4 Eylül 2010 Cumartesi

Mezar Taşımdaki Dört Mısraya Bakarken Ağlayışına

ağlama, sonsuzluğun kapısıdır bu taşlar
ağlama ki, onlarda feryât etmeye başlar
neden toprak olduktan sonra geldin yanıma
bir ömür nerde idin od düşerken canıma
mâdem acı çekmemi istemiyordun gülüm
neden yandığım halde, acı çekiyor külüm
mahrumun olsam bile, ağlama, kabrimde ben
dayanamam kederlenmene, kahrına rağmen
eyvah, sende solmuşsun istilâ kıskacında
sonbahar rüzgarları sevişiyor saçında
gözlerinde, kırılgan tebessümü akşamın
nerde, esirgediğin o mağrur ihtişamın
dünya mı sarsılıyor, yoksa titriyor musun
ben sana tiryakiyim hâlâ, biliyor musun
toprağımda tütüyor hayalin, buhur gibi
her gece bekliyorum gelmeni, sahur gibi
komşularım soruyor: Kimdir bu nazlı sultan?
adını anacağım ânda ağarıyor tan
sen güneşe bakarken, uykuya dalıyorum
haberini her yani gelenden alıyorum
bu hayal hakikatin özüdür, rüya değil
sûretimi görürsün, mezarıma bir eğil
okursun kitâbemde vardığım son durağı
bulursun başucumda gülümseyen burağı
'Hû' sesini fısıldar kulağına taşlarım
ruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım

.

Nurullah Genç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder