tuttum nakış nakış ördüm yarını
Yağmur damlasına sardım yarını
Dalga dalga deniz ektim dağlara..

Dağlara Arzuhalimdir

Muhalefet ölü, iktidar aciz
Türk milleti boğuluyor, ne haber?
Kapıya dayandı ambargo, haciz
Müfettişler çoğalıyor, ne haber?

Rüşvet meşrulaştı yukarı katta
Fukaranın canı çıkıyor altta
Şahlar dans ederken repo'da rant'ta
Orta direk eğiliyor ne haber?

Dağ ile Sohbet

Beyaz karlı, kara çamlı iri dağ
Heybet nedir, ne değildir? . De hele.
Geceleri yapayalnız kalınca
Uzlet nedir, ne değildir? . De hele.

Hiç başın ağrır mı, yoruldun mu hiç?
Birine küstün mü., darıldın mı hiç?
Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç?
Hasret nedir, ne değildir, de hele.

Çukurlara..

Başsız başsız erkâna ayırdık baş çukuru
Zamanla boş adamlar doldurdu boş çukuru..
Çukurlar çukur için artık kavga yapmasın
Kesin hepsine yeter görkemli Buş çukuru..

22.11.2006/Vakit

Abdurrahim Karakoç

Çektirirler çekiyoruz

Ne çekersek deliden-kaçıktan çekeriz.
Ve bir de yarımdan buçuktan çekeriz.
Beri tarafta gözü gönlü kapalıdan
Öte tarafta eti açıktan çekeriz.

Abdurrahim Karakoç

Çek Elini!

Yetişir ey müptedi, elini İslâm’dan çek
Görelim nerde ne var, çarşafları camdan çek
Çiğ çiğ çığlık atarak yorulma divanece
Bir elini şaraptan, birini İhram’dan çek! ..

15.12.2008
Abdurrahim Karakoç

Çarpık Çağ

Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.

Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
Ayıran olmadı kurudan yaşı
Keçinin kaplana her adım başı
Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.

Çaresizlik

- Yetik Ozan’ın aziz ruhuna rahmet dileklerimle -

Zaman bir sapan lastiği
Taş oldum kurtulamadım.
Kaderim hava boşluğu
Kuş oldum kurtulamadım.

Sevdiklerim gider tek tek
Sıra bize de gelecek
Can emanet, ölüm gerçek
Düş oldum kurtulamadım.

Cılkı Çıktı

Usta binicilerin ve atın cılkı çıktı
Ciddiyet yara aldı; çok zatın cılkı çıktı
Televizyon denilen illete yakalandık
Sonunda sanatçının, sanatın cılkı çıktı..

26.04.2006/Vakit
Abdurrahim Karakoç

Cevapsız Kalan Sualler

Yürü: duvar beton, otur yer beton
Tavana bakarsın ' bakma der' beton
- Yağmur kokan toprakların nerede? ..

Ne çiçekler açar, ne kuşlar öter
Yolların on adım ötede biter
- Serbest gezen ayakların nerede? ..

Cevap Arıyorum

Hukuki bir cevaba ihtiyaç duymaktayım
Kurt kuzuyu boğmadan gider kime danışır?
Uykularım kaçıyor, tarifsiz meraktayım
Leş yiyen akbabalar hangi dilden konuşur? ..

01.03.2006/Vakit
Abdurrahim Karakoç

Canını Sıkma

Siyaset sokaklara düşünce böyle olur
Hamaset korkaklara düşünce böyle olur
Lahavle çek arkadaş ve hiç sıkma canını
Maymunlar bardaklara düşünce böyle olur.

13.11.2008
Abdurrahim Karakoç

Can Kurban

Bizim kapı dost kapısı
Girene canımız kurban.
Selâm muhabbet tapusu
Verene canımız kurban.

Nefisten soyunduk tül tül
Gitti beden, kaldı gönül
Özümüz bağ, sözümüz gül
Derene canımız kurban.

Cahil

Âlim derler, bakarsın sözü kelâmı cahil
Yazar derler, yazar da.. özü kalemli cahil
Diplomayla, unvanla kazanmış cehaleti
Gidip aynaya bakmaz, sayar âlemi cahil..

18 Ekim 2005/Vakit
Abdurrahim Karakoç

Seni Aradım

Bulduktan Sonra Arama

Omuzumda sevda yükü
Yollarda Seni aradım.
Beste beste, türkü türkü
Tellerde Seni aradım.

Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye, diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda Seni aradım.

Bulacak Yere Bakmalı

İman kaynağımdır, tevhid havuzum
İslâm'ın dışında arama beni.
Muhammed'ül-Emin tek kılavuzum
Putların peşinde arama beni.

'Hak kelâm' duyduğum, kitap Kur'an'dır
Başka yok! Uyduğum kitap Kur'an'dır.
Dolduğum,doyduğum kitap Kur'an'dır
Beşerin 'boş'unda arama beni.

Bu Mevtayı Nasıl Tanırdınız?

Giderken alkolden girdi komaya
Meyhaneyi yurt sayardı bu deyyus.
Yemin eder 'pazar' derdi 'cuma'ya
Ağustos'u Mart sayardı bu deyyus.

'Ben dahiyim, eşim-dengim az' derdi
İnat için 'zemheri'ye 'yaz' derdi
Kuşa 'kirpi', kurbağaya 'kaz' derdi
Kel sıpayı kurt sayardı bu deyyus.

Bu Dünya Kimin Dünyası?

Yol üstünde biten çalı
Bu dünya kimin dünyası?
Ak çiçekli ayva dalı
Bu dünya kimin dünyası?

Gediklerde esen poyraz,
Yaprakları dalda koymaz
Gözler doysa gönül doymaz
Bu dünya kimin dünyası?

25 Mart 2010 Perşembe

Böyükler Bilir(Röportaj)

Yalan-dolan ile devran sürmeyi
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.
Milletin başına çorap örmeyi
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Rüşvet vermek, rüşvet almak nasıl şey
Hazineden para çalmak nasıl şey
Terlemeden zengin olmak nasıl şey
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Erken palazlanıp erken ötmeyi
Değirmenler kurup baş öğütmeyi
Hele meydan meydan adam gütmeyi
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Anlamayız kopya nedir, asıl ne
Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne
Üçkağıtta erkân nedir, usul ne
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Viski, votka çekip keyif çatmayı
Dansöz kucağında stres atmayı
Milleti bölmeyi, vatan satmayı
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Kaç tür hokkabazlık, kâhinlik varsa
Kaç şeytanlık varsa, kaç cinlik varsa
Dünyada ne hile, ne hinlik varsa
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Namussuzluk yapın derler... Yaparız
El uzatır öpün derler... Öperiz
Put gösterir tapın derler... Taparız
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Seyrettikçe ana-baba filmini
Hissederiz baskısını, zulmünü
Lisansüstü maskaralık ilmini
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Âdettir gerekmez mâluma ilâm
Taklide günaydın, asıla selâm
Ne ki hınzırlık var hâsılıkelâm
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

10.12.1991
Akıl Karaya Vurdu(sh.28)

Abdurrahim Karakoç