3 Eylül 2010 Cuma

ANEY

Bu akşam aklıma yine sen geldin,
Dersi bıraktım, çalışamadım,
Saat bire geliyordu Aney
Yatamadım, uyku gözüme girmedi.
Sen bu saatlerde eskiden
Benim beşiğimi sallardın,
Uykunu harap ederdin benim için
Ağladığım zaman,
Sancılandığım zaman,
Kalkardın; süt verirdin,
Nane kaynatırdın...

Aney!
Canım Aney, kurban Aney,
Hayalin önünde şimdi bir anıt gibi durur
Sen şimdi leğenin başına oturmuş
Hamur yoğuruyorsun,
Yarın ekmek yapacaksın akşama kadar;
Gözlerin tezek dumanından yaşaracak,
Alnında ter, bulgur bulgur kabaracak,
Sıcak bazlamalar yapacaksın,
Ben orada yokum...ağlayacaksın...
Ağlama Aney, ağlama!
Gündür bu nasılsa geçer
İnsan insana tez kavuşur
Ben sizi hiç unutmadım,
Hiç unutmayacağım,
Ben okuyorum Aney, okuyorum
Mühendis olacağım...
Sana yeni yeni “Ayzeler” alacağım
Dedim ya, okuyorum
Mühendis olacağım.


Mektubunda diyorsun ki:
Bu gece çiğ köfte yaptık
Lokmalar boğazımdan geçmedi
Her sofraya oturuşumda
Senin yokluğun belli oluyor...
Biliyorum Aney biliyorum
Senin kalbin ipek gibidir;
İncedir, yufkadır,
Benim yokluğuma dayanamazsın
“özledim” diyorsun benim için
Ben de özledim seni ley...
Babamı da bacımı da gardaşlarımı da
Kara yazılı memleketimi de...
Hepinizi özledim.
Özledim ama, gel gör ki kader bu
Elvermiyor, ne yapacaksın...

Rızvaniye’de “sala” şimdi
Sisleri perde perde dağıtan bir ses
Sonsuzda Allah’a ulaşan bir yankı
Bir ezan sesiyle uyanır insanlar yorgun geceden
Uyanır herkes
Köyden şehre saman taşıyan
Deve kervanları gelir bu saatlerde
Çıngırak sesleri geceyle gündüzü birleştirir
Sabah olur
Babam erkenden işe gider
Aney!
Evimiz yine o yokuşta mı?
Dar sokaklar, yıkık duvarlar arkasında mı?
Eskisi gibi yıkık dökük mü yine?
Ah Aney ah!
İnan unuttum evimizin şeklini
O ev denen köstebek yuvalarını,
Kerpiç damları, kuyu suyunu,
Sıra gecelerini,
Bağ yatılarını,
Yağmur dualarının anılarını yitirdim...
Hele sen buraya bir gel de gör
Sonsuza uzayan gökdelenleri,
Sıra sıra taksileri,
Geceleri renk renk ışıkları
Denizde vapurları, balıkçıları...
Kızları, erkekleri
İnsan selini...
Ama benim hiç birinde gözüm yok;
Ne kızlarında ne taksilerinde
Ne de gökdelenlerinde...
Benim aklım sizde ve memleketimde
Ben okuyorum Aney okuyacağım
Göreceksin bak mühendis olacağım
Bizim orda “Ezo gelin” türkü türkü uzanır
Düğünlerde davullar vurulur,
Zılgıtlar çalınır,
Lorke, delilo oynanır;
Böylesine gitar denen çalgıyla
Sabahlara kadar bağırmazlar
Değil mi Aney?

Hani ya yaz geldi mi
Evimizin o küçük penceresine
Bir çift “yusufututan” kuşu konar ya
Hani asmamız üzüm tutar, sumaklar sakızlanır,
İnsanlar çalışır, harıl harıl kış için
Güneş yandırır o kavruk gözlerini,
Hani sen elinde “sitil” suya gidersin
İşte o zaman geleceğim;
Bekle beni...

Ah Aney ah!
Daha neler var neler var sana yazamadığım
Mektubumu burada bitirirken
Beni büyüten ellerinden
Binlerce kere öperim
Camım Aney, kurban Aney...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder