3 Eylül 2010 Cuma

SÖĞÜT'TEN ANKARA'YA

İnsanda bir damla, ağaçta tohum
"Ana rahmi zahir" toprağa düşer.
Kızıl bir aydınlık ufku öperken,
Umutla rçiseyle yaprağa düşer...

Bir gece yarısı gökler açılır,
Yolcusuna hizmet Burak'a düşer.
Nübüvvet mührüyle nurlanır alem,
Siler karanlığı şafağa düşer...

İnsan bu, yazık ki gaflet yumağı,
Yolunu şaşırır, sokağa düşer;
Tarihin sesine kulak vermeyen,
Tepe taklak gider, batağa düşer...

Fatih'in kıratı ana rahminde,
Doğurup, doyurmak kısrağa düşer.
Şeyh Edebâli'nin hikmetli sözü,
Çağlanır yüklenir otağa düşer...

Topalın zulmedip düştüğü yerde,
Meyiller ahmakça aksağa düşer.
Şeyh Edebâli'si, Osman'ı yoksa
O toplumda işler ayağa düşer...


Devlet olma aşkı yakar obayı
Cezbeyle bir sola, bir sağa düşer.
Emret diyen nice obalı beyler
Pervaneler gibi çerağa düşer...

Geçmişi "yok" sayıp, "bir ben" diyenler
Varını yitirir yokluğa düşer.
Tarihî vebale alkış tutarken
Bastığı yer kayar, boşluğa düşer...

Söğüt'ten Ankara, soylu yürüyüş,
Yolumuz hem düze, hem dağa düşer.
Osman'ın, Fatih'in, Mehmet'in kanı,
Öper ay yıldızı, bayrağa düşer...

YASİN HATİPOĞLU
04.12.1998 Ankara/İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder