1 Mart 2010 Pazartesi

RUH


Ya bin yıl , ya bin asır sonra o gün gelecek.
Koklarken küllerimi mezarımda bir böcek
O kadar yanacak ki , bir yüksüklük toprağım,
Yerden bir damar gibi kopup fışkıracağım!

Ve birden bakacağım , her tarafım bitişmiş,
Başım toprak altında bir maden gibi pişmiş.
Nefesten daha ince bir ipek kumaş derim;
Fosfordan daha parlak , ince uzun ellerim.
Dalacağım kendimin hayran hayran seyrine ,
Diyeceğim ; Bu dönen şeyler eski yerine,
Benim diye baktığım şeylermiydi bir zaman ?
Külümün rüyasımı yoksa gördüğm ?.. Aman !
Başımda açılacak fanilerin şeması,
Ve onların toprağa gercek teması,
Bir tatlı veim gibi içimi bayıltacak;
Toprağın , koşacağım üzerinde yalınayak;
Şehrin , dolaşacağım kuş gibi etrafında;
Bir beyaz hayaletin up uzun çarşafında ,
Gezeceğim doğduğum evin odalarını.
Geceleyin , koskoca şehrin lambalarını ,
Bir keskin üfleyişim söndürmeye yetecek;
Korku şehrin çelikten sesini tüketecek.
Her şey susacak o ân, çalınacak kapılar;
Kiremitleri yaprak yaprak alan bir rüzgâr,
Ağzımdan haykıracak , uzun , gizli , çarpışık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder