21 Ekim 2011 Cuma

Her Akşamki Yolumda

Her akşamki yoluma koyulmuş gidiyorum.
Her akşamdan vücudum bu akşam daha yorgun.
Öyle istiyorum ki bu akşam biraz sükûn,
Bir cami eşiğine yatıversem diyorum

-Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum!
Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun;
Bu akşam, artık seni anmayan İstanbul'un
Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum.

Sonsuz sessizliğini dinlemek istiyorum.
Bilirim ki taşlığın bir döşek kadar ılık,
Sana az daha yakın yaşamak için artık,
Rabbim, ben yalnız zeytin ve ekmek istiyorum.


Ziya Osman Saba

11 Haziran 2011 Cumartesi

Yayınlanmış Eserleri

Abdurrahim KARAKOÇ
Abdurrahim Karakoç'un şimdiye kadar yayınlanmış eserleri şunlardır:
  • Hasan'a Mektuplar (1965)
  • Eli Kulakta (1969)
  • Vur Emri (1973)
  • Kan Yazısı (1978)
  • Suları Islatamadım (1983)
  • Beşinci Mevsim (1985)
  • Dosta Doğru, Akıl Karaya Vurdu (1994)
  • Yasaklı Rüyalar (2000)
  • Gökçekimi (2000)
  • Gerdanlık - I (2000)
  • Gerdanlık - II (2002)
  • Gerdanlık-III(2005)
  • Parmak İzi (2002)
  • Yağmur Yerden Yağar (2002)
  • Anadolu'da Bahar ( 2007 )
  • Barış Çağrısı-Dünya Barışına Çağrı Grubu-Meneviş Yayınları(2009)
  • Düşünce Yazıları,
  • Çobandan Mektuplar(Deneme)

Kendi Dilinden Kendi Tarifi

Abdurrahim KARAKOÇ
'Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 1932 yılında dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıstım.
Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.
Bana gelince:
Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, 'bilimsel' cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar v.s. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum.
Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular.
En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (cc) kısmet ederse...'

Evli ve 3 çocuk babasıdır.1984 Ekim ayından bu yana Ankara'da ikamet ediyor. Şu anda hiç bir siyasi kuruluş, hiçbir mesleki dernek üyesi değildir. Hakkın yanında olanları sözleriyle desteklese de, şahısları övmek, beğenmeyince sövmek gibi basitliği kabul etmemektedir.

Yemini var, yazabildiği müddetçe yazacak. Kim bilir nereye ve ne zamana kadar...

Abdurrahim Karakoç, şahsiyet abidesi bir yiğit,bir bilge, bir alperen olarak hayatımıza giren en tatlı, en güzel şairlerimizden birisidir. İşte o güzel, o yiğit dostun şiir kitaplarını 'Alperen Yayınları' olarak yayınlamaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Alperen

Hayatı (1932 -)

Abdurrahim KARAKOÇ
7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş ili, Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü(Cela) köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı. Bu, aileden gelme bir merak diyebiliriz. Çünkü dedesi, babası ve kardeşleri de şairdirler.
İlk yazdığı şiirleri 2 kitap oIacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını 'Hasana Mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. FEDAİ yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı.
1958 yılında buIunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi.1981 yılı Mart ayında emekli oldu.
Serdengeçti, Töre-Devlet, Ocak, Yeni Düşünce, Yenisey,Alperen yayınları oIarak şimdiye kadar 12 şiir kitabı, bir tane de makalelerinden derlenen nesir kitabı çıktı.

1985 yılından beri gazetecilik yapmaktadır. Bir ara politikaya girdi ve ayrıldı. Niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırdı:
'Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım'

30 yılı aşkın bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı yenilemektedir. Bilhassa VUR EMRI adlı kitap günümüz şairlerinin hiç birisine nasip olmayan kabulü görmüştür.

Abdurrahim KARAKOÇ

Hayatı (1932 -)
Kendi İfadesine Göre Kendisi
Yayınlanmış Eserleri

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Âşık Veysel Şatıroğlu

Âşık Veysel Şatıroğlu
Veysel Şatıroğlu veya bilinen adıyla Âşık Veysel (d. 25 Ekim 1894, Şarkışla, Sivas – ö. 21 Mart 1973), Türk halk ozanı. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.
Sivas ili Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir alevi ailenin çocuğu olarak doğan Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda sol gözünü,başka bir talihsizlik sonucuyla da sağ gözünü kaybetti. Babasının, Âşık Veysel’e oyalanması için aldığı sazla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı.1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başladı.
Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı yaptı. 1970′li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel’in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla’da her yıl adına şenlikler yapılır.
Eserlerinde Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yöntemi gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var. Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.
En sevilen eserleri
-Uzun ince bir yoldayım -Beni hor görme gardaşım -Güzelliğin on para etmez -Sazım -Dostlar beni hatirlasin -Ben gidersem sazim sen kal dünyada -Mecnunum Leylamı gördüm -Karşıkı karlı dağda bülbül -Kızılırmak seni seni -Ömrüm ömrüm -Yüce dağ başında -Yine dertli dertli -Dilber -Çiçekler -Hacı Bektaş -Sivas ellerinde sazım çalınır -Kara toprak -Derdimi dökersem derin dereye

25 Nisan 2011 Pazartesi

Pir Sultan ABDAL Kimdir?

HAYATI (16. Yüzyıl)
16’ncı yüzyılda yaşadı. Hakkında fazla bilgi yok. Asıl adı Haydar. Sivas'ın Yıldızeli ilçesi Banaz köyündendir.

16’ncı yüzyılın ikinci yarısında Sivas çevresinde boy gösteren Alevi-Bektaşi kökenli ve İran yanlısı mezhep olaylarına karıştı. Sivas Beylerbeyi Deli Hızır Paşa, Pir Sultan’ı astırdı. Ölümünün, 1547-1551 ya da 1587-1590 arasındaki bir tarih olduğu sanılıyor.

ESERLERİ
Çeşitli araştırmalarda 6 ayrı Pir Sultan kimliğine değinilir. Sırasıyla, Çorum yöresinden olup bir süre Ankara’da Hasan Dede tekkesinde kalan Pir Sultan’ım Haydar, aruzla şiirler yazan Pir Sultan, Divriği yöresinde yetişen ve asıl adı Halil İbrahim olan Pir Sultan Abdal, 18’inci yüzyılın ikinci yarısı ile 19’uncu yüzyılın başında yaşamış olan Abdal Pir Sultan, 16’ncı yüzyıl sonu ile 17’nci yüzyıl başında yaşayan ve Pir Sultan’ın asılmasıyla ilgili deyişleri söyleyen Pir Sultan Abdal.

Son olarak menkıbeleşmiş yaşamıyla tanınan, Hızır Paşa’nın astığı kabul edilen 16’ncı yüzyıl şairi Banazlı Pir Sultan Abdal. Halk edebiyatı araştırmacıları, gerçek Pir Sultan Abdal olarak Banazlıyı kabul eder. Pir Sultan Abdal, Alevi gelenekleri ve tarikat içinde yetişti. Hata-i (Şah İsmail) , Kul Hüseyin ve Kul Himmet’ten etkilendi.

Şiirlerinde duru ve yalın bir Türkçe kullandı. Ana konuları, aşk, tasavvuf ve kavgadır. Tekke ve tasavvufun kalıplarını aşıp geniş bir halk kesimine seslenebildi. Medrese öğrenimi görmediği için, diğer bazı halk şairlerinin tersine, Divan Edebiyatı’ndan hiç etkilemedi. Saaddin Nüzhet Ergun, Abdülbaki Gölpınarlı, Pertev Naili Boratav, Cevdet Kudret, Cahit Öztelli, Sabahattin Eyuboğlu, Mehmet Fuad, Ohan Ural, Mehmet Bayrak ve Erol Toy’un Pir Sultan Abdal araştırma ve kitapları var.

Yürekte Yaralar Türlü Türlüdür

Gönül niçin ahvalimi bilmezsin
Yürekte yaralar türlü türlüdür
Öğüt versem öğüdümü almazsın
Yürekte yaralar türlü türlüdür

Esme zülüflerin yellere karşı
Bülbül figan eder güllere karşı
Gel beni ağlatma illere karşı
Yürekte yaralar türlü türlüdür

Ah n'eyleyim karşımızda ölüm var
Ölüm dedikleri kanlı zalim var
Ne ağlayıp ne gülecek halim var
Yürekte yaralar türlü türlüdür

Pir Sultan Abdal'ım ben de böyleyim
Emir Hak'tan geldi kime ne deyim
Derdim çoktur hangi birin söyleyeyim
Yürekte yaralar türlü türlüdür


Pir Sultan Abdal

Yine Yeşillendi Dağlar

Yine yeşillendi dağlar
Kararıp kocamaz bağlar
Her nereye varsam ağlar
Felek, senden gülen kimdir

Ateşim yanıp pişmeden
Ruh girip bu ten koşmadan
Ana rahmine düşmeden
Bu dünyaya gelen kimdir

Yiğit ister yaranlığa
Baykuş konar viranlığa
On sekiz yıl karanlığa
Hızır ile duran kimdir

Pir Sultan'ım der varalım
Anda günahlar görelim
Azrail'den bir soralım
Kendi canın alan kimdir


Pir Sultan Abdal

Yine Tamam Oldu Senenin Başı

Yine tamam oldu senenin başı
Aktıkça akıyor gözümün yaşı
Mümin olanlara veriyor cüşu
Münkir Yezit kıymetini bilmedi

İnşallah Yezid'in nesli kırılır
Mümin olan Hak cemine derilir
Bir orucun bin bir hacca yazılır
Oruç tutan ebed mahrum olmadı

Peygamberin vasisini kodular
Adına da Mervan adın dediler
On iki imamı bir bir yediler
Mazlumların ahı yerde kalmadı

Hasan'la Hüseyin Ali'nin oğlu
Yezid'in elinden ciğeri dağlı
Mümin olan Şah'a ikrarla bağlı
İkrarı bend olan yoldan dönmedi

Ne dilersen Hak'tan dile dileği
Muhammet Ali'nin yanar çırağı
Pir Sultan'ın Mevla ile durağı
Pire ikrar veren geri dönmedi


Pir Sultan Abdal

Yiyemezsin Demedim Mi

Güzel aşk cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi

Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi

Bak şu aşkın haline
Ne gelse söyler diline
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi

Aşıklar harabat olur
Hak yanında hürmet bulur
Muhabbet baldan tatl'olur
Doyamazsın demedim mi

Girelim Ali serine
Çıkalım meydan yerine
Küfrümüz iman yerine
Sayamazsın demedim mi

Pir Sultan'ım der Şah'ımız
Hakk'a ulaşır rahımız
On'ki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi


Pir Sultan Abdal

Yürü Bre Hızır Paşa

Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır
Güvendiğin padişahın
O da bir gün devrilir

Nemrut gibi Anka n'oldu
Bir sinek havale oldu
Davamız mahşere kaldı
Yarın bu senden sorulur

Şah'ı sevmek suç mu bana
Kem bildirdin beni Han'a
Can için yalvarmam sana
Şehinşah bana darılır

Hafid-i Pelgamber'im has
Gel Yezid Hüseyn'imi kes
Mansur'um beni dara as
Ben ölünce il durulur

Ben Musa'yım sen Firavun
İkrarsız Şeytan-ı lain
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür, dirilir


Pir Sultan Abdal

Yine Kısmetimiz Kaldırdı Bizi

Yine kısmetimiz kaldırdı bizi
Ne yaman uzağa düştü yolumuz
İneyim gideyim Şam'dan aşağı
Nerde kaldı ana ata ilimiz

Kan olur garibin gözü yaşından
Haber almaz yareninden eşinden
Ağular da sızar canım aşından
Belki pire malum ola halimiz

Urum'un dağları İşçil ovası
Issız kalmaz yavru şahin yuvası
Urum'dan da Şam'a erler duası
Erler olsun kanadımız kolumuz

Pir Sultan Abdal'ım uzak yollardan
Helal olduk yücelerden bellerden
Bir zamanlar biz de gurbet illerden
Ne yaman gurbeti söyler dilimiz


Pir Sultan Abdal

Yürü Bre Felek

Yürü bre kahpe felek
Gafil gafil gelme bari
Biz de doğduk ölmek için
Yüzümüze gülme bari

Gafil gelirsin yanıma
Kıyarsın tatlı canıma
Toprak atarsın sineme
Sorucuyu salma bari

Bildim feleksin cihandan
Çıkmaz parmakların kandan
Kurtuluş yok imiş senden
Yiğitlikte gelme bari

Sen bir feleksin sözün yok
Yola gidersin izin yok
Kimi görmeğe gözün yok
Kimisini görme bari

Pir Sultan'ım der hanedir
Bilirm kastın canedir
Her işlerin tersinedir
Bildiğinden kalma bari


Pir Sultan Abdal

Yürü Bre Yalan Dünya

Yürü bre yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Hasan ile Hüseyin'i
Alan dünya değil misin

Ali bindi Düldül ata
Can dayanmaz bu firkata
Boz Kurt ile kıyamete
Kalan dünya değil misin

Tanrı'nın Arslan'ın alan
Düldül'ü dağlara salan
Yedi kere ıssız kalan
Kalan dünya değil misin

Bak şu kışa, bak şu güze
Ciğer kebap oldu köze
Muhammed'i bir top beze
Saran dünya değil misin

Pir Sultan'ım ne yatarsın
Kurmuş çarkını dönersin
Ne konarsın. ne göçersin
Kalan dünya değil misin


Pir Sultan Abdal

Zinhar Kötü Kelam Söylemeyesin

Arzulayıp Hak demine gelince
Gönülde kin kibir eylemiyesin
Hakikatın kubbesine girince
Zinhar kötü kelam söylemeyesin

Evliya cemidir sayılmaz hatır
Eğer isterlerse bir kelam yetir
Ağır ol sakin ol postunda otur
Her yerde ataklık eylemeyesin

Yeğlicelik edip gerine bakma
Delil çağrılırken gerine bakma
Aşnan musahibin odlara yakma
Yükünü günahla toplamayasın

Sen seni gör elin aybını görme
Tarikat ateştir tamuya girme
Sen de bu anlığın kimseye deme
Bu sözlerim garaz anlamayasın

Pir Sultan Abdal'ım mana bilemez
Kibrine yedirip haber alamaz
Kılavuzsuz giden yolu bulamaz
Bulunmaz yolda yola aramayasın


Pir Sultan Abdal

Yine Dosttan Haber Geldi

Yine dosttan haber geldi
Dalgalandı taştı gönül
Yar elinden kevser geldi
Derya gibi çoştu gönül

Kılavuzum Şah-ı Merdan
Çevresi dopdolu nurdan
Şunda bir hercayi dosttan
Neylersin, vazgeçti gönül

Sır Ali'deki sır idi
Seyr edeni sever idi
Ben kulu da kemter idi
Pir aşkına düştü gönül

Açıldı bahçenin gülü
Öter içinde bülbülü
Dost elinden dolu dolu
Sarhoş oldu içti gönül

Pir Sultan'ım bir gün göçer
Er olan ikrarın güder
Ceset bunda seyran eder
Çün Hakk'a ulaştı gönül


Pir Sultan Abdal

Yel Esti Mi Aşka Gelir Sallanır

Yel esti mi aşka gelir sallanır
Mart ayında yeşillenir ağaçlar
Kıpkırmızı donlar giyer allanır
Hu dost çağırır allanır ağaçlar

Çiçek açar domur domur dal verir
Kimi uzar birbirine el verir
Kimi meyve verir kimi gül verir
Kuşlar üstünde dillenir ağaçlar

Yaz baharda bahçe ile bağ ile
Kaba çamın gürlemesi dal ile
Koç yiğidin eğlencesi yar ile
Muhabbet eder eğlenir ağaçlar

Pir Sultan Abdal'ım Hatayi Şah'ım
Adam için ne haketmiş Allah'ım
Güz gelince salar yaprağın dalın
Vakti geldi mi sulanır ağaçlar


Pir Sultan Abdal

Yanlış Fetva İle Yola Gidilmez

Yanlış fetva ile yola gidilmez
Arif isen bu manadan fark eyle
Eğri hacet ile metah dokunmaz
Üstat isen endazeni derk eyle

Maşuk olan aşıkına düş gelir
Aşıkın başına olmaz iş gelir
Her dem böyle kalmaz bir gün kış gelir
Yapı yap da üzerini berk eyle

Kulak ver de dinle arşta horoza
Belki erişesin ilm-i arıza
Kunduru buğdayı ekme harıza
Çiftçi isen var tarlanı herk eyle

Şu dünya bulandı hiç durulmuyor
Arif olmayınca fark olunmuyor
Kürekle tarlaya su verilmiyor
Muhabbet bendinden kaldır hark eyle

Pir Sultan Abdal'ım ihlas yar olsa
Mecnun da gözlüyor Leyla gelirse
Bir cananın meyli sende yok ise
Ahir fayda etmez anı terk eyle


Pir Sultan Abdal

Yanımızda İki Melekler Gezer

Yanımızda iki melekler gezer
Bin hayır biri şerrimiz yazar
Kahbe felek bizi aldatır üzer
Nerede seyreder andan haber ver

Cümlemizin başı Allah'tan ferman
İsmail Peygambere indi bir kurban
Bir ot biter bütün dertlere derman
Ol ot nerde biter andan haber ver

Sabahtan gün doğar gün dile doğar
Dal boynun eğdikçe rahmetler yağar
Bin bir gün içinde bir yıldız doğar
Yıldız nerde doğar andan haber ver

Musa Peygamber de atına bindi
Can cesetten çıktı nerede durdu
Peygamber uğrunda bir delil yandı
Delil nerde yanar andan haber ver

Pir Sultan Abdal'ım geldik de gittik
Gelirken giderken ne kazanç ettik
Yükünü yükletip kül olduk bittik
Yurdunda ne kalır andan haber ver


Pir Sultan Abdal

Yalan Dünya Sana Bel Mi Bağlanır

Yalan dünya sana bel mi bağlanır
Hani benim önüm sıra gelenler
Ölüm var derlerdi ben inanmazdım
Duya duydum essah imiş yalanlar

Yaratmıştır insan ile hayvanı
İnsanda emanet koydu bu canı
Üçyüz altmış altı peygamber hani
Bizi kor mu ya onları alanlar

Şöyle bir günahkar kul türemişim
Bilemem ben feleğe n'eylemişim
Feleğin burcunu çok aramışım
Bel mi bağlar şu dünyayı görenler

Pir Sultan Abdal'ım gezerek gelir
Elinde defteri yazarak gelir
Sıra dolanarak bize dek gelir
Ölmez imiş bizim için ölenler


Pir Sultan Abdal

24 Nisan 2011 Pazar

Var mıdır?

Ben dervişim diye göğsün gerersin
Hakk`ı zikretmeğe dilin var mıdır?
Sen kendin görsene ilden n`ararsın
Hali hal etmeğe halin var mıdır?

Bir gün balık gibi ağa sararlar
Mürşidinden rehberinden sorarlar
Tütsü yakıp köşe köşe ararlar
Ben arıyım dersin balın var mıdır?

Dertli olmayanlar derde yanar mı
Tahkik derviş ikrarından döner mi
Her bir uçan gül dalına konar mı
Ben bülbülüm dersin gülün var mıdır?

Pir Sultan`ım senin derdin deşilmez
Derdi olmayanlar derde duş olmaz
Mürşidsiz rehbersiz yollar aşılmaz
Mürşid eteğinde elin var mıdır?


Pir Sultan Abdal

Yad Avcılar Urdu Telli Turnamı

Dün mü burda idin bugün mü geldin
Ötme garip bülbül bağrımı deldin
Eşimden ayrıldım ben burda kaldım
Yad avcılar urdu telli turnamı

Aşk eseri düştü kaynadım çoştum
Yüksekten uçarken alçağa düştüm
Eşimden ayrıldım ben burda şaştım
Yad avcılar urdu telli turnamı

Gitme turnam gitme dağlar dumandır
Bizi derde salan ikrar imandır
Eşinden ayrıldın halin yamandır
Yad avcılar urdu telli turnamı

Turnam ne gezersin dağlar salında
Hak Muhammet Ali virddir dilinde
Musahibim kaldı Kenan ilinde
Yad avcılar urdu telli turnamı

Pir Sultan Abdal'ım bile mi olur
Vadeye sala yok akıbet gelir
Herkesin gönlünü kendisi bilir
Yad avcılar urdu telli turnamı


Pir Sultan Abdal

Varıp Yoldaş Olma Sen Uğursuza

Varıp yoldaş olma sen uğursuza
Komşu olma namussuza arsıza
Sabah selâmını verme pîrsize
Adamın başına belâ getirir

Muhib yolldaş olma kalleş yâr ile
O yâr da durmadı bir ikrar ile
Sakın sohbet etme münkir kör ile
Altının adını pula getirir

Pir Sultan Abdal'ım derdim ziyade
İçilir mi yârsız yad ile bade
Yâr odur ahrette şefaat ede
Sadık yâr insanı yola getirir


Pir Sultan Abdal

Viran Bahçelerde

Viran bahçelerde bülbül öter mi
Gönül eğlencesi gül olmayınca
Merhemsiz çiğ yara pişer biter mi
Bir gerçek veliden el olmayınca

Nefse uyan Hakk'a uymuş değildir
Gaziler namazın kılmış değildir
Bu gezen abdallar derviş değildir
Arkasında hırka şal olmayınca

Tabibsiz yaraya merhem sarılmaz
Mürşit olmayınca pire varılmaz
Yüz bin tabur kursan Yezit kırılmaz
Eli Zülfikar'lı Al'olmayınca

Bu aşk meydanında bir divan olur
O meydana düşen nevcivan olur
İtikatsiz talip boş kovan olur
Vızılar arısı bal olmayınca

Değme arif bunu böyle bilemez
Bilse dahi yine arif olamaz
Her dede ölüyü diri kılamaz
Hünkar Hacı Bektaş Vel'olmayınca

İki melek gelir sual sorarlar
Döker burcunu da gevher ararlar
Bir kılın üstüne köprü kurarlar
Geçemezsin Hakk'a kul olmayınca

Pir Sultan'ım baştan dalga aşırır
O dalgadır aşıkları coşurur
Her bildiğin rehber çiğ mi pişirir
Yanıp ateşlere kül olmayınca


Pir Sultan Abdal

Ya Eceldir Ya Didardır Ya Nasip

Kısmet verip bizi salan çöllere
Ya eceldir ya didardır ya nasip
Felek bizi saldı özge hallere
Ya eceldir ya didardır ya nasip

Kısmet verip çevre çevre yeldirdi
Bilmediğim hikmetlere daldırdı
Çekip ayrılığın okun doldurdu
Ya eceldir ya didardır ya nasip

Felek arka vermiş çerhin devine
Arıt kalbin evin iman sevine
Türlü dalga geldi gönlüm evine
Ya eceldir ya didardır ya nasip

Muhannettir dünyasını kayıran
Şol Gani Settar'dır açlar doyuran
Beni de sevgili yardan ayıran
Ya eceldir ya didardır ya nasip

Pir Sultan Abdal'ım der ki vardığım
Ulu dergahtır yüzler sürdüğüm
Bilmediğim hikmetleri bildiğim
Ya eceldir ya didardır ya nasip


Pir Sultan Abdal

Var Git Arap Var Git

Yedi yıldır hasta düştüm yatarım
Var git arap var git bende nen kaldı
Okurum ayeti virdim dilimde
Var git arap var git bende nen kaldı

Anama babama hata mı dedim
Pirim rehberime öte mi dedim
Musahipten uğrun lokma mı yedim
Var git arap var git bende nen kaldı

Haramilik ettim beller mi kestim
Nefis mi öldürdüm avret mi bastım
Ali'nin yoluna üstü düştüm
Var git arap var git bende nen kaldı

Mağrip tarafında saban mı sürdüm
Meşrik tarafında gülün mü derdim
Gök ekinine hem sürü mü saldım
Var git arap var git bende nen kaldı

Pir Sultan Abdal'ım gördüm duşumda
Ali'nin hırkası tacı başımda
Özerlik göğerdi didem yaşında
Var git arap var git bende nen kaldı


Pir Sultan Abdal

Üfürdüm Çerağı

Üfürdüm çerağı yandıramadım
Gönlümü yüksekten indiremedim
Aç doyurup susuz kandıramadım
Ben nice varayım Hak divanına

Ulu yol üstünde köprü çatmadım
Hatırlar hoş edip gönül yapmadım
Hakk'ın emrettiği yola gitmedim
Ben nice varayım Hak divanına

Yeşil pınarlarda parlayıp akar
Asilzade olan aslına çeker
Pervaneler aşkın oduna yanar
Ben nice varayım Hak divanına

Ben yükümü tuttum kaba söz ile
Günahlar kazandım ela göz ile
Ya nasıl çıkayım kara yüz ile
Ben nice varayım Hak divanına

Pir Sultan'ım eyder kılarım ben zar
Yüküm la'l ü gevher Şah damgası var
Eğer aşık isen gel yaramı sar
Ben nice varayım Hak divanına


Pir Sultan Abdal

Üç Gözlü Pınarın Gözün Ararsan

Üç gözlü pınarın gözün ararsan
Onu bilen cihanı fark eder
Deryadaki kuşun izin ararsan
Onu bilen bu cihanı fark eder

Dört kitabın her ismini yazmalı
Seyyah olup şu alemi gezmeli
Bir kuş gördüm ayakları çizmeli
Onu bilen bu cihanı fark eder

Bir kuş gördüm ayağında nalı var
Kendisi bir amma iki dili var
Padişahtır ülkesi var ili var
Onu bilen bu cihanı fark eder

Bir hastacık gördüm sormadım halin
Başı kabak olmuş ayağı yalın
İk'oğlan getirmiş bir erkek gelin
Onu bilen bu cihanı fark eder

Pir Sultan Abdal'ım ey Şah-ı Merdan
Şefaat umarım Gani'den pirden
Derviş Muhammed'in hatemi nurdan
Onu bilen bu cihanı fark eder


Pir Sultan Abdal

Tövbe Günahıma Estağfurullah

Hatalar eyledim noksandır işim
Tövbe günahıma estağfurullah
Muhammet Ali'ye bağlıdır başım
Tövbe günahıma estağfurullah

Şah Hasan Hüseyin balkır nur ise
İmam Zeynel sır içinde sır ise
Özümüzde benlik kibir var ise
Tövbe günahıma estağfurullah

Muhammet Bakır'ın izinden çıkmam
Şah İmam Cafer'den gayrıya bakmam
Hatıra değip de gönüller yıkmam
Tövbe günahıma estağfurullah

Musa-yı Kazım'a daim niyazım
Ali Irıza'ya bağlıdır özüm
Eksiklik noksanlık hep kusur bizim
Tövbe günahıma estağfurullah

Taki ile Naki benziyor aya
On'ki İmam kusurlara kalmaya
Ettiğimiz kötü işler bed-huya
Tövbe günahıma estağfurullah

Hasan Askeri'nin gülleri bite
Mehdi gönlümüzün gamını ata
Söylenen yalana kova gıybete
Tövbe günahıma estağfurullah

Pir Sultan Abdal'ım Bağdat Basıra
Böyle güne kaldık böyle asıra
Sen keremkanısın kalma kusura
Tövbe günahıma estağfurullah


Pir Sultan Abdal

Tevhit

Önüme bir çığır gelgi
Bir ucu var şar içinde
Arifler dükkanı açmış
Ne ararsan var içinde

Gir dükkana pazar eyle
Her şirindir hezar eyle
Aya güne nazar eyle
Ay Muhammet nur içinde

Ay Alidir gün Muhammet
Okunan seksen bin ayet
Balıklar deryaya hasret
Çarka döner göl içinde

Göl içinde çarka döner
Susuzluktan bağrı yanar
Alemler seyrana iner
Seyir var seyir içinde

Kuduretten verdi balı
Bahanesi oldu arı
Şimdi dinle ahuzarı
Arı inler bal içinde

Pir Sultanım ey gaziler
Yürekte yara sızılar
Talip de Pirin arzular
Bülbül öter gül içinde.

PİR SULTAN ABDAL

23 Nisan 2011 Cumartesi

Şu Yalan Dünyaya

Şu yalan dünyaya geldim giderem
Gülü senden özge yar bulamadım
Yaralandım al kanlara bulandım
Elimin kanını yur bulamadım

Güzel olan neyler altın akçeyi
Arif olan düzer türlü bohçayı
Vücudumda seyreyledim bahçeyi
Dosta el değmedik nar bulamadım

PİR SULTAN ABDAL'ım dağlar ben olsam
Üstü mor sümbüllü bağlar ben olsam
Alem çiçek olsa arı ben olsam
Dost dilinden tatlı bal bulamadım


Pir Sultan Abdal

Şu Kanlı Zalımın Ettiği İşler

Şu kanlı zalımın ettiği işler
Garip bülbül gibi zaralar beni
Yağmur gibi yağar başıma taşlar
İlle dostun bir fiskesi yaralar beni

Dar günümde dost düşmanım belli olur
Bir derdim varsa şimdi elli oldu
Ecel fermanı boynuma takıldı
Gerek asa gerek vuralar beni

Pir Sultan Abdalım can göğe almaz
Haktan emr'olmazsa rahmet yağmaz
Şu ellerin taşı bana hiç değmez
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni


Pir Sultan Abdal

Şimdi Bizim Aramıza

Şimdi bizim aramıza
Yola boyun veren gelsin
Şeriatı tarikatı
Hakikatı bilen gelsin

Kişi halden anlayınca
Hakikatı dinleyince
Üstüne yol uğrayınca
Ayrılmayıp duran gelsin

Talib olunca bir talib
İşini Mevla'ya salıp
İzzet ile selam verip
Gönüllere giren gelsin

Koyup dünya davasını
Hakk'a verip sevdasını
Doğrulayup öz nefsini
Şeytanı öldüren gelsin

Pir Sultan'ım çelebiye
Eyvallahım var veliye
Muhiddin'e hal diliyle
Yolum sırrın soran gelsin


Pir Sultan Abdal

Şah'a Giderim

Karşıdan görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Ala gözlü Pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Eğer göğerüben bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Bir bölük turnaya sökün dediler
Yürekteki derdi dökün dediler
Yayladan ötesi yakın dediler
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Alınmış abdestim aldırırlarsa
Kılınmış namazım kıldırırlarsa
Sizde Şah diyeni öldürürlerse
Ben de bu yayladan ŞAH'A giderim

Pir Sultan Abdalım dünya durulmaz
Gitti giden ömür geri dönülmez
Gözlerimde Şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan Şah'a giderim


Pir Sultan Abdal

Şah-ı Merdan Kullarıyız

Şah-ı Merdan kullarıyız
Mevla'dan gayri değiliz
Kanaat ile yürürüz
İlla tokuz, aç değiliz

Evliya gönlümüz aldı
Kalbimiz nur ile doldu
Gözlerimiz cemal gördü
Cennete muhtaç değiliz

Evvel biziz ahir biziz
Heman leyl-ü nehar biziz
Gül açılmış bahar biziz
Biz yaz olduk kış değiliz

Yüzlerden kırklara erdik
Tarikat ehlini bulduk
Yedilerden haber sorduk
Üçlerdeniz, hiç değiliz

Pir Sultan'ım göçün göçün
Sızdık eridik Hak içün
Dünyayı terk etmek içün
Altun olduk tunç değiliz


Pir Sultan Abdal

Sürüye Saydılar Bizi

Uyur idik uyardılar
Diriye saydılar bizi
Koyun olduk, ses anladık
Sürüye saydılar bizi

Sürülüp kasabaya gittik
Kanarada mekan tuttuk
Didar defterine yettik
Ölüye saydılar bizi

Halimizi hal eyledik
Yolumuzu yol eyledik
Her çiçekten bal eyledik
Arıya saydılar bizi

Aşk defterine yazıldık
Pir divanına dizildik
Bal olduk, şerbet ezildik
Doluya saydılar bizi

PİR SULTAN'ım Haydar şunda
Çok keramet var insanda
O cihanda, bu cihanda
Ali'ye saydılar bizi


Pir Sultan Abdal

Sunam

Sabahtan cemalin seyran eyledim
Gönüller perişan elinden sunam
Nice bekleyeyim gurbet illerde
Hiç bilir yok mudur halinden sunam

Tıyg-ı gamzelerin müşk ü bü kokmaz
Yar ala gözlerin hışım ile bakmaz
Cemalin görene cennet gerekmez
Güneş midir doğdu yüzünlen sunam

Kemahlar giyinip zünhar bağlanmaz
Eser seher yeli teli ırganmaz
Sen gidelden deli gönül eğlenmez
Bir bergüzar versen telinden sunam

Sen seher yelisin gider gelmezsin
Gelirsen de bana baki kalmazsın
Seni uçuranlar murad almasın
Seni kim uçurdu gölünden sunam

Pir Sultan Abdal der cemalin güzel
Aradım bulamadım bir haber yazar
Şimdi senin ismin cenneti gezer
Kalma bizim için yolundan sunam


Pir Sultan Abdal

Sultan Suyu

Sultan suyu gibi çağlayıp akma
Durulur gam yeme divane gönül
Er başında duman, dağ başında kış
Erilir gam yeme divane gönül

Bizden selam söylen dosta gidene
Yuf yalancıya da lanet nüdana
Bunca düşman ardımızdan yeltene
Yorulur gam yeme divane gönül

Şah-ı Merdan önümüzde klavuz
Yıkılır mı Hakk’ın yaptığı havuz
Üç günlük dünyada, her yahşi yavuz
Dirilir gam yeme divane gönül

Pir Sultan Abdal’ım, sırdan sırada
Bu iş böyle Oldu, kalsın burada
Cümlemizin yeltendiği murada
Erilir gam yeme divane gönül


Pir Sultan Abdal

Sordum Sarı Çiğdeme

Sordum sarı çiğdeme
-Sen nerede kışlarsın
-Ne sorarsın hey derviş
Yer altında kışlarım

Sordum sarı çiğdeme
-Yer altında ne yersin
-Ne sorarsın hey derviş
Kudret lokması yerim

Sordum sarı çiğdeme
-Senin benzin ne sarı
-Ne sorarsın hey derviş
Hak korkusun çekerim

Sordum sarı çiğdeme
-Anan baban var mıdır
-Ne sorarsın hey derviş
Anam yer babam yağmur

Sordum sarı çiğdeme
Asacığı elinde
Hak kelamı dilinde
Çiğdemde dervişlik var

Pir Sultan'ım erlerle
Yüzü dolu nurlarla
Ak sakallı pirlerle
Çiğdemde dervişlik var


Pir Sultan Abdal

Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim

Seyyah olup şu alemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkarımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

İki elim kalkmaz oldu dizimden
Bilmem amelimden bilmem özümden
Akıttim kanlı yaş iki gözümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Yine boralandı dağların başı
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Emaneti alır ol veren kişi
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bozuk şu cihanın pergeli bozuk
Yazıktır şu geçen ömre yazık
Tükendi daneler kalmadı azık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Pir Sultan'ım eydür ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum çullar giydim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu


Pir Sultan Abdal

5 Nisan 2011 Salı

Serseri Girme Meydana

Serseri girme meydana
Aşıktan ahval isterler
Kallaşlık ile urma dem
Tasdik ehli kal isterler

Uyan bu gaflet habından
İsbat isterler batından(*)
Her aşıka sohbetinden
İkrar ile yol isterler

Erenler oynar utulmaz
Bu yola hile katılmaz
Burda harmühre satılmaz(*)
Ya gevher ya lâ'l isterler

Kılı kırk pare ederler
Birin yol tutup giderler
Dile n'itibar ederler
Hâl içinde hâl isterler

Pir Sultan Abdal n'eylersin
Muşkil halledip söylersin
Arısın çiçek yaylarsın
Yarın senden bal isterler


(*) Batın: İç yüz (tarikat bilgileri)
(*) Harmühre: Katır boncuğu


Pir Sultan Abdal

Seversen De Böyle Güzel Sevmeli

Erler pirler erkan aldı izinden
Yüz dört kitap sükut eder sözünden
Ay gün şule verir anın yüzünden
Seversen de böyle güzel sevmeli

Ziya verir gözü ile kaşları
İmam yatağıdır gerdan döşleri
Güzelin yüzünden kan bağışları
Seversen de böyle güzel sevmeli

Güzel güzel deyu aklım doğrandı
Güzel güzelden çok nazlar öğrendi
Çirkinin huyundan Allah yerindi
Seversen de böyle güzel sevmeli

Güzel güzel deyu yandım alıştım
Kınaman dostlar aşk elinden şaştım
Bölüşükte gine güzele düştüm
Seversen de böyle güzel sevmeli

Güzel güzel gördüm güzel överim
Nerde güzel görsem boynum eğerim
Şöyle hub cemali güzel severim
Seversen de böyle güzel sevmeli

Pir Sultan Abdal'ım eylemez fendi
Yad ele çözdürmez ak göğsün bendi
Ezelden sevdiğim Muhammet Ali
Seversen de böyle güzel sevmeli


Pir Sultan Abdal

Sevda Çekmek Şanlarıdır

Sevda çekmek şanlarıdır
Gizlice erkanlarıdır
Hak yoluna canlarıdır
Kurbanı bektaşilerin

Onlar Horasan'ı gezer
Demkeş olur bade süzer
Seyyah olup daim gezer
Sultanı Bektaşilerin

Sırlarına güç erilir
Remizleri geç bilinir
Üstat olan pir seçilir
Hünkarı Bektaşilerin

Arifler arifi gelir
Arife tarif vız gelir
Uzak yakın hep bir gelir
Hassına Bektaşilerin

Pir Sultan'ım bu ne demek
Yerde insan gökte melek
Hiç cahile çekme emek
Devranı Bektaşilerin


Pir Sultan Abdal

Seyran Ettim Erenlerin Demini

Seyran ettim erenlerin demini
Kudret kandilini yanarken gördüm
Burak olup içtim ab-ı hayattan
Hazret Peygamber'i kanarken gördüm

Günde bin kez Hakk'a şükür ederken
Erenler katarın Veysel yederken
Musa Hakk'ın dıdarına giderken
Hızır müşkülünü anarken gördüm

Halil Kabe yaptı insan gelmeğe
Şüphesiz günahlar kabul olmağa
İsmail uğruna kurban kılmağa
Bir melek bir koyun yederken gördüm

Nerden düşman gelir ise duyardı
Dost uğruna can-ü başı koyardı
Her gün Hamza aşikare gezerdi
Ali'yi Düldül'e binerken gördüm

Vefası yok imiş şunda fenanın
Hisabı yok imiş mülke konanın
Yavrusun aldırmış garip ananın
Parlayı parlayı yanarken gördüm

Pir Sultan'ım eydür şunda gelmişler
Dizilmişler duasını almışlar
Bir birinin eteğini tutmuşlar
Müşkülün mürşide tınarken gördüm


Pir Sultan Abdal

Sendedir Sende

Beni görüp yönün öte döndürme
Yine gitmez meylim sendedir sende
Yıkıp hilâl kaşlarını yere indirme
Günah sende değil bendedir bende

Şeker vardır dudağında dilinde
Arzumanım kaldı gonca gülünde
Sen bir padişâhsın hükmün elinde
Senin ile dâvam sendedir sende

Sensiz çıkıp yaylaları yaylamam
Engeller içinde sırrın söylemem
Çok günah işledim inkâr eylemem
İk'ellerim kızıl kandadır kanda

Nice beyler ile gezdim yoruldum
Kan bulanık aktım duruldum
Sencileyin çok güzele sarıldım
Dahi sevgin candadır canda

Pîr Sultan Abdal'ım böyle deyiptir
Âşıklar güzeli sevegeliptir
Bir güzel sevmeyle kanlı m'oluptur
Kellem terkidedir yandadır yanda


Pir Sultan Abdal

Sen mi Geldin?

Hasretin beni hasta eyledi
Derdimin dermanı Şah sen mi geldin?
Bu garip gönlümün bağı bostanı
Ayvası turuncu Şah sen mi geldin?

Bülbüller ötüyor dostun bağında
Arzularım kaldı onun ilinde
Ellerim zincir cellat yolumda
Kollarım çözmeye dost sen mi geldin?

Pir Sultan Abdal`ım sen seni düşün
Güzelsin sultanım bulunmaz eşin
Giyinmiş kuşanmış türlü kumaşın
Bezenmiş bedesten, dost sen mi geldin?


Pir Sultan Abdal

Sel Eyledi Zaman Bizi

Be yarenler be kardaşlar
Gör neyledi zaman bizi
Gözüm yaşını akıttı
Sel eyledi zaman bizi

Can nice ayrılır tenden
Ten nice ayrılır candan
Ayak ayak nerdübandan
İn eyledi zaman bizi

Gelin gidelim zecril'e
Can kurban olsun asile
Bir halden bilmez cahile
Kul eyledi zaman bizi

Kimi baydır kimi fakir
Yaradan Mevla'ya şükür
Ne akıl kodu ne fikir
Del-eyledi zaman bizi

Pir Sultan'ım döne döne
Dolu içtim kana kana
Şu yerde kim yana yana
Dul eyledi zaman bizi


Pir Sultan Abdal

Seher Vakti Kalkan Kervan

Seher vakti kalkan kervan
İnileyip zarilenir
Bir güzele düşen gönül
Çiçeklenir korulanır

Bahçenizde güller biter
Dalında bülbüller öter
Engel gelir bir kal katar
Olan işler gerilenir

Bülbül geldi kondu dala
Bülbülden hata yok güle
Engel bir taş atar göle
Yüzen ördek yaralanır

Pir Sultan Abdal göçelim
Elinden bade içelim
İnkar edenden kaçalım
Münkir birgün paralanır


Pir Sultan Abdal

Seher Vakti

Seher vakti kalkan kervan
İniler de zarilenir
Bir güzele düşen gönül
Çiçeklenir korulanır

Bahçenizde güller biter
Dalında bülbüller öter
Engel gelir bir kal katar
Olan işler gerilenir

Bülbül geldi kondu dala
Bülbülden hata yok güle
Engel bir taş atar göle
Yüzen ördek yaralanır

Pir sultan abdal göçelim
Pir elinden bade içelim
İnkar olandan kaçalım
İnkar bir gün parelenir


Pir Sultan Abdal

Sefasına Cefasına Dayandım

Sefasına cefasına dayandım
Bu cefaya dayanmayan gelmesin
Rengine hem boyasına boyandım
Bu boyaya boyanmayan gelmesin

Rengine boyandım meyinden içtim
Nice canlar ile didar görüştüm
Muhabbet eyleyip candan seviştim
Muhabbeti küfür sayan gelmesin

Muhabbet eyleyip yokla Pirini
Yusun senin namus ile arını
Var bir gerçek ile kıl pazarını
Kıldığın pazardan ziyan gelmesin

Pir Sultan’ım eydür dünya fanidir
Kırkların sohbeti aşk mekanıdır
Kusura kalmayan kerem kanidir
Gönülden karası olan gelmesin


Pir Sultan Abdal

4 Nisan 2011 Pazartesi

Sarı Tambura

Gel benim sarı tamburam
Sen ne için inilersin
İçim oyuk derdim büyük
Ben anınçün inilerim

Koluma taktılar teli
Söylettiler binbir dili
Oldum aynı cem bülbülü
Ben anınçün inilerim

Gel benim sarı tamburam
İster üstüme yatıram
Yine kırıldı hatıram
Ben anınçün inilerim

Sarı tamburadır adım
Göklere ağar feryadım
Pir Sultanımdır üstadım
Ben anınçün inilerim


Pir Sultan Abdal

Sal Allah'ım Sal Sılama Varayım

Bir bülbülcük konmuş dağlar başına
Sal Allah'ım sal sılama varayım
Şahin yuva yapar kendi başına
Sal Allah'ım sal sılama varayım

Bizim evlerimiz dağdan ötedir
Hısım kavim bize ana atadır
Yad ellerde kalmak kula hatadır
Sal Allah'ım sal sılama varayım

Ekili tarlalar nasıl basayım
Üzerine birkaç kurban keseyim
Bu iş Hak'tan geldi kime küseyim
Sal Allah'ım sal sılama varayım

Atlarımız yemin yedi silindi
İki kardeş karşı karşı, salındı
Ciğerciğim delik delik delindi
Sal Allah'ım sal sılama varayım

Pir Sultan Abdal'ım saki değildir
Tuz ekmek her aşık hakkı değildir
Bu dünya kimseye baki değildir
Sal Allah'ım sal sılama varayım


Pir Sultan Abdal

Sabahtan Uğradım Ben De Suna'ma

Sabahtan uğradım ben de Suna'ma
Dedim, Şah'ım gafletlerden uyana
Eğildim lebine bir buse kıldım
Dedim uyan, dedi, var git o yana

İnci, sedef, mercan döken kamildir
Kamillere hizmet eden kamildir
Kamil otur, kamil söyle, kamil dur
Kamil demen cahil sözüne uyana

Niçin melil melil baktın bize yar
İhsan eyle, şirin söyle bize yar
Ben teklif eyledim, sen gel bize yar
Sakın ikrarından dönme o yana

Bak şu kamet şu gerdan ne şahane
Arz edeyim şu sultana şu han'a
Bizi bu aşkın oduna yakma
Umarım ki bizden beter o yana

Pir Sultan Abdal'ım gönlüm harabat
Aşık isen bir gül için hare bat
Menzil almaz bu meydanda harab at
Çevir başın dizginini o yana


Pir Sultan Abdal

Sabahtan Uğradım Ben Bir Figana

Sabahtan uğradım ben bir figana
Bülbül ağlar ağlar güle getirir
Bakın şu feleğin çürük işine
Her bir cefasını kula getirir

Depreştirme benim dertlerim tamam
Muhabbet şirindir vermiyor aman
Üstümüzde dönen çarh ile devran
Felek bizi halden hale getirir

Pir Sultan Abdal'ım sözlerim haktır
Hakk diyen kullardan hiç süphem yoktur
Cehennemde ateş olmaz nar yoktur
Herkes ateşini bile götürür


Pir Sultan Abdal

Sabah Seherinde Niyaz Ederken

Sabah seherinde niyaz ederken
Pirim Hacı Bektaş Veli'yi gördüm
Sundu ab-ı kevser mest olmuşum ben
Kanber'in elinde doluyu gördüm

Balıklar oynaşır Baki gölünde
Kumrular söyleşir umran dibinde
Bağlar meyve vermiş baba yolunda
Gülü var dikensiz gülünü gördüm

Pir Sultan'ım eyder elinde harfi
Okur Hak kitabı bilir Aref'i
Ben vech-i ademde buldum Mushaf'ı
Yetmiş iki millet dilini gördüm


Pir Sultan Abdal

Sabah Olur Cümle Alem Uyanır

Sabah olur cümle alem uyanır
Yollar çoğul çoğul eyler sabahtan
Şu çifte kantara neler dayanır
Boz deve yuları teller sabahtan

Bülbülü gülden ayıran muzular
Anasız mı olur körpe kuzular
Peteğin içinde arı vızılar
Alınır oğuldan ballar sabahtan

Aşk ataşı onun oluptur meze
Can dayanmaz bu ataşa bu köze
Bu garip bülbüle ne cefa ceza
Görmeden açılır güller sabahtan

Dudular kumrular peşkeş çekildi
Hayvalar turunçlar çitil dikildi
Ağcabük'e gövel turnam döküldü
Deryalar seslenir göller sabahtan

Balı kudrettendir aslı sinektir
Çıkar çıkmaz yollarımız dikektir
Al kırmızı giymiş pembe yanaktır
Kullar temennaha iner sabahtan

Pir Sultan Abdal'ım seçiktir deyü
Hulle donlarımız biçiktir deyü
Hacet kapıları açıktır deyü
Kullar temennaha iner sabahtan


Pir Sultan Abdal

Pir Sultan Deyi

Dün gece dün gece seyrim içinde
Seyrim ağlar ağlar Pir Sultan deyi
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Düş de ağlar, ağlar Pir Sultan deyi

Uzundu, usuldu dedemin boyu
Yıldız'dır yaylası, Banaz'dır köyü
Yaz bahar ayında bulanır suyu
Sular da ağlaşır Pir Sultan deyi

Pir Sultan kızıydım ben de Banaz'da
Kanlı yaş akıttım baharda güzde
Koç babam astılar kanlı Sıvas'ta
Darağacı ağlar Pir Sultan deyi

Kemendimi attım dara dolaştı
Kafirlerin eli kana bulaştı
Koyun geldi, kuzuları meleşti
Koçlar da ağlaşır Pir Sultan deyi

Pir Sultan Abdal'ım ey yüce Gani
Daim yediğimiz kudretin hanı
Hakka teslim etti ol şirin canı
Dostlar da ağlaşır Pir Sultan deyi


Pir Sultan Abdal

Pazarlık mı Olur

Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Doğru gelir doğru gider mi yar yar
Hakkın emri ile çürüyen canlar
Verdiği ikrarda durur mu yar yar

Pazarlık mı olur adil dükkanda
Neylim muhabbetim yar kaldı sende
Bu divan olmazsa ulu divanda
Dost benim sualimi verir mi yar yar

Bahçemde açılmış yar gonca güller
Gülün fidanından sefil bülbüller
Aşıktan maşuğa da sarılan kollar
Bin yıl yerde yatsa çürür mü yar yar

ABDAL PİR SULTAN'ım gönlü zar olan
Döner mi sözünden gerçek er olan
Senin gibi ahtı sadık yar olan
Verdiği ikrardan döner mi yar yar


Pir Sultan Abdal

Padişah Katlime Ferman Dilese

Padişah katlime ferman dilese
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan
Cellatlar karşımda satır bilese
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan

On yedi yerimden vursalar yara
Cerrahlar derdime kılmasa çare
Kemendi bend ile çekseler dara
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan

Karadır kaşları benzer kömüre
Münafıklar zarar verir ömüre
İk'ellerim bağlasalar demire
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan

Eğer beni katsa kervan göçüne
Götürseler Hindistan'a Maçin'e
Urganım atsalar dar ağacına
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan

Ahiri katlime ferman yazılsa
Çıksam teneşire tabut düzülse
Kefenim biçilse mezar kazılsa
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan

Pir Sultan Abdal'ım derim vallahi
Ölsem terk eylemem piri billahi
Huzur-ı mahşerde dilerim Şah'ı
Yine geçmem ala gözlü Şah'ımdan


Pir Sultan Abdal

Ötme Bülbül

Ötme bülbül ötme şen değil bağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Tükendi fitilim eridi yağım
Dost senin derdinden ben yana yana

Deryadan bölünmüş sellere döndüm
Ateşi kararmış küllere döndüm
Vakitsiz açılmış güllere döndüm
Dost senin derdinden ben yana yana

Haberin duyarsın peyikler ile
Yaramı sarsınlar şehidler ile
Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile
Dost senin derdinden ben yana yana

Abdal Pir Sultan'ım, doldum eksildim
Yemeden içmeden sudan kesildim
Zülfün kemendine kondum asıldım
Dost senin derdinden ben yana yana


Pir Sultan Abdal

3 Nisan 2011 Pazar

Ölüm İle Ayrılığın Elinden

Gelmiş iken şu dağları gezeyim
Ölüm ile ayrılığın elinden
Dertsiz bulamadım derdim yanayım
Ölüm ile ayrılığın elinden

Yaz gelince bulanayım coşayım
Elim ile mezarımı eşeyim
Beri gel sevdiğim helallaşayım
Ölüm ile ayrılığın elinden

Ölüm geldi yolun bize uğrattı
Firkat geldi yana yana ağlattı
Kesti ciger pare pare doğrattı
Ölüm ile ayrılığın elinden

Günahsız kardaşlar günahım tartar
Hasretlik yüzünü yüzüme sürter
Her kime söylesem yakasın yırtar
Ölüm ile ayrılığın elinden

Pir Sultan Abdal'ım dertlerim firak
Alışmış yanıyor şu dertli yürek
Bir dahi gelemem menzilim ırak
Ölüm ile ayrılığın elinden

Pir Sultan Abdal

Orda Her Kişinin Dostu Bulunmaz

Çıktım yücesine seyran eyledim
Gönül eğlencesi küstü bulunmaz
Dostlar bizden muhabbetin kaldırmış
Hiç bir ikrarında ahdi bulunmaz

Zülüflerin top top olmuş çığalı
Rakiplerin hak'dan olsun zevali
Bir günahkar kulum doğdum doğalı
Günahkar kulunun dostu bulunmaz

Kanı benim ile lokma yiyenler
Baş ü canı dost yoluna koyanlar
Sen ölmeden ben ölürüm diyenler
Dostlar da geriye kaçtı bulunmaz

Yine karçılandı dağların başı
Durmadan akıyor gözümün yaşı
Vefasız elinden gitse bir kişi
Hakikat ceminde desti bulunmaz

Biz de gezer idik irfanda sazda
Biz de bulunurduk cem de, niyaz da
Bize de gel oldu kanlı Sivas da
Hızır paşa bizi astı bulunmaz

PİR SULTAN ABDAL'ım destim damanda
İsmim koca Haydar, neslim Yemen'de
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz


Pir Sultan Abdal

Onun Duasını Eden Kim İdi

Erenler sultanı Bağdat şehrinin
İptida binasın kuran kim idi
On'ki imam koymuş mihrap taşını
Onun duasını eden kim idi

Doksan üstad gelmiş anı yapmağa
Yapıp temel taşların berkitmeğe
Bağdat içinden teferrüç itmeğe
Gökten kandil ile inen kim idi

Uçurdum ben kuşum uçan kuş ile
Dolduysa gözlerim kanlı yaş ile
Üçyüz altmış başaçık derviş ile
Bağdad'a şeydallah iden kim idi

Bağdad'ın yaylağın bile yayladı
İndi aşkın deryasını boyladı
İki cihan fahri dua eyledi
El kaldırıp amin diyen kim idi

Pir Sultan Abdal'ım zaman farıdı
Ahımdan dağların karı eridi
Bağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü
Askerini çekip gelen kim idi

Pir Sultan Abdal

Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın

Gelmiş iken bir habercik sorayım
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın
Gerçek erenlere yüzler süreyim
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Alçağında al kırmızı taşın var
Yükseğinde turnaların sesi var
Ben de bilmem ne talihsiz başın var
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Benim Şah'ım al kırmızı bürünür
Dost yüzün görmeyen düşman bilinir
Yücesinden Şah'ın ili görünür
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

El ettiler turnalar bazlara
Dağlar yeşillendi döndü yazlara
Çiğdemler taşınsın söylen kızlara
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Şah'in bahçesinde gonca gül biter
Anda garip garip bülbüller öter
Bunda ayrılık var ölümden beter
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Ben de bildim şu dağların şahısın
Gerçek erenlerin nazargâhısın
Abdal Pir Sultan'ın seyrangâhısın
Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

Pir Sultan Abdal

Neyleyim Dünya Malını

Hü dedem çağırdım gerçek erlere
Pirim var n'eyleyim dünya malını
Çünkü varacağım kara yerlerdir
Ölüm var n'eyleyim dünya malını

Hazreti Ali'yi gördüm batında
Zülfikar elinde Düldül altında
Erenler yanında pirler katında
Malım var n'eyleyim dünya malını

Gönlümü gönderdim dünya dolaşa
Gökten kısmet yağıp kullar üleşe
Pirim Ali ile Hakk'a ulaşa
Ali'm var n'eyleyim dünya malını

Gönlümü gönderdim neye erecek
Gönül ile güzel Hakk'ı bulacak
Hakk'ın divanına doğru varacak
Yolum var n'eyleyim dünya malını

Pir Sultan Abdal'ım biçare fakir
Mümin bahçesinde bülbüller şakır
Muhammet Ali'nin alnında balkır
Nurum var n'eyleyim dünya malını

Pir Sultan Abdal

Neyleyim

Bana gül diyorlar neme güleyim
Ağlamak şanıma geldi neyleyim
Ellerin çiçeği allı yeşili
Şu benim çiçeğim soldu neyleyim

Bir haber gelmedi Kenan ilinden
Uçtu m'ola gövel turnam gölünden
Havfım ayrılıktır korkum ölümden
İkisi de birden geldi neyleyim

Kara yazılmıştır yazılarımız
Arş-alaya çıktı sızılarımız
İrili ufaklı kuzularımız
Firkati bağrımı deldi neyleyim

Ulu sular gibi sözüm çağlayan
Mahrum kalmaz özün hakka bağlayan
Yar bitirmiş yana yana ağlayan
Akıbet başıma geldi neyleyim

Pir Sultan Abdal'ım kırklar yediler
Yediler de bir keşiğe kodular
Onlar verdiğini almaz dediler
Şu bana verdiğin aldı neyleyim

Pir Sultan Abdal

Neme Yetmez!

Bülbül olsam gül dalında şakarım
Öz bağımda biten gül neme yetmez
Süleyman`ım kuş dilinden okurum
Bana talim olan dil neme yetmez

Derviş oldum pir eteğin tutarım
Hakka doğru çekilmiştir katarım
Baykuş gibi garip garip öterim
Issız viraneler çöl neme yetmez

Aşk kitabın ele aldım yazarım
Yolum Hakk`a doğru çekilmiştir katarım
Neme gerek dağı taşı gezerim
Karşıda görünen yol neme yetmez

Dünyanın ötesi neden malumdur
Anında aslına eren alimdir
Az yaşa çok yaşa sonu ölümdür
Bana hırkasıyla çul neme yetmez

Pir Sultan`ım sırrım kimseler bilmez
Tevekkül malını erteye koymaz
Kişi kısmetinden artuğun yetmez
Bana kısmet olan mal neme yetmez

Pir Sultan Abdal

Nefes

Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedimmi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedimmi

Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedimmi

Pir sultan ALİ şahımız
Hakka ulaşır ahımız
Oniki imam katarımız
Uyamazsın demedimmi

Pir Sultan Abdal

Ne Yatarsın Bülbül Kalk Figan Eyle

Ne yatarsın bülbül kalk figan eyle
Çağırıp ötmenin zamanı şimdi
Kırmızı gül yeşil yaprakta kaldı
Dalında ötmenin zamanı şimdi

Benim Şah'ım gelir türlü naz ile
Dili tuti kalbi irfan söz ile
Kırmızı badeyle cura saz ile
Muhabbet etmenin zamanı şimdi

Benim Şah'ım gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
Dertli olanların derdi bellidir
Derde dert katmanın zamanı şimdi

Hoca Ahmet söyle sözünü doğru
Akar boz bulanık dağların seli
Yanına almıştır kuzu dilberi
Sarılıp yatmanın zamanı şimdi

Pir Sultan'ım Haydar netti neyledi
Sarardı gül benzim ayvaya döndü
Dertli olanın derdi belli oldu
Merhemi sarmanın zamanı şimdi

Pir Sultan Abdal

Ne Sen Beni Unut

Gel seninle ahd ü peyman edelim
Ne sen beni unut ne de ben seni
İkimiz de bir ikrarı güdelim
Ne sen beni unut ne de ben seni

Aman kaşı keman elinden aman
Sürdük sefasını etmedik tamam
Ehl-i irfan içre olduğum zaman
Ne sen beni unut ne de ben seni

Hem saza mailim hem de sohbete
Hem sana mailim hem de devlete
Aşkın ile düştüm diyar gurbete
Ne sen beni unut ne de ben seni

Yarimin cemali güneşte mahı
Sana aşık olan çekmez mi ahı
Getir ant içelim Kelamullahı
Ne sen beni unut ne de ben seni

Gitme dilber gitme yüzün göreyim
Al yanaklarına kurban olayım
Bir emanetim var sana vereyim
Ne sen beni unut ne de ben seni

Abdal Pir Sultan'ım çektiler dara
Düşmüşüm aşkına yanarım nara
Bakın ey erenler şu giden yara
Ne sen beni unut ne de ben seni

Pir Sultan Abdal

2 Nisan 2011 Cumartesi

Mescidim Mihrabım

Mescidim mihrabım üstad işidir
Yola secde kılmak farz oldu bize
Bir musahip gerek yola gitmeğe
Evliya buyruğu arz oldu bize

Pir Eşiği Kabe Muhammet mihrap
Özün turap eyle dört kapını yap
Şu dünya fanidir hem hane harap
Güvenme faniye bahara yaza

Cehd eyle halini yoluna uydur
Yoluna uymazsa emeğin zaydır
Nefsine cellat ol canına kıydır
Açılsın güllerin hem taze taze

Ser nedir muhabbet canım arzular
Yol içinde hesap çoktur gaziler
Derdim çoktur yarelerim sızılar
Er olan dayanır bal ile tuza

Pir Sultan Abdal'ım yola gelince
Yolda varlığını ele alınca
Dört kapıya kırk makama erince
Kim bahane bulur şol kamil söze


Pir Sultan Abdal

Mevlâ'm Çün Yarattı Ahmed'i Nurdan

Mevlâ'm çün yarattı Ahmed'i nurdan(*)
İnsan olan gelir nura çevrilir
Böyle kurulmuştur bu çarh-i devran
Mansur olan gelir dâra çevrilir

Yeğin sular dâim engine akar
Pervaneler özün odlara yakar
Serçe kanda olsa aslına çeker
Bülbül olan gelir güle çevrilir

Gümanlı gönülde nur mu eğlenir(*)
Cennet haricinde hur mu eğlenir
Arısız kovanda bal mı eğlenir
Arı olan gelir bala çevrilir

Bir sürçmekle at ayağı kesilmez
Bir suç ile âdemoglu asılmaz
Bu yolu erenler kurdu basılmaz
Yol ehli kandaysa yola çevrilir(*)

Pîr Sultan Abdal'ım yatır hastadır
Elinde gülleri deste destedir
Âdemoglu bir acayip nesnedir
Muhabbetle tatlı dile çevrilir


(*) Çün: madem ki
(*) Ahmed: Muhammed peygamber
(*) Kanda: nerede
(*) Gümanli: inanci tam olmayan

(*) Mansur: Enel-Hak (Ben Hakk'ım) sözüyle ün salan Hallac-ı Mansur adlı sofu, sözleri şeriata aykırı sayıldığından 10. YY'da Bagdat'ta öldürüldü.


Pir Sultan Abdal

Ne Kadar Bilsen De Bilire Danış

Ne kadar bilsen de bilire danış
Danışan dağları aşar mı aşar
Danışmadan yola gitse bir kişi
Yorulup yollardan şaşar mı şaşar

Altın da bir pula olur mu kabul
Ehl ile konuş ki olasın ehil
Cahille konuşma olursun cahil
Kişi itibardan düşer mi düşer

Uzak ol canını dişine takın
Sözümden mana al darılma sakın
Hasmın karıncaysa merdane bakın
Gafilen taş başa düşer mi düşer

Budur kainatın yekta güheri
Kalbi gevher olan olmaz serseri
Bir kişi içerse ab-ı kevseri
İrfan meydanında coşar mı coşar

Pir Sultan Abdal'ım bu böyle olur
Herkes ettiğini elbette bulur
Alıcı kuşların ömrü az olur
Akbaba zararsız yaşar mı yaşar


Pir Sultan Abdal

Nazlı Yar

Nazlı yare selam saldım almamış
Almazsa gam değil almayıversin
nazlı yarde bana selam salmamış
Salmazsa gam değil salmayıversin

İstemem kaşların kara ise de
Ciğerden yüreğim pare ise de
Melhemi derdime çare ise de
Çalmazsa gam değil çalmayı versin

Yıktı viran etti gönül tahtımız
Ta e, zelden kara imiş bahtımız
Böylemiydi ikrarımız ahdımız
Gönül hayaline gelmeyiversin

Doksana vardı da yüz geçti ise
Aradan ahd aman söz etti ise
Pir Sultan Abdal'dan vazgeçti ise
Bergüzar saldığım elmayı versin


Pir Sultan Abdal

Mürvete Geldim

Medet ya Muhammet medet ya Ali
Ya Muhammet sana mürvete geldim
Karlı dağlar gibi yağdır günahım
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Muhammet'tir Nebilerin aynası
Salavat verenin nur olur sesi
On sekiz bin alemin Mustafası
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Cennetin kapısı mermerdir taşı
İncidir duvarı hikmettir işi
Yüz igirmi dört bin Nebinin başı
Ya Muhammet sana mürvete geldim

Abdal Pir Sultan'ım der Şam'a geldim
Şam eli'ze Haydar ben yana geldim
Bingan ettim Haydar kapına geldim
Ya Muhammet sana mürvete geldim


Pir Sultan Abdal

Nasıl Yar Diyeyim

Nasıl yar diyeyim ben böyle yare
Mecnun edip çöle saldıktan sonra
Alemin bağında bülbüller öter
Giden benim gülüm solduktan sonra

Coşkun sular gibi çağlamayan yar
Gönlünü gönlüme bağlamayan yar
Benim şu halime ağlamayan yar
Daha ağlamasın öldükten sonra

PİR SULTAN ABDAL'ım sürem bu yolu
İnsanın kamili olmuşam kulu
İster yağmur yağsın isterse dolu
Gidem ben ummana daldıktan sonra


Pir Sultan Abdal

Mürekkebim Yoktur

Mürekkebim yoktur bir defter edem
Yazam da sorayım yarime bari
Halden bilen yok ki halim arz edem
Bir nusha süreyim serime bari

Bari Halil gibi nare atılam
Aşkın ateşiyle yanam ütülem
Elinde yola kul olam satılam
Varam hizmet edem pirime bari

Yusuf gibi kuyulara indirsin
Kenan gibi şerbetinden kandırsın
Sadık dostum beni hem inandırsın
Sığınayım Gani kerime bari

Çoşkun sular gibi akam çağlayam
Sadık dostum yoktur gönül eyleyem
Güzel Şah'ı tenha bulam ağlayam
Belki derman ede derdime bari

Pir Sultan Abdal'ım niyazım Hakk'a
Hak cömerttir belki çırağımız yaka
Güzel Şah gelmez ki urganım çeke
Varam sallanayım darıma bari


Pir Sultan Abdal

Meyil Verme Nasa Murdar Olursun

Meyil verme nasa murdar olursun
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Tutulur dilin söylemez olursun
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Bir gün olur çıkarırlar evinden
Allah'ın ismini koyma dilinden
Kurtulamazsın Azrail'in elinden
Dünya kadar fendin olsa ne fayda

Yalan söyler kov gıybette sözün var
Güvenir gezersin oğlun kızın var
Şunda senin üç beş arşın bezin var
Dünya kadar malın olsa ne fayda

Yalan söyler kov gıybetten geçmezsin
Yersin haram helal geçmezsin
Kesilir nefesin su da içmezsin
Akan çaylar senin olsa ne fayda

Pir Sultan'ım bunu böyle vird etti
Vardı bir mürşitten el etek tuttu
Mürşidin ağırlayan Hakk'a yetti
Tutulmaz nasihatim söylesem ne fayda


Pir Sultan Abdal

Men Aref Sırrını Kardaş

Men aref sırrını kardaş
Bildim sanma bilemedln
Ölmeden öl şu dünyada
Öldüm sanma ölemedin

Göçmeden dar-ı fenadan
Samanı ayır daneden
Kuş gibi iki kez anadan
Geldim sanma gelemedin

Boz bazınan kaz kazınan
Vaz vazınan vız vızınan
Beş vakti bir niyazınan
Kıldım sanma kılamadın

Gerek gücen gerek kakı
Gerek Dürr-i Meknun oku
Sen bu amel ile Hakk'ı
Buldum sanma bulamadın

Mürşit bir ince elektir
Ondan elenmek gerektir
Benlik bir dipsiz külektir
Doldum sanma dolamadın

Pir Sultan Abdal'ım pirdir
İkrarına duran erdir
Cümle sırra aklın erdir
Erdim sanma eremedin


Pir Sultan Abdal

Meğer Bize İmdat Ali'den Ola

Takattan kesildim yoktur ilacım
Meğer bize imdat Ali'den ola
Derdimin çaresi Ali sen yetiş
Meğer bize imdat Ali'den ola

Ali'ye ayan ki Hak için buldum
Gayretini güdüp kılıcım çektim
Kuldan fayda yok imiş bildim
Meğer bize imdat Ali'den ola

Hakk'a doğru giden Hakk'a ulaştı
Dünyaya her bakan kulların şaştı
Gezdim dört köşeyi tesellüm düştü
Meğer bize imdat Ali'den ola

Hayrola Yusuf'un düşünü gördüm
Özürüm niyazım Hüda'ya kıldım
Mümkünüm kesildi Ali'ye yordum
Meğer bize imdat Ali'den ola

Pir Sultan Abdal'ım derdim bu imiş
Müminin isteği iyi huy imiş
Zahirde batında yeten o imiş
Meğer bize imdat Ali'den ola


Pir Sultan Abdal

Medet Senden

Medet senden medet Muhammet Ali
Akar boz bulanık sellerde kaldım
Yaman zalim olur şu elin dili
Söyleşirler bizi dillerde kaldım

Kaçma benden kaçma hey kaşı kara
Derdine düşeli oldum avara
Bir dostum yoktur ki halimi sora
Gariplik gurbetlik illerde kaldım

Yanarım yanarım tütünüm tütmez
Çıkarım bakarım bülbülüm ötmez
Çalındım çırpındım ellerim yetmez
Dibi bir kararsız göllerde kaldım

Farı dedim farı, gönül farımaz
Kurudu çeşmimin yaşı silinmez
Hava ısınmazsa karlar erimez
Çöğenli boranlı dağlarda kaldım

Pir Sultan Abdal'ım gülemez oldum
Aktı çeşmim yaşı silemez oldum
Geçecek yollarım bileme zoldum
Kesilmiş kervanım yollarda kaldım


Pir Sultan Abdal

Medet Pirim

Bu derdi kendime derman bilmişim
Aşkın şarabına ferman dilmişim
Bu derdi kendime derman bilmişim
Aşkın şarabını dolu içmişim

Her yolun sonunda sana gelmişim
Yetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi
Yetiş medet Pirim Ali, yetiş ya şimdi
Dostun elinde gül zordayım şimdi

Kadı makamına divan kurulmuş
Doğru söyleyenler burdan kovulmuş
Cahil ile yol alması zor olmuş
Medet pirim Ali yetiş ya şimdi

Pir Sultan Abdal'ım Şah'a giderim
Yolumdan dönersem serin veririm
Hınzır paşa zalım kuldur bilirim
Yetiş medet Pirim, yetiş ya şimdi


Pir Sultan Abdal

Leblerinin Balı İle

Gel güzel yola gidelim
Adı güzel Ali ile
Açlar doyar susuz kanar
Leblerinin balı ile

İçilmez dolu içilmez
Sevgili yardan geçilmez
İkisi birden seçilmez
Has bahçenin gülü ile

Ali'm bana neler etti
Aldı elim dara çekti
Üstüme yürüyüş etti
Elindeki dolu ile

Ağaç kuru devran döner
Kuş yuvaya bir dem konar
Doldurmuş dolusun sunar
Ali'm kendi eli ile

Erenler lokması nurdur
Lokmaya elini sundur
Pir Sultan'ım doğru yoldur
Ali'm kendi yolu ile


Pir Sultan Abdal

Kul Olayım Kalem Tutan Eline

Kul olayım kalem tutan eline
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz
Şekerler ezeyim şirin diline
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz

Allahı seversen kâtip böyle yaz
Dün ü gün ol şah'a eylerim niyaz
Umarım yıkılır şu kanlı Sivas
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz

Sivas illerinde sazım çalınır
Çamlı beller bölük bölük bölünür
Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz

Münafıkın her dediği oluyor
Gül benzimiz sararuban soluyor
Gidi Mervan sâd oluban gülüyor
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz

Pir Sultan Abdal'ım ey Hızır Paşa
Gör ki neler gelir sağ olan başa
Hasret koydu bizi kavim kardaşa
Kâtip ahvalimi şah'a böyle yaz


Pir Sultan Abdal

Koca Başlı Koca Kadı

Koca başlı koca kadı
Sende hiç din iman var mı
Haramı helali yedi
Sende hiç din iman var mı

Fetva verir yalan yulan
Domuz gibi dağı dolan
Sırtına vururum palan
Senin gibi hayvan var mı

İman eder amel etmez
Hakk'ın buyruğuna gitmez
Kadılar yaş yere yatmaz
Hiç böyle bir şeytan var mı

Pir Sultan'ım zatlarımız
Gerçektir şöhretlerimiz
Haram yemez itlerimiz
Bu sözümde yalan var mı


Pir Sultan Abdal

19 Mart 2011 Cumartesi

Karga Konsa Gülistana

Karga konsa gülistana
Gülün kadrin ne bilir
Kendi kadrin bilmeyen
Elin kadrin ne bilir

Hal olunca örgüm işler
Yollara bezirgan işler
Karada yayılan kuşlar
Gölün kadrin ne bilir

Sofra kıyısın bükmeyen
Meydana ekmek dökmeyen
Hakk'ın korkusun çekmeyen
Kulun kadrin ne bilir

Koyun kuzudur meleyen
Yapışacak dal olmasa
Pir Sultan Abdal olmasa
Şalın kadrin ne bilir


Pir Sultan Abdal

Kalktı Havalandı

Kalktı havalandı gönülün kuşu
Uçmayınca gönül yardan ayrılmaz
Suyum ısıtsalar tenim yusalar
Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz

Ustalar getirin tabutum çatsın
Terziler getirin kefenim biçsin
Ak göğsüm üstünde çimenler bitsin
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz

Düşünce hey deli gönül düşüne
Değirmenler döner çeşmim yaşına
Cenazemi musallanın taşına
Koymayınca gönül yardan ayrılmaz

Sana derim sana ey adem ata
Daha yol mu gider buradan öte
Eyersiz yularsız ağaçtan ata
Binmeyince gönül yardan ayrılmaz

Pir Sultan Abdal'ım canım cezada
Bir candan yarim yok yolum gözede
Ecel şerbetinden bir tas bize de
Vermeyince gönül yardan ayrılmaz


Pir Sultan Abdal

Kahpe Felek

Kahpe felek sana n'ettim n'eyledim
Attın gurbet ile taşımı felek
İbtida gülmeyen sonra güler mi
Akıttın gözümden yaşımı felek

Ben feleği gördüm elde var iken
Başım alam gidem derdim er iken
Kol kanat bağladım uçam der iken
Kırdın kanadımı kolumu felek

Bak'a şu feleğin işine bak'a
Götürün gömleği istemem yaka
Yönünü döndürmüş geliyor Hakk'a
Sen melamet ettin işimi felek

Pir Sultan Abdal'ım olmuşum hazer
Yarinden ayrılan dünyadan bezer
Ellere baktım ki salınıp gezer
Hemen bana ettin zulumu felek


Pir Sultan Abdal

İnilersin Dolap Derdin Ne Senin

Ali Ali deyip ne inilersin
İnilersin dolap derdin ne senin
Sen de benim gibi yaralı mısın
İnilersin dolap derdin ne senin

Kim söktü getirdi seni yerinden
Dağlar taşlar ah eyleyi zarından
Sen de mi ayrıldın nazlı yârinden
İnilersin dolap derdin ne senin

Pir Sultan'ım ahım arşa dayandı
Hasret nârı ile yüreğim yandı
Yoksa Hüseyin'den haber mi geldi
İnilersin dolap derdin ne senin


Pir Sultan Abdal

İncinme Gönül İncinme

Türap olup düştüm toza
İncinme gönül incinme
Tahammül eyle her söze
İncinme gönül incinme

Türaplık cümlenin başı
Üstüne atarlar taşı
Daim çiğnenmektir işi
İncinme gönül incinme

Koy sana kötü desinler
Her ayıbına gülsünler
Hergün gıybetin kılsınlar
İncinme gönül incinme

Muhammet Miraç'tan indi
Ali'm nur ile boyandı
Bühtan Fatm'Ana'ya indi
İncinme gönül incinme

Pir Sultan'ım geçer aylar
Geçinir yoksullar baylar
Herkes sıfatını söyler
İncinme gönül incinme


Pir Sultan Abdal

İlk Yazın Geldiği

İlk yazın geldiği neden bell'olur
Gülşeninde öten bülbül daldadır
Eyyüb'ün teninde iki kurt kaldı
Biri ipek yapar biri baldadır

Kişinin çektiği hayırdan şerden
İmam-ı Zeynel'e vurdular nişan
Tanrı ile bin bir kelam konuşan
Ali Medine'de Musa Tur'dadır

Şeriat kapısın Muhammet açtı
Tarikat kapısın ol Ali seçti
Dünyadan nice bin evliya göçtü
Anlar da gözetir Mehdi yoldadır

Pir Sultan Abdal'ım ölürüm deme
Kıl beş vakit namaz kazaya koma
Sakın bu dünyada kalırım sanma
Tenim teneşirde özüm saldadır


Pir Sultan Abdal

İkrara Da Bağlanmıyor Neyleyim

Sıdk ile Ali'yi severim dedi
İtikadı beklenmiyor n'eyleyim
Güzel Şah yoluna iverim dedi
İkrara da bağlanmıyor n'eyleyim

Arz edip lokmayı yiyemiyorlar
Günahlı günahın diyemiyorlar
Yuyucular meyti yuyamıyorlar
Söz çok amma söylemiyor n'eyleyim

Hak ile tercüman lokma yenmiyor
Her günah sorulup derman olmuyor
Anınçün nüfuzlar yerin almıyor
Söylesem de dinlenmiyor n'eyleyim

Şab ile şekeri seçemiyorlar
Hak edip dünyadan göçemiyorlar
Günahlı günahın açamıyorlar
Şimdi haber anlanmıyor n'eyleyim

Pir Sultan Abdal'ım özün yoklamaz
Kulum der de pir eşiğin beklemez
Ben sofuyum deyü nefes saklamaz
Şimdi nefes saklanmıyor n'eyleyim


Pir Sultan Abdal

İkrar Verdim Bu İkrarı Güderim

İkrar verdim bu ikrarı güderim
İkrarımdan dönmem yolun ucundan
Eksikliğim bilip yoldan kalmadım
Tarikim ararım dinin ucundan

Gelin seyredelim bad-ı sabaha
Yerle gök bend olmuş şemsinen maha
Üç bölük turnam çıkmış seyrangaha
Ayrılmam katardan telin ucundan

Üstümüzde bir nur doğdu dolunmaz
Her kula bir sevda vermiş bilinmez
Ya Ali bu dünya sensiz olunmaz
Çok emek sarfettim la'lin ucundan

Yaz gününün suyu bulanık akar
Kişi sevdiğine böyle mi bakar
Yaz bahar eyyamı bülbül yas çeker
Harına dağlattım gülün ucundan

Pir Sultan Abdal'ım Muhammet Ali
Yardımcımız olsun ol Hızır Nebi
Görmeyeli seni del'oldum deli
Halini sormazam ilin ucundan


Pir Sultan Abdal

İçeri Gireyim Destur Olursa

Temennaya geldim erenler size
Temenna edeyim destur olursa
Mürvet kapıların bağlaman bize
İçeri gireyim destur olursa

Pirim deyü divanına geçeyim
Destinizden ab-ı hayat içeyim
İzniniz olursa ağzım açayım
Bir mana söyleyim destur olursa

Talib günahkardır pir meydanında
Zülfikar oynuyor durmaz kınında
Rehberin önünde pir meydanında
Kemerbest olayım destur olursa

Rehbere bağlıdır talibin başı
Durmuyor akıyor didemin yaşı
Arafat dağında koçun savaşı
Erkana düşeyim destur olursa

Pir Sultan Abdal'ım hey güzel Şah'ım
Günahlıyım arşa çıkıyor ahım
Pire kurban olsun bu tatlı canım
Terceman olayım destur olursa


Pir Sultan Abdal

Hünkar Hacı Bektaş Veli

Arzuladım size geldim
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Eşiğine yüzüm sürdüm
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Pir elinden dolu içtim
Doğdum elinize düştüm
Ak cenneti gördüm geçtim
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Güvercin donunda duran
Cümle eksikler bitiren
Beş taşı şahit getiren
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Kırk Budak'ta şem'a yanar
Dolusun içenler kanar
Aşıkların sema döner
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Bahçende gördüm gülünü
Erenler sürsün demini
İmam Rıza'nın torunu
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Balım Sultan er köçeği
Keser kılıncı bıçağı
Cümle erenler gerçeği
Hünkar Hacı Bektaş Veli

Pir Sultan'ım gerçek veli
Erenlerden çekmem eli
On iki İmamın yolu
Hünkar Hacı Bektaş Veli


Pir Sultan Abdal

15 Mart 2011 Salı

Özdemir ASAF

özdemir asaf resimleriÖzdemir ASAF
HAYATI (1923 - 1981)
11 Haziran 1923'te Ankara'da doğdu.28 Ocak 1981'de İstanbul'da öldü. Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. İlk ve ortaöğreniminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi'nde yaptı.1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi'nde, önce Hukuk Fakültesi'ne, sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü'ne devam ettiyse de 1947'de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre sigorta prodüktörlüğü yaptı. 'Zaman' ve 'Tanin' gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı. İlk yazısı 1939'da 'Servetifünun-Uyanış' dergisinde çıktı.1951'de Sanat Basımevi'ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı.1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu.

İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama şiirine egemen olan öğelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bırakmıştır.

Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması düşüncesinden yola çıkmıştır. Yuvarlağın Köşeleri kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir.
http://www.belexpresse.be/photcat/photos/35/p_3571_o.jpg

ESERLERİ

Şiir Kitapları: 
Dünya Kaçtı Gözüme (1955)
Sen Sen Sen (1956)
Bir Kapı Önünde (1957)
Yuvarlağın Köşeleri (1961)
Yumuşaklıklar Değil (1967)
Nasılsın (1970)
Çiçekleri Yemeyin (1975)
Yalnızlık Paylaşılmaz (1978)
Benden Sonra Mutluluk (1983


Kitapları:
Özdemir Asaf'ça(Denemeler-1988)
Dün Yağmur Yağacak (Öyküler-1987)
Oscar Wilde- Reading Zindanı Baladı (Çeviri-1968)

YÜK

Bir öykü var, sakladığın,
Bir öykü var, ardında duran,
Bırak onu, uyansın.

Şimdi sen bir anı düğümü önünde
Duvarcana uzanıp duran,
Taşlanmış yükünle uyuyansın.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yaşamak Ölmek-Etika-Birinci Bölüm-62

YAŞAMAK ÖLMEK-ETİKA-62

Bir gün yüksek bir yere çıkıp konuşmaya başladım. Doğumdan, yaşamdan, sevgiden, ölümden söz ettim.
Sevgi, sevmek sizin elinizdedir. Oysa öbürleri elinizde değildir, dedim..
Doğmamak, ölmemek sizin elinizde değildir, dedim.
Sevgisiz yaşamak yaşamamaktır dedim. Yaşamak, dedim, ilkin sevgi ile, sevmek ile başlar, doğumla, doğmakla değil.. Yaşam da sevgisizlikle biter dedim, ölümle, ölmekle değil..
Şimdi sizlere “seven ölmez” deyorum.. Yaşamakla ölmek konularının kavramları arasında sizleri, kendinizi yeniden gözden geçirmeye çağırıyorum dedim, ve indim.
Dinleyiciler arasında büyük bir kavga çıktı. Üç kişi öldü. Sordum, soruşturdum. Ölenlerden biri “evet, seven ölmez” deyenmiş. Öbürü buna karşı: “hayır, seven de ölür” deyenmiş.
Ya üçüncü ölen? deye sordum.
O mu? dediler, anlattılar.
O, bunların ikisinin arasındaki tartışmanın sonucunu öğrenmek için bekleyenmiş..


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yaşamak Ölmek-Etika-İkinci Bölüm-104

YAŞAMAK ÖLMEK-ETİKA-104

Ne kadar çok olursa o kadar ölmek kolay.
Ne kadar ölmek olursa o kadar saymak kolay.
Ne kadar saymak olursa o kadar bilmek kolay.
Ne kadar bilmek olursa o kadar anlamak kolay.
Ne kadar anlamak olursa o kadar unutmak kolay.
Ne kadar unutmak olursa, o kadar yaşamak kolay.

Bunun için o kadar zor
Kolay yaşamak.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yitirmek-Kazanmak-Etika-Birinci Bölüm-178

YİTİRMEK-KAZANMAK-ETİKA-178

Zamanın varsa, her şeyin gelir geçer..
Her şeyin varsa.. Zamanın gelir geçer.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yaşamak Ölmek-Etika-Birinci Bölüm-57

YAŞAMAK ÖLMEK-ETİKA-57

Ölü yaşayanlar yaşayan ölüleri çekemezler.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yaşamak Ölmek-Etika-Birinci Bölüm-58

YAŞAMAK ÖLMEK-ETİKA-58

Gençlik’in yaşlılık çağları vardır. Orada birçok genç ölür.
Yaşlılık’ın da gençlik çağları vardır.. Orada da birçok genç ölür.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Yaşamak Ölmek-Etika-Birinci Bölüm-57

YAŞAMAK ÖLMEK-ETİKA-57

Ölü yaşayanlar yaşayan ölüleri çekemezler.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Umud-Etika-Birinci Bölüm-74

UMUD-ETİKA-74

En umudsuz pilot bile ileriye bakar.. Umuda bakmaz.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-43

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-43

Köprü insanın ahlâkını sarsan buluşlardan biridir. Karşı kıyılara onun kolaycana geçmesini sağlar..
Sağlar ama, ayağına kadar gittikten sonra.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Umud-Etika-Birinci Bölüm-71

UMUD-ETİKA-71

Umud; sen gelecek adına geçmiş’in büyümesini hızlandıran düş’sün.


Özdemir Asaf

13 Mart 2011 Pazar

Hızır Paşa Gibi Zalim Var İse

Hızır Paşa gibi zalim var ise
Ne yapayım benim de bir ahım var
Senin tuğlu padişahın var ise
Benim arkam kalem bir Allah'ım var

Şol icra Tanrı'sız yatmaz uyumaz
Kimsenin hakkını kimseye komaz
Hünkar sağır olmuş ünümü duymaz
Masumlar boğdurur padişahım var

Gönül verdim ikrar verdim Haydar'a
Geçmem beni etseler pare pare
Irafızı diye çektiler dara
Acep benim bunda ne günahım var

Pir Sultan Abdal'ım yed-ullahımız
Batına hükmeder padişahımız
Sahip çıkar miskin kul'Allah'ımız
Şefaat edecek güzel Şah'ım var


Pir Sultan Abdal

Her Sabah Her Sabah

Hak peyik yollamış selam eylemiş
Her sabah her sabah yalvarır kullar
Onlar da özünü Hakk'a yetirmiş
Her sabah her sabah yalvarır kullar

Uymayasın kör şeytanın sözüne
Dön gidelim Muhammed'in izine
Kul olanın uyku girmez gözüne
Her sabah her sabah yalvarır kullar

Uyuma ki Muhammed'i göresin
Yaradan Allah'tan kısmet alasın
Günahlıysan günahsızdan olasın
Her sabah her sabah yalvarır kullar

Nuh'u Nebi ile kaldık gemide
Tabip gerek bu yarama em ede
Kimi kilisede kimi camide
Her sabah her sabah yalvarır kullar

Pir Sultan Abdal'ım hayal düş gelir
Her gün bahar gitmez bir gün kış gelir
Yaradan'a yalvarması hoş gelir
Her sabah her sabah yalvarır kullar


Pir Sultan Abdal

Her Sabah Yüzüme Gülme

Her sabah her sabah yüzüme gülme
Kalbinde Hakk'ın yok dilinden gayrı
Adet eylemişsin dara durmayı
Alnında günah çok terinden gayrı

Dil ile her yola varmak istersin
Varıp o dil ile geri dönmezsin
Hak cemine varıp Hakk'ı görmezsin
Karşında kız ile gelinden gayri

Kız, geline bakan sofu değildir
Kalbinin ecesi safi değildir
Gelme sen Hak ceme yeri değildir
Gelsen de yerin yok külhandan gayrı

Derde düş oluben derman ararsın
Nereden gelip de nere gidersin
Her geldikçe sen yüzüme gülersin
Gerçeğin görmedim yalandan gayri

Pir Sultan Abdal'ım hakkına bakar
Kamil olan çatlar gönlümü yıkar
Kötünün kokusu komşuya sızar
Gelse hayrın görmez şerinden gayrı


Pir Sultan Abdal

Hey Erenler

Hey erenler bir hayale uğradım
Gafilim bu yere geldim bu gece
Garip düştüm kimse bilmez halimden
Kadir Mevla'm eyle yardım bu gece

Katar katar zibalar, sen ben güzel
Yaran güzel sohbet güzel cem güzel
Doldur doldur doluları sun güzel
Sanırım Kadir'e erdim bu gece

Bülbül gibi şakır m'ola dilleri
Sema döner kadeh tutan elleri
Firdevs bahçesinde gonca gülleri
Aklıma geldi de derdim bu gece

Pir Sultan'ım faş eylemez bu sırrı
Etrafımız aldı ihlasın kızı
Huri midir melek midir her biri
Sanırım Cennet'e girdim bu gece


Pir Sultan Abdal

Hele Bir Yol Sefa Geldin Desene

Böle midir sizin ilin töresi
Hele bir yol safa geldin, desene
Geçer bu güzellik sana da kalmaz
Hele bir yol safa geldin, desene

Öl dediğin yerde ölürüm , derdin
Kal dediğin yerde kalırım, derdin
Her derdine derman olurum, derdin
Hele bir yol safa geldin, desene

Sarardı gül benzim ayvaya döndü
Hakk'ı söyledikçe müşkülüm kandı
Ayrılık ateşi sinemi deldi
Hele bir yol safa geldin, desene

Yatarım Muhammed, kalkarım Ali
Gittiğimiz on'ki İmam yolu
Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Hele bir yol safa geldin, desene

Kırmızı güller solmaz mı sandın
Pir Sultan Abdal'ı gelmez mi sandın
Bir safa geldin de demez mi sandın
Hele bir yol safa geldin, desene


Pir Sultan Abdal

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-33

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-33

Güneşe gözlerini dikip bakarsan gözün bozulur.. Gözlük takıp bakarsan güneş bozulur.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-29

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-29

Her korkan kaçmaz. Ama her kaçan, korkaktır.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-25

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-25

Gerçek değer: Gelmesi boşluk dolduran değil, gitmesi boşluk yaratan.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-21

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-21

Tam önüne bakan başını vurur.. Tam havaya bakan ayağını.


Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sözcüklerle-Etika-Birinci Bölüm-15 SÖZCÜKLERLE-ETİKA-15

SÖZCÜKLERLE-ETİKA-15

İnsanın yininde “ameliyat” yapmak için onu bayıltmak gerekir.. Ruhunda yapmak için ayıltmak.


Özdemir Asaf

3 Mart 2011 Perşembe

Hazreti Şah'ın Avazı

Hazreti Şah'ın avazı
Turna derler bir kuştadır
Asası Nil deryasında
Hırkası bir derviştedir

Nil deryası umman oldu
Sarardı, gül benzim soldu
Bakışı aslanda kaldı
Dövüşü dahi koçtadır

Nerde Pir Sultan'ım nerde
Özümüz asılı darda
Yemen'den öte bir yerde
Daha Düldül savaştadır

.

Pir Sultan Abdal

Hayır Mı Gök Turnam

Yüce yüce dağlardan mı gelirsin
Hayır mı gök turnam yardan ne haber
Benim sevdiğimi sen de bilirsin
Hayır mı gök turnam yardan ne haber

Koyuverin ben yarime varayım
Muradıma maksuduma ereyim
Sen bilmezsen ağ kuğudan sorayım
Hayır mı gök turnam yardan ne haber

Benim yarim kıya kıya bakınır
Ak ellere al kınalar yakınır
O da senin gibi güller sokunur
Hayır mı gök turnam yardan ne haber

Benim yarim gezişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
İbrişim kuşaklı ince bellidir
Hayır mı gök turnam yardan ne haber

Pir Sultan Abdal'ım güllerin beştir
Yarimden ayrıldım günlerim hiçtir
Kılavuzun birdir katarın kaçtır
Hayır mı gök turnam yardan ne haber

.

Pir Sultan Abdal

Hayır Edem Derken İşlerim Şer Oldu

Hayır edem derken işlerim şer oldu
Elimden bir kaza çıktı erenler
Evliye ceminde yerim dar oldu
Elimden bir kaza çıktı erenler

Benim ahdim oldur hatır yıkmayım
Evliyanın buyruğundan çıkmayım
Yüzümü çevirip şerre bakmayım
Elimden bir kaza çıktı erenler

İndim ilim deryasını boyladım
Günahım çok ama bir bir söyledim
Sanki yanınızda hata eyledim
Elimden bir kaza çıktı erenler

Benim bir sözüm var efsane sözde
Ne günah der isen bulunur bizde
Erenler nişanı var ise bizde
Elimden bir kaza çıktı erenler

Pîr Sultan Abdal'ım belalı başım
Ferahtan ayrıldım gamdır yoldaşım
Al olan malimi sağ eyle başım
Elimden bir kaza çıktı erenler

.

Pir Sultan Abdal

Hamakat Nişanı

Sabır kıla kıla canıma yetti
Hasmını ararsan bundadır aşık
Kamil oldum deyü dava edersin
Hamakat nişanı kimdedir aşık

Ehl-i dil olmadan söyleme hemen
Senin mücadelen benimle neden
Muhammet Mustafa göçtü dünyadan
Muhammed'in nuru kimdedir aşık

Ben de bilmedim nasıl sevdadır
Heman çekticeğim kuru kavgadır
Nebi Medine'de, Musa Tur'dadır
Muhammed'in nuru kimdedir aşık

Gözle erkanını dönme yolundan
Dererler de goncasını gülünden
Pir Sultan'ım hü der, almam elinden
Senin sende benim bendedir aşık

.

Pir Sultan Abdal

Hakikat Bir Gizli Sırdır

Hakikat bir gizli sırdır
Açabilirsen gel beri
Küfr içinde iman vardır
Seçebilirsen gel beri

Şüphe getirme gönlüne
Hak perde çeker önüne
Dondan bir gömlek eğnine
Biçebilirsen gel beri

Ata ana kavim kardaş
Olduk Hak ehline yoldaş
Can ile baştan ey kardaş
Geçebilrsen gel beri

Pir Sultan'ım ere yettik
Vardık pir damenin tuttuk
Biz ağuyu bala kattık
İçebilirsen gel beri

.

Pir Sultan Abdal

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-170

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-170

Bazı insanlar sevdiği için saklar.
Bazı insanlar sevdiği için yer.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-164

Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-164

Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zekâ ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
Sersem sersem bakınıp durma, bir yol seç.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-148

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI - ETİKA-148

Sevgisiz bir bağlılık..
Bu, insanı yaşa yaşaya öldüren bir yaşamda sürükler.
Sevgiyle bağlılık..
Bu insanı öldüre öldüre yaşatan bir yaşamda sürdürür.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-141

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-141

Merdiven, çıkarken.. Aşk, inerken, kalbi yorar.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-140

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-140

Sevgi bir kişiyi ikide yarım kılar. Aşk iki kişiyi birde.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-139

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-139

– Aşk’ın öncesi yoktur. Ötesi mi? O hiç yoktur.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-136

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-136

Sevgi’den ad yapılıyor.. Mutlu’dan ad yapılıyor..
Aşk adında ne bir kadın gördüm ne de bir erkek.. Bu korku neden?

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-134

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-134

İnsanlar, gelmeleriyle yalnızlıklarını dağıtanları severler. Gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara âşık olurlar.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-129

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-129

Aşkın sana doga gereğince verildiğini sanma.... Sen hayvan değilsin.
Doganın sana aşk gereğince verildiğini sanma... Sen hayvan değilsin.
Doga ölümde, insan aşkda uludur.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-127

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-127

Düşümde aşk ile karşılaştım.. İnsanı arayordu.
Uyandım, insan ile karşılaştım.. Aşkı arayordu.

.

Özdemir Asaf

1 Mart 2011 Salı

Hak Bizi Yoktan Var Etti

Hak bizi yoktan var etti
Şükür yoktan vara geldim
Yedl kat arşa asılı
Kandildeki nura geldim

Eyyub ile ten erittim
Lal-ü mercan gevher tuttum
Vuslat ile taş arıttım
Ben bu yolu süre geldim

Yunus'la ummana daldım
Kırk gün balık içre kaldım
Davut'la demirci oldum
Örse çekiç ura geldim

Gurbet elinde çatıldım
Ana rahmine yatıldım
İbrahim'le oda atıldım
Gülistanda nara geldim

Sahabelere uğradım
Kudret lokmasın doğradım
Er bir dedim, Hak bir dedim
Bini saydım bire geldim

Bir muazzam büyük şora
N'istersen bulunur ara
Kapısı on iki pare
İstediğim şara geldim

İçi altın dışı gümüş
Suyu şekerle bal imiş
Böyle bezesten düzülmüş
İstediğim yere geldim

Deniz çaldım asa ile
Göğe ağdım İsa ile
Tur dağında Musa ile
Münacatta dura geldim

Pir Sultan Abdal coşkuna
Gel otur gönül köşküne
On iki imam aşkına
Ben bu seri vere geldim

.

Pir Sultan Abdal

Güzellerin Zülfü Destedir

Güzellerin zülfü destedir deste
Erenler har için oturmuş posta
Bir zaman sağ gezer bir zaman hasta
Hasta halin nedir der bulamadim.

Pir Sultan Abdalım dağlar ben olsam
Üstü mor sünbüllü bağlar ben olsam
Alem çiçek olsa arı ben olsam
Dost dilinden datlı bal bulamadım

.

Pir Sultan Abdal

Gün Tutuşur

Gün tutuşur canım gece tutuşur
Zindanlarda tutsak canlar tutuşur
Gülüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur

Sıvas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur

Canlar can olur da eller tutuşur
Dost evnide canım sevda tutuşur
Pir Sultanlar ölmez binler yetişir
Akar gelir canlar tarih tutuşur

.

Pir Sultan Abdal

Gurbet Elde

Gurbet elde bir hal geldi basima,
Aglama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Derman arar iken derde düs oldum,
Aglama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Hüma kusu suya düstü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman'a kalmadi.
Dedim yâre gidem nasip olmadi,
Aglama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Kagida yazarlar ufak yazilar,
Anasiz olur mu körpe kuzular.
Yürek yaralidir, ciger sizilar,
Aglama gözlerim Mevlâ kerimdir.

Pir Sultan Abdal'im böyle buyurdu,
Ayrilik donlari biçti giydirdi.
Ben ayrilmaz idim felek ayirdi
Aglama gözlerim Mevlâ kerimdir.

.

Pir Sultan Abdal

Gözleyi Gözleyi Gözüm Dört Oldu

Gözleyi gözleyi gözüm dört oldu
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi
Korular kalmadı kara yurt oldu
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi

Kızılırmak gibi bendinden boşan
Hama'dan Mardin'den Sıvas'a döşen
Düldül eğerlendi Zülfikâr kuşan
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi

Mümin olan bir nihana çekilsin
Münafık başına taşlar üşürsün
Sancağımız Kazova'ya dikilsin
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi

Şah'ın geleceğin bir gün duydular
Yezitler lânet gömleğini giydiler
İmam Aliyyürriza'ya kıydılar
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi

Pir Sultan Abdal'ım bu sözüm haktır
Vallahi sözümün hatası yoktur
Şimdiki sofunun Yezit'i çoktur
Ali'm ne yatarsın günlerin geldi

.

Pir Sultan Abdal

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-125

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI - ETİKA-125

Kadınları sevmek bir kadına haksızlık etmek demektir.
Bir kadını sevmek kadınlara haksızlık etmek demektir.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Sevgi İle Sevgiye Karşı-Etika-Birinci Bölüm-124

SEVGİ İLE SEVGİYE KARŞI-ETİKA-126

Bugüne gelinceyedek hiç sevmedinse kendi üzerinde bir kez yanılmışsın demektir.. Eğer bir kez sevdinse iki.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Olaylar Ve Şeyler-Etika-Birinci Bölüm-48

OLAYLAR VE ŞEYLER-ETİKA-48

Evlenmeyi önemsiz bir olay sayanlar çok önemli sayanlar kadar yanılırlar.
Çünkü yanılmayı önemli sayanlar da önemsiz sayanlar gibi yanılırlar.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Olaylar Ve Şeyler-Etika-Birinci Bölüm-47

OLAYLAR VE ŞEYLER-ETİKA-47

Bir insan bir insanı bir şey görür, bu hayattır.
Bir insan bir insanı birçok şey görür, bu sevgidir.
Bir insan bir insanı her şey görür, bu aşktır.
Bir insan bir insanı hiçbir şey görür, bu doğu’dur.
Bir insan bir insanı görmez, bu ölümdür.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-98

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-98

Şu hayvan o kadar vahşî ki.. Onun üstesinden ancak insan gelebilir.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-97

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-97

Biri yükseğe çıkmaya görsün. Herkesde bir analık duyguşu belirir.. Çok çıkma, düşersin dercesine bakarlar.
Bunu acınma sanarak inmiş çok kimseler vardır.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-96

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-96

Özür dilemekle bir yanlışınızı düzeltebildinizse bilin ki o yanlışınız küçük bir şeydir.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-95

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-95

İnsanlığa yararı dokunmamış en büyük kurumlar siyasi partilerdir.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-94

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-94

“Düşkuran”ın adresini istediler benden:
Tarih Caddesi, Kahramanlık Yılları Mahallesi, Teknik Gelişim Sokağı, Konfor Apartımanı, İyi İşler Katı, Güvenç Dairesi.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-90

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-90

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın..”
Bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değil. Yanlış anlaşılıyor.

.

Özdemir Asaf

25 Şubat 2011 Cuma

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-84

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-84

Büyük işlerin içinde namus aramak yanlıştır.. Namusun içinde büyük işler aramak kadar.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-112

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-112

Açlığı yok edecek doktrin mi bulmak isteyorsun? Öyleyse ne politika yapar durursun!
Dünyadakilerin yarısı açtır. Politika, bölgedeki açları azaltacağını ileri sürüp dünyadakileri çoğaltan gecikmenin adıdır.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-114

114

Açlık insanı öldüren, partileri yaşatan bir olaydır.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-113

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-113

Açlık yok olmaz.
Krallıklar buna karşı “Evet efendim, siz doğru söyleyorsunuz, haklısınız! ” dediler.
Yeni rejimler “azaltılabilir” dediler.
Bugün açlık yok olmamış, krallıklar yok olmuştur. Açlık azalmamış rejimler çok olmuştur.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-111

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-111

Eskiden bir şato bir soyu, bir aşk bir şövalyeyi, bir davaa bir aileyi doyururmuş.
Şimdi bir soy bir konağı, bir şövalye bir aşkı, bir aile bir davayı besleyemeyor.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-105

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-105

Ölüm cezalarının kalmasını isteyenler, düşmanlarının ve kaatillerinin korunup kurtulmamasını isteyenlerdir.
Kalkmasını isteyenler, kendilerinin ve dostlarının korunup kurtulmasını isteyenlerdir.
Birincilerde, başlarına gelebilecek öldürülmek korkusu, ikincilerde başlarına gelebilecek öldürmek korkusu ağır basar.
Buna az ilgi duyanlar: Benim gibi, öldürülmekle öldürmek arasında eşitlikle yaşayanlardır.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-101

KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-101

Kişi ödevini yapmadıkça suçu devlette arar.. Birkaç şey bulmakta gecikmez.
Devlet ödevini yapmadıkça suçu halkda arar.. Birkaç kişi bulmakta gecikmez.

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Hayvanlarla Aramızdaki-Etika-Birinci Bölüm-176

HAYVANLARLA ARAMIZDAKİ-ETİKA-176

Hayvanlar sürüyü sayılarıyla gerçekleştirirler..
İnsanlar sayıyı kendileriyle..

.

Özdemir Asaf

Yuvarlağın Köşeleri-Hayvanlarla Aramızdaki-Etika-Birinci Bölüm-174

HAYVANLARLA ARAMIZDAKİ-ETİKA-174

Hayvan bir edimden bir edime geçer. Bütün hayvanlar için bu böyledir. İnsan da öyle.. Yalnız o iki edim arasında bir düşün alanından geçer. Yazık ki bütün insanlar için bu böyle değildir.

.

Özdemir Asaf