28 Temmuz 2010 Çarşamba

Zümrütten Tepeler

Yeryüzünü temâşa mevsimi tam,
Zümrüt tepelere yaslanmış bahar.
Her yörede şenlik, her yanda bayram,
Buhur buhur sihirli râyihalar...
Canlılık taşıyor akan sulardan,
Nağmeler yükseliyor, kuğulardan,
Vuslat arzusuyla yüksek dağlardan,
Çağıl çağıl denizlere ırmaklar...

Haliçeler gibi her yan rengârenk,
Âdeta bir hülyâ âlemi âhenk!
Ve rüyâlardaki Cennetlere denk,
Ovalar, obalar, altın çayırlar.

Göğe ser çekmiş ağaçlar salınır,
“Hû hû” nağmeleri heryanı alır;
Her gün başka güzellikle ağarır,
Hür maviliğiyle mahmûr sabahlar.

Hayat kesilmiş heryanıyla toprak,
Çiçeklerde tebessüm yaprak yaprak;
Neş’eyle dönüyor devreden bu çark,
Gamze çakıyor sevdâlı ufuklar.

Aşk u şevkin kaynaştığı bu yerde,
Vuslata açılır rûh perde perde;
Ayrı bir hazza erer her emelde,
Vicdanında her ân Hakk’ı duyanlar

.

Fethullah Gülen

Zulmet Çözülüyor

Her yanda bir ışık, karanlıklar çözülüyor,
İzbelerde uğultu, yarasalarda telaş...
Yalan balonları büzüldükçe büzülüyor,
Kayıyor ilhad ölüm ufkuna yavaş yavaş,
Her yanda bir ışık, karanlıklar çözülüyor.
Milyonlarca yıldızdan milyonlarca gizli nûr,
İniyor sessiz sessiz zulmetlerin bağrına..
Ve inançla ışıldayan çehrelerde huzûr,
Koşup ebediyet üflüyorlar dört bir yana,
Milyonlarca yıldızdan milyonlarca gizli nûr,

Her gün daha da enginleşiyor mâvi ümid,
Baykuşlar her yanda ölüm marşları söylüyor..
Ve işte ufukta levent boylu 'Nesl-i cedîd'!
Gecelerde hırıltı, geceler boğuluyor;
Her gün daha da enginleşiyor mâvi ümid...

Ürpertiyor karanlıkları esen rüzgârlar,
Toprak rahmete döndü çölün enginlerinde..
Ve kabarıyor denizlerde mâvi dalgalar;
Renkli baharlar müjdesiyle günün birinde..
Ürpertiyor karanlıkları esen rüzgârlar.

.

Fethullah Gülen

Zaman Asimetrisi

Zaman gelip geçmiş hissizlere ne!
Tulû’u, gurûbu gözsüz ne bilir!
Körler üzerinden geçse de sene,
Zaman der inler, zaman der esirir..
Zaman iç içe bir düğüm,
Zaman sırlı bir kördüğüm...

Geçen günler defterlerde hâtıra,
Defterler hesaplaşma kefesinde..
Sıkıştırılmış bir-iki satıra,
Hüzünlü melodi ölgün sesinde.

Hazanla dökülmüş yaprak,
Yerlerde sürünen bayrak...

Zaman fıkır fıkır her yanı işve,
Çapkınlara tuzak bir karadelik;
Farkedinceye dek hep tatlı neşve,
Beylik sayılan bir sefil kölelik..


Aydınlık ruhlar öğünsün,
Gafletli başlar döğünsün...

Onda sonsuzluğa uzanan yollar,
Onda meknî ebediyet şuuru;
Bizi kucaklayan ışıktan kollar,
Kapalı fânusta sırlar menşûru...

O “Ben O’yum” dediği sır,
Darda kalmışlara Hızır...

.

Fethullah Gülen

Yolları Ve Yolumuz

Koşuyoruz durmadan
Bir lâhza ayrılmadan
Rengârenk hülyâlarla
Billûrdan rüyâlarla...
İnançla gerilerek
Kabre girinceye dek
Azmettik dönmemeye
Dönmektense ölmeye!
Dünyâyı terkederek
Ukbâdan vazgeçerek
Acz u fakr kanadıyla
Câna can Hak yâdıyla
Şevke açık sîneler
Bizler o tâli’liler...
Yığınlar sürünüyor
Düşe-kalka yürüyor
Başsız gövdeler hepsi
Ne fikri var ne hissi
Şeytanı çok, meleksiz
İlhâmları nesebsiz
Düşünce, düşürüyor
Hep boşluğa sürüyor
Sînesinde yok îmân
Bilgisi sırf bir gümân
Akla takılıp kalmış
Mantığıyla aldanmış...
İç âlemi sis duman
Zannınca koca ummân
Bir damlada boğulmuş
Yürümeden yorulmuş...
Senin hâlin bir ihsân
Yolun Hak yolu inan
Eğil rûhunu dinle
Yer-gök bütün seninle
İftihârda berâber
Haber veren peygamber...
Bak şu aydınlık yola
Nurlularla kolkola
Hep kendi kendimize
Yollar uzuyor öze...
Yer yer tozuyor yollar
Yollarda sâdık kullar
Korksalar da azıcık
Ümît kapısı açık
Düşer yine kalkarlar
Kalkar O'nu ararlar...
Bir yerde karışıklık
Olsa, gelir bir ışık
Karanlığı delerek
Teessüs eder âhenk...

.

Fethullah Gülen

Yananlar

Yananlar yanar durur, tıpkı ocaklar gibi,
Ateşi rûha vurur, her dalgası bir tipi...
Muzdarib olan ağlar, çağlayanlar utansın;
Dertli sînesin dağlar, ruhsuz ne sanar sansın!

Bahis açma gamsızdan, içime sis saçılır;
Nefes et kardan buzdan, gözüm gönlüm açılır...

Çoklarda yürek paslı, ölmeden ölüp gitmiş..
Bedende ruhlar yaslı, sanki işleri bitmiş.

Inâyet ola Hakk'tan, nabızda teklemeler;
Şapa oturduk çoktan, ruhlarda eklemeler...

Azme kemend vurulmuş, yiğitlikten yok eser;
Yorulmazlar yorulmuş, diri ölüden beter..

Başını yere koyup, inlesin inananlar;
Gönlünde Hakk'ı duyup, ağlasın uyananlar..!

.

Fethullah Gülen

.

Yâ Rab

Ey Rab, varlığın evvelden evvel,
Nezdinde bu mânânın adı 'ezel'..

Yok nihayetin, olmaz Sana hitam,
Halk eden Sensin, Seninledir devam..

Tekmil varlık, nezdindeki bir nûrdan,
'Ol' dedin, oldu bir ışık billûrdan.

Her şey o baş döndüren âhengiyle,
Göz kamaştıran nûru ve rengiyle;

Dellâldır varlığına şüphemiz yok,
Her yanda akan nûrlar oluk oluk.

Sendendir her çehrede parlayan nûr,
Sendendir rûhlarda duyulan huzûr.

Yeryüzü Senin ihsanlarınla var,
Tek bir lem'asıdır Cemâlin bahar.

Bir cilvesi de onun sımsıcak yaz,
Haykırır varlığını avaz avaz.

Söyler Seni nûruyla ay ve güneş,
Sözleri melek şehâdetine eş..

Dalga dalga denizler 'Hû' der coşar,
Irmaklar durmadan hep Sana koşar.

Ormanlar uğuldar durur derinden,
Mûsıkîler yükselir her birinden.

Nağmelerle inler bahçeler, bağlar,
El kaldırır Sana tepeler, dağlar..

İsmini yâd eder burçlar felekler,
Yâd ettiği gibi gökte melekler...

Rikkatle uçan kuşlar Seni anar,
Bir hür mavilikte sonsuza kadar.

Bilen bilir; onların önü açık,
Bilmeyene de lütfeyle azıcık! ..

Pervane gibi ışığa koşanlar,
Her an bir korla yanıp tutuşanlar;

Başları dönmüştür Senin şevkinden,
Mahmûr gezinirler Senin zevkinden.

Senden gayrı her şey onlara ağyâr,
Sensin bu kudsilere biricik yâr.

Duymuşsa Seni bir rûh candan geçer,
Nâm u şandan, inci mercandan geçer.

Sensin her şeyi var eyleyen kudret,
Sun, hep sunduğun gibi bir inâyet!

Aç ardına kadar kapını bize,
Göster teveccühünü hepimize.

Kalmasın nûruna ermedik gönül,
Kalmadı pek çoğumuzda tahammül...

Bizler Senin elinde birer 'ney'iz
Her zaman Seni söyleyen nağmeyiz.

Sal gönüllerimize bir inşirah,
Gelsin artık va'deylediğin sabah.

Yıllar var ki, gönüllerimiz kebap,
Rûhlarımızda acı bir ızdırap.

Boynumuz tasmalı birer bendeyiz,
İltifatını umacak 'sin'deyiz.

Gerçi bazen sarsık, bazen zindeyiz,
Ancak, her dem peygamber izindeyiz.

Doğsun ey Rab beklediğimiz felâh,
Ve dinsin artık her türlü â u vâh!

Gelsin o nûrefşân günlerden haber,
El açıp inlediğimiz bir seher...

Arza ne hâcet, hâlimiz ayândır,
Nûr bekliyoruz bir hayli zamandır...

.

Fethullah Gülen

Vuslat

Ömrünü bitevî Dost yolunda yaşayanlar,
Ruhlarında her lâhza bir başka zevk duyarlar.
Hülyâlarına akan binbir ma’nâyla tutkun,
Bilmezler geceyi-gündüzü sanki hep meftûn.
Her mevsim bir bahar, her ses bir bülbül nağmesi,
Bu tatlı rüyâda her taraf Cennet bahçesi.
Yamaçları kar-kış bilmez, rengârenk çiçekler,
Yapraklarda cilve çakar, ötüşür böcekler.
Bu bitmeyen koroda başka şey işitilmez;
Burada güller solmaz, bu bahçe hazan bilmez.
Gökler pırıl pırıl, bir sonsuz ilmin hecesi,
Sevdâlı hülyaların büyülü bilmecesi.
İnsan bir kez bu ışık ikliminde yaşasa,
Ve Sonsuz’un meltemleri de rûhunu sarsa;
Sermest olur, O bilinmezin râyihasiyle,
Coşar ve nâra atar elinde kâsesiyle.
Hiç kanmayan meykeşler gibi içtikçe içer,
Rûhunu saran ma’nâ ile kendinden geçer...
Duyduğu her yeni hazla bir başka hâl alır;
Kalırsa insan bu zevk için dünyada kalır.
Şevk onları coşturduğu demlerde öteden,
Cennet’e erer başları oldukları yerden.

.

Fethullah Gülen

Vefaya Elveda

Artık vefâya eyledik vedâ
Sızlıyor içim her şeyden cüdâ,
Her çehrede yalancı bir edâ.
Bir zamanlar canlı ve kıvraktık,
Çaylar gibi sonsuzluğa aktık
Her tarafda bir meş’ale yaktık.

Biz neş’eliyken herkes de şendi,
Ruhlara bir uğursuzluk sindi,
Sanki üstümüze belâ indi.

Kalmadı eski günlerin tadı
Bilinmez nedir Hakk’ın murâdı,
Her yanı bir belirsizlik sardı.

.

Fethullah Gülen

Varolma Sevinciİ

Varolma sevinci bizlerde büyük mutluluk,
Ölmezliğe, solmazlığa erdik bu îmânla...
Hasretle yanan sînelerin hasreti yokluk,
Geçmiş gidiyor en mes’ûd anları hicrânla...
Binbir tûfânın kol gezdiği iklimlerinde,
Ne bir şafak ağarır ne de bir güneş doğar..
İnkâra açık dünyâlarında perde perde;
Yeis nâralar atar, zulmet ışığı boğar...
Varlık acı bir hülyâ, ölüm korkulu rüyâ;
Bütün bir hayat boyu düşer, kalkar, sürünür..
Ve dörtbir yanıyla cehennem kesilen dünyâ,
Ölüm soluklar ruhlarına, ölüm üfürür...
Bizim ötelere açık sinelerimizde,
Ne tipi boran duyulur, ne de hazan ağlar.
Zamanın kesiksizleştiği uhrevî yüzde,
Her an ayrı bir bahar açar, neş'eler çağlar...
Guruplar, vuslat perdesini aralar geçer;
Şafaklar toyla, düğünle ağarır her gece..
Ruh bu hülyâlarla en sezilmezleri sezer;
Çözülür, çözülmeyen o bir yığın bilmece...
Duygular köpürdükçe yollar inişe döner,
İnsan kanatlanmış gibi tepelere inâd..
Her dönemeçte pırıl pırıl ayrı bir fener,
Sönmeyen ışık kaynağından ki, odur murad...

.

Fethullah Gülen

Varolma Sevinci

Varolma sevinci bizlerde büyük mutluluk,
Ölmezliğe, solmazlığa erdik bu îmânla...
Hasretle yanan sînelerin hasreti yokluk,
Geçmiş gidiyor en mes’ûd anları hicrânla...
Binbir tûfânın kol gezdiği iklimlerinde,
Ne bir şafak ağarır ne de bir güneş doğar..
İnkâra açık dünyâlarında perde perde;
Yeis nâralar atar, zulmet ışığı boğar...
Varlık acı bir hülyâ, ölüm korkulu rüyâ;
Bütün bir hayat boyu düşer, kalkar, sürünür..
Ve dörtbir yanıyla cehennem kesilen dünyâ,
Ölüm soluklar ruhlarına, ölüm üfürür...
Bizim ötelere açık sinelerimizde,
Ne tipi boran duyulur, ne de hazan ağlar.
Zamanın kesiksizleştiği uhrevî yüzde,
Her an ayrı bir bahar açar, neş'eler çağlar...
Guruplar, vuslat perdesini aralar geçer;
Şafaklar toyla, düğünle ağarır her gece..
Ruh bu hülyâlarla en sezilmezleri sezer;
Çözülür, çözülmeyen o bir yığın bilmece...
Duygular köpürdükçe yollar inişe döner,
İnsan kanatlanmış gibi tepelere inâd..
Her dönemeçte pırıl pırıl ayrı bir fener,
Sönmeyen ışık kaynağından ki, odur murad...

.

Fethullah Gülen

Uyandığım Şafak

Uyandığımda ilk şafak, kar-kış başımdaydı,
Derken sabâ etrafa bahar muştusu yaydı.
Hicran demine denk bir lezzet çağı açıldı,
Ümît dünyâma rengârenk ışıklar saçıldı.
Gönlüm şahlanıp, rûhum büyülendi bu hazla,
Eğildim benliğimi saran hiss-i niyâzla.
Fecir karanlığın önünde ilerliyordu,
Yâkûb’a Yûsuf’unun kokusu geliyordu...
Bir başka çark ediyordu tâliime felek,
Ufkumda Leylâ ümîdi Mecnûn’unkine denk...
Hayat fışkırıyordu, hava, su ve topraktan;
Kurtuluyorduk artık milletçe yok olmaktan...
Sımsıcak günlerin râyihasıyla yeniden,
Şahlandı vatan ve vatan evlâdı derinden.
Artık güller, çiçekler, çemenlerle beraber,
Her şeyde bu kutlu doğuştan bir sırlı haber...
Bu lâtif bahar örtüsü altında ölüler,
Şâd oldu.. şâd oldu gökler, yerler ve öteler.

.

Fethullah Gülen

Uyan

Karanlık günlerin vâveylâsı..
Her yerde sanki hazân!
Bağ bozuk, bağbân gamlı!
İnâyet Rabb’im aman..!
Dağ sisli, ova yaslı,
Etrafı sarmış duman...
Paslı gönül, sefil ruh,
Amanın buna dermân!
Azgınlaşmış her gürûh,
İnsan değil, bir azman.
Böylesi görülmedi,
Baş yaba, ayak saman.
Görenler gerilmedi,
Bu ne müdhiş bir zaman.
Kırık, dökük cemiyet,
Durum duman mı duman;
Zillet üstüne zillet,
Bekliyoruz kahraman...
Herkes başka şey söyler,
Gerekli bir tercüman;
Sağa-sola tökezler,
Görüş ufku toz-duman...
Hırsız evlere girmiş,
Adam yaman mı yaman,
Sevgili uçup gitmiş,
Avdetine yok güman.
Herkes uykuda hâlâ,
Gaflet derin bir umman;
İşleri serâb, hülyâ,
Ne nâdim ne de pişman.
Uyan ve kendine gel!
Akıp gidiyor zaman,
Derlen gelmeden ecel!
Mümkünse erken davran!

.

Fethullah Gülen

Ustad

gonlum yine seni andi bu aksam,
karanlik gecemin safagi ustad.
gul gul açti dimagimda tum ecram,
doldugu an feyzin gonlume ustad.

birsey var saniyordum kendimde ben,
varligim bir ten bir kefen,
meger zuhur edinceye kadar sen,
aldanmisim boyle kanmisim ustad.

.

Fethullah Gülen

Toplum Ve Teessür

Ne yürekde heyecan ne kafada bir karar,
İrâdede can yoksa yaşamak neye yarar.
Yığınlar iflasda ve zarar üstüne zarar,
İnan gözlerim şimdi eski günleri arar.
Düşüncede sefâlet, mukaddesler târ u mâr,
Cemiyet bir yığın; cemiyet kendinden firar;
Yaşamak zillet oldu, yaşamak insana âr,
Hayat denen bu ise, rûhum her şeyden bîzâr...

.

Fethullah Gülen

Tatlı Rüyalar

Bir akşam üstüydü geçmişteki bahçelerde,
Vedâ ediyordu hasretle güller hayata..
Küskündü çemenler ve çemenzâr kâinâta;
Kapanıyordu her yandan akşam perde perde..
Ve serin bir poyraz esiyordu bahçelerde...
Tasa bürümüştü bütünüyle çiçekleri,
Tülleniyordu bayrak gibi kasvetin tülü;
Kışa dâvetiyeler vardı, bahar örtülü;
Sihirli türküleriyle aldatan bir peri,
Aldatmıştı birer birer bütün çiçekleri...
Acı acı uğulduyordu her yanda rüzgâr,
Hazanla buruktu papatyalar, karanfiller..
İrem bağlarına denk o sihirli bahçeler;
Kalmamıştı bahçelerde tılsımlı lâleler,
Hep kâbus gibi esiyordu esince rüzgâr...
Kuğular, yaslı yaslı yüzüyordu sularda,
Çaylar sisle örtülmüş ve sis de dinmiyordu;
Kıyıda altın sesli kuşlar gezinmiyordu..
Hüzünlü ağıtlar “tın, tın” inlerken koylarda,
Bir ürperten yankı yükseliyordu sularda.
Geceler başıboş ve derinleşen saatler,
Çılgıncaydı o esnada karanlığın hızı,
Bitevî yarasaların keyfi gül kırmızı..
Ve derin hicrânlarla kıvranıyordum yer yer,
Aczimize göklerin açıldığı saatler.
Derken sabâ esmeye başladı bir aralık,
Diriliş kokusu geliyordu ötelerden:
Bir zaman güneşlerin kol gezdiği yerlerden;
Yırtılıyordu artık perde perde karanlık..
Ve gök kapılarında mübârek bir aralık..
Aralıktan ruhlarımıza doğan rüyâlar,
Mesajlarla rengârenkti mutlu gelecekten..
Neler bekledikse şimdiye kadar felekten,
Yoldaydı.. bir bir gerçekleşiyordu hülyâlar
Ve hicrân dönemindeki en tatlı rüyâlar...

.

Fethullah Gülen

Şevk Ufku

Zevk,şevk,neş'e dünyamızda herşey gülkırmızı
Öyle mestleriz ki,bilmeyiz baharı,yazı...

İnancın sihirli şarkısı dillerimizde;
Mecnun'unkine denk aşk var gönüllerimizde!

Elmasa dönüp uğrayan bezmimize,
Nurlar yağıyor Nurlar,her zaman semtimize!

(Biz) dedikse,Sonsuz'dan bütün bu armağanlar,
O Kutlu'nun bağından bütün canlar,cananlar...

Çiçekler çevrilir gibi O'na bakan yüzler;
Bu bakışlarla bahar narası atar güzler.

Gül renkli,gümüs tenli olmalarında ne var!
Üstlerınde Sonsuz'un ezeli rengi par par...!

.

Fethullah Gülen

.

Şanlı Süvari

Dopdolu şevklerle çıkıp yollara düşeli,
Aştın mâniaları küheylân gibi bir bir...
Encâma ereceğin heyecânından belli;
Şahlan ki şanlı süvarim zaman sana esir!
Bir kutlu da’vâ uğruna neleri aşarak,
Hayâlinde tüllenen ötelerden renklerle..
Ruhların el salladığı ufka yaklaşarak,
Şu yanık sînelerdeki kudsî dileklerle.
Erdiğin her merhalede ayrı bir aydınlık,
Bir bezme koşuyor gibisin şimdi cânanla..
Çoktan hırıltıya düştü her yanda karanlık,
Hayretle bakıyor gökler bu yeni masala...
Yıllarca görüp duyduğumuz bir tatlı rüyâ,
Altın tahtlara kurulmuş kutlu erleriyle..
Dünü ışıktan deryâ, yarını farklı ziyâ,
Bir sır peşindeler mübârek seferleriyle.
Sonsuzluk tutkusuyla yürüyorlar ileri,
Dillerinde ölümsüzlük türküsü öteden..
Açılıyor bir bir sır âlemin perdeleri,
Görüyorlar Cenneti bulundukları yerden.
Ve yürüdükçe büyüyor arkada dalgalar,
Visâle erme kuşağında geçmiş-gelecek...
Bambaşka şeyler gösteriyor şimdi aynalar:
Bugün olmasa da bir gün mâzi dirilecek!

.

Fethullah Gülen

Sorma

sorma kim olduğumu
düşüp doğrulduğumu
eriştim ummanına
unuttum boğulduğumu

.

Fethullah Gülen

.

Ses Ver Yiğidim

Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra
Arkadan gömleğini, kefenini soydular
Aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra


Yiğidim hele anlatıver olup biteni
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım
Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım
Yiğidim hele anlatıver olup biteni


Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun
Yıllar var ki hayalinle hep oynaşıyorum
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun


Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali
Ümitle ışıldayan gönlüm seni bekliyor
Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali


Her tarafta harap eller, baykuşlara bayram
Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz
Gelip uğrayanı kalmamış, çeşmeler susuz
Her tarafta harap eller, baykuşlara bayram


Tıpkı rüyalarda olduğu gibi dirl gel
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken
Gözlerim kapalı, ruhumda seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel

.

Fethullah Gülen

Sebat

Çarkedip durma öyle, maksûda eremezsin;
Yerinde kalmayınca, meyveyi deremezsin!

Varan sebâtla vardı, gidip menzile erdi,
Sen sebât etmeyince, dost yüzü göremezsin!

Yollar uzun ve yaman, yolcuya azık îmân,
İnançla gerilmezsen, Cennet’e giremezsin.

Köprü yıkık, yol bozuk, elden tutan kimse yok,
Hakk’a gönül vermezsen öteye geçemezsin!

Derin dere, sarp yokuş, Hak-erine hepsi hoş,
Hak’la hemhâl olmazsan yayını geremezsin!

Varanlar vardı çoktan, varlığa erdi (yok)tan,
Yok olmayınca sen, huzûra yüz süremezsin..!

.

Fethullah Gülen

Sarsıntı

Evlerdi, yurtlardı gözümün nûru,
Görmeden bahârı hazânı geldi.
Yapılanlar sînelerin sürûru,
Yapan yaptı şimdi bozanı geldi.
Gül bahçesinde bir muson rüzgârı,
Kırağı korkusu bülbülün zârı,
Izdırâbdan hiç kalmamış karârı,
Bu işin de artık mîzanı geldi...

Saksıda güllerim buruşup gitmiş
Hızır-İlyas bir dem buluşup gitmiş;
Bahar yamaçlarla konuşup gitmiş,
Bize Azrâîl’in ezanı geldi.

Kapımın önünde sanki bir songün
Simsiyah örtüler, ışıklar ölgün..
Enbiyâ, evliyâ yurduna sürgün,
Göç edip gitmenin zamanı geldi.

Bana ne arkada kalan dünyâdan!
Gözlerime büyü yalan dünyâdan;
Benim’çün her zaman nâlân dünyâdan,
Bir gerçek âlemin fizânı geldi.

.

Fethullah Gülen

Ruhun Rabıtaları

Taptâze bir bahar tütüyor az ötelerde,
Kokusuyla her rûhu tentene gibi sarmış.
Güneşi hiç batmayan o eski tepelerde,
Meğer bir başka gündüzün şafağı ağarmış!
Ürperten girdaplarıyla hassas yüreklerde,
Birer doldurulmaz derinlik oyan geceler;
Aydınlığa açık gönüllerde, perde perde,
Gündüz gibi ağarır, Cennetleri heceler...

Her akşam inançlarında tüllenen emeller,
Rüyâlarla en tatlı arzular gibi çağlar.
Rûh bu hülyâ içinde düşer, kalkar, emekler;
Hep Sonsuz için inler, hep Sonsuz’a dil bağlar.

Ufuklar kararsa da onun ziyâsı sönmez..
Bir renkler dünyâsına doğru coşar, şahlanır..
Erilmezlere yelken açar, geriye dönmez;
Meleklerle koşar ve ışıkla kanatlanır...

Burada, yer göğe, dünyâ ukbâya dönüşür;
Ve bu hisle varlık bitevî baygın görünür.
Rüzgâr kahkahalarla eser, renkler gülüşür,
Bu duyguyla insan ebediyete bürünür...

Artık ne hicranlı akşam, ne ağlayan hazan..
Rûhun râbıtalarıyla dörtbir yan masmavi.
Her sesde bir ölümsüzlük nağmesi nümâyân..
Ve bu iklimde her fânî âdetâ semâvî...

Aşk ve vuslat ihtiyacıyla var olan insan,
Ömür boyu hep bu hislerle yoğrulur durur..
Gönlünde buğu buğu billûrlaşan manâdan,
Öteleri duyar ki, bence murat da budur.

Ruhum Emeli

Eşyânın kollarında ve nizamla diz dize,
Büyülendimdi gelince âhenkle yüz yüze...
Rengârenk her yan, tüllenen ma’nâ buğu buğu,
Bir tomurcuk açar gibi var olmaya doğru...
Her perdede ayrı bir visâl, ayrı bir huzûr;
Vicdandaki irfanla bakınca her taraf nûr...
İç içe güzellik her köşe, iç içe ma’nâ,
Duruyor karşımda tabiat bir gül-i ra’nâ,
Sesler, renkler, buudlar.. bu ne müşiş hendese!
Vuruldum kâinat mûsikîsindeki sese...
Gökler ayrı bir kaneviçe.. ve ötesinde,
Kudret; inse, cinne birşey anlatma kasdinde.
Yer cıvıl cıvıl insan, hayvan, ağaç ve toprak..
Semâ başlar üstünde bir kitap; yaprak yaprak...
Yüzyüze iki levhâ birbirine bakıyor,
Yıldızlar bizlere dâvet gamzesi çakıyor.
O’na dâvet, sonsuza dâvet bütün soluklar,
Her köşeye nurlar taşıyor nurdan oluklar.
Sen’den ey Yüce Mevlâ, Sen’den bütün bu işler!
Senden, ey bencil nefsim, senden bütün teşvişler!
Ey Rab! Sen’i bilmemek hasret, yakınlık ateş;
Sînelerde yanan kor ocaklardakine eş...
Hele aşkın-hele aşkın.. aşkın tam bir Cennet!
Aşkınla dirilmeme, ne olur inâyet et!
Esmâ ve sıfâtın herbiri sır üstüne sır,
Sırların da ancak kapıkullarına hazır...
Sultanlık işim mi! Ben bir kulağı küpeli,
Kabûl et, budur İlâhî rûhumun emeli..!

.

Fethullah Gülen

Rûh-u Seyyid-ül Enam'a

Yine gamlandı gönül, yine hicrânda bu dem.
Yandıkça yandı gönül nâr-ı sûzanla bu dem,
Sızladı her bir teli kalbimin tıpkı keman,
Ciğerim kebâp oldu aman Sultânım aman!

Geçti bahar, ve esti hazân rûhum kan ağlar,
Söndü tâli’im, yandı sînem gözlerim çağlar;

Sarsıldı emel, uçtu ümit cana elvedâ!
Başladı hicrân coştu derûn bana elvedâ!

Hasretkeşim, hicrâna ulaştım, pür-melâlim
Ey Dost bir nazar kıl Allah için bîmecâlim!..

.

Fethullah Gülen

27 Temmuz 2010 Salı

HÜR AKSA

Yahudi'nin esirisin, yüreğimin yarası,
Sen gönlümde bir sevgisin, sen alnımın karası,
Sen, inanan insanların kara sevdası,
Ah ne olur, seni bir kez hür olarak görebilsem.

Etrafın tel örgülü, tellerle çevrili,
Dokunalı sana Aksa'm, Yahudi'nin kirli eli.
Yüzüm gülmez Mescid-i Aksa'm, esir düŞtün düŞeli,
Ah ne olur, seni bir kez hür olarak görebilsem.

Ömrüm yeter mi bilmem, zaferini görmeye,
İki rek'at namaz için, yanına varmaya,
Duamsın, niyazımsın, devam ediyorum yalvarmaya,
Ah ne olur, seni bir kez hür olarak görebilsem.

İçim yanar Mescid-i Aksa'm, içim yanar senin için,
Bugünki mahzunluğun, inan ki benim suçum.
çaresizim, beni affet, Şimdi yetmiyor gücüm,
Ah ne olur, seni bir kez hür olarak görebilsem.


COŞKUN FİKİR

İNFİLAK

Gecenin bir yarısında,
Eller uykunun koynunda,
Ben düŞünüyorum yavrum,
Bir infilak bekliyorum.

Sen de uyu uyku vakti,
Nerden gelir bilmiyorum,
Yanardağı bekler gibi,
Bir infilak bekliyorum.

Sen git birazcık, yorgunum,
Bugün uykuyla dargınım,
Bu nefsimin yuvasında,
Bir infilak bekliyorum.

O gün gökten ateŞ yağar,
FıŞkırır topraktan havlar,
Bana kıyametin gelmeden,
Bir infilak bekliyorum.

Yavrum neden uyumadın ?
Sen de mi uyku tutmadın ?
Bu zehir kusan dünyada,
Bir infilak bekliyorum.

İnfilak biziz galiba,
Elimi bırakma yavrum,
İŞe bak, oturmuŞ hala,
Bir infilak bekliyorum.


YUSUF KOÇ

ALINLAR TERLEMELİ

Cihan altüst olurken, seyre baktın, öyle durdun da,
Bugün bir serseri, bir derbedersin kendi yurdunda !
Hayat elbette hakkın, lakin ettir haykırıp ihkak, (1)
Sağırdır kubbeler, bir ses duyar, dava-yı istihkak. (2)
Bu milyarlarca davadan ki inler dağlar, enginler,
OturmuŞ, ağlayan avare bir mazlumu kim dinler ?
Emeklerken sabi tavriyle, topraklarda sen hala, (3)
BeŞer doğrulmuŞ, etmiŞ, bir de baktın, cevvi istila! (4)
Yanar dağlar uçurmuŞ, gezdirir beyninde dünyanın,
Cehennemler batırmıŞ, yüzdürür kalbinde deryanın,
EŞer amakı, izler keŞfeder edvar-ı hilkatten,
DeŞer afakı, bir Şeyler sezer esrar-ı kudretten,
Zemin mahkumu olmuŞtur, zaman mahkumu olmakta,
O, heyhat, istiyorhakim kesilmek bu'd-u mutlakta !

Tabiat bin çelik bazuya sahipken, cılız bir kol,
Ne kahir saltanat sürmekte, gel bir bak da, hayran ol !
Hayır, bir kol değil, binlerce, milyonlarca kollardaı,
Yek ahenk olmuŞ, iŞler, çünkü birleŞmekete muztardır: (5)
Bugün ferdi mesainin nedir mahsulü ? Hep hüsran,
Birer beyhude yaŞtırdamlayan tek tek alınlardan !

Cihan artık değiŞmiŞ, infiradın var mı imkanı, (6)
Göçüp mamurelerden boylasan hatta beyabanı ?... (7)
YaŞanmaz böyle tek tek, devr-i hazır:devr-i cem'iyyet.
Gebermek istemezsen, yoksa izmihlal için niyyet. (8)

" Şu vahdet tarumar olsun! " deyip saldırma İslam'a,
UzaklaŞsan da imandan, cemaatten uzaklaŞma.
İŞit, bir hükm-ü kat'i var ki istinafa yok meydan:
"Cemaatten uzaklaŞmak, uzaklaŞmaktır Allah'tan."
Nedir iman kadar yükselterek bir alçak ilhadı,
PeriŞan eylemek zaten periŞan olmuŞ ahadı ?
Nasıl yekpare milletler var etrafında bir seyret ?
Nasıl tevhid-i ahenk eyliyorlar, ibret al, ibret !

Gebermek istiyorsan, baŞka ! Lakin, korkarım, yandın,
Ya sen mahkum iken, sağlık, ölüm hakkın mıdır sandın ?
Zimamın hangi ellerdeyse, artık, onlarınsın sen,
Behimi bir tahammül, varlığından hisse istersen !
Ezilmek, inlemek, yatmak, sürünmek var ki, adettir,
Ölüm dünyada mahkumine en son bir saadettir, (9)
Desen bin kerre "İnsanım!" kanan kim? Hem niçin kansın?
Hayır, hürriyetin, hakkın masun oldukça insansın. (10)
Bu hürriyet, bu hak bizden bugün aheng-i sa'y ister: (11)
Nedir üç dört alın ? Bir yurdun alnından boŞansın ter.


MEHMET AKİF ERSOY




(1) İhkak : Hak ettirmek, yaşatmak.
(2) Dava-yı istihkak : KazanılmıŞ hak davası.
(3) Sabi : Ana kucağındaki çocuk.
(4) Cev : BoŞluk.
(5) Muztar : çaresiz.
(6) İnfirad : Yalnız olmak, tek olmak.
(7) Beyaban : Sahra, kır.
(8) İzmihlal : Yok olmak, buharlaŞıp görünmemek.
(9) Mahkumin : Mahkumlar.
(10) Masun : Korunan.
(11) Aheng-i sa'y : çalıŞma düzeni.



( 1918 İstanbul )

BİZ

Ellerimiz...
Utandı, dualara bile kalkmaya,
Zalimin tepesine inmesi gereken ellerimiz...
Kapandı gözlerimiz sevgiye,
Kapandı, iki damla yaŞ için bile halimize, kendimize.

Omuzlarımız...
Etten örülmüŞ,
Birbirine kenetlenmiŞ duvar gibi olması gereken omuzlarımız.
UzaklaŞtı birbirinden, namaz da bile.
Ayaklarımız sürünür oldu, küçücük bir iyiliğe,
Cihada çağrıldığında,
Bir an bile tereddüt etmeyen ayaklarımız,
Duymaz oldu kulaklarımız, selam vermeye çekinen ağızlardan,
Fısıltıyla çıkan
Allah'ın selamını
Onu bile esirger olduk kardeŞimizden.

Ve yüzlerimiz...
Paramparça olan kalblerimiz gibi,
Hala Şuursuzca secdelere kapanan yüzlerimiz.

Dualarımız...
Dualarda titreyen,
Ve her zaman hayır sözler söyleyen dualarımız vardı.
Öper oldu Ebu Leheb'lerin kuruyası ellerini
Dualarımız vardı içten, yürekten
Zalimlerden merhamet dilenir oldu dualarımız,
Sadece Allah'tan rahmet bekleyen...
Boyunlarımız eğildi insanlar önünde
Allah'a eğilmeyen
Ve bunca isyanımız üzerinde,
Bir tek umudumuz kalsın Rabbimizden.
Affetsin bizleri, bağıŞlasın
Ve yeniden, yeniden güç versin
Müslümanca yaŞamak için.


ABDULLAH TAŞKIRAN

RÜZGÂR

İniltilerini duyuyorum
Dağların dar boğazlarından geçerken
Ve çığlıklarını yaprakların
Aralarından, bana doğru süzülürken

Bekliyorum seni
Okşamış taramışsındır
Koparmışsındır belki
Yıkayıp yağmurlarından gökyüzünün
Alıp getirmişsindir, ravza-i mutahharadan
Saçlarından sevdiğimin
Bir telini.

Gel bana deli rüzgar
O kara taşın türbanını öpte gel
Nur dağının tozundan
Hiranın güvercininden
Ve
Ve vakfenin avucundan
Zerre zerre alda gel.

Gazzedeki alinin
Ebu ğuraybden ayşemin
Guantanomoda kardeşimin
Seslerini alda gel.

Kaçak tütün dumanından
Hüküm giymiş türkülerden
Soğan kokan ağızlardan
Sakıncalı yobazlardan
Nefes nefes alda gel.

Zulme aykırı kalmış adam gibi adamlardan
Hele birde baş kaldırmış delikanlı duruşlardan
Fatihada eriyerek Arafatta duranlardan
Dualarına muhtacım duasını getir bana

Gel ey rüzgar gel
İhanetten oskarlı,fuhuştan altın ayılı ülkedeyim.
Sarayburnunda dimdik duran heykelin altındayım
Gel al beni
Götür gittğin yere
Dağıt parçalarımı
Özlediğim gibi, beni özleyenlere.

Filstinde yasinin Hindikuşta usamenin
Ve Basrada muhammedin
Yanlarına götür beni.

Dağa taşa çarpa çarpa
Sağı solu yıka yıka
Her uzvumu parça parça
Alıp kendine kat beni.

Tsunamide yıkanalım
Kathrinayı çatlatalım
Eğilmezleri yıkalım
Gel ey rüzgar götür beni.

Bedirdeki gibi usul usul sar ruhumu
Sarıp kurtar bedenimden asıl olan unsurumu
Sonra götür arslanların ceng ettiği meydanlara
Götür beni deli rüzgar
Götür hakka doğru duranlara.

Gel ey rüzgar getir bana
Ve
Gel ey rüzgar götür beni.


ADİL AVAZ

Öteler İştiyakı

Esip sarınca ruhları dört bir yandan hazan,
Yalnızlık ayrı bir dert, ülfet ayrı bir çile..
Göçmeye hazırlık var, sînelerde hafakan;
Vedâlaşma zamanı bundan böyle hepsiyle...
Dünyâ denen bu ise, tam ifritten bir azâp,
Gönüllerde burkuntu, dimağlarda bir sancı.
Artık yaşamak dert, onu duymaksa ızdırâp,
Bilmem nasıl geçecek hiç dinmeyen bu acı..?
Yetiş ey ebedî dost, yetiş ki pek bunaldım!
Kılıcım kesmez oldu, terkeşimde tek ok var;
Aşılmaz bu tepeler Sen olmadan, inandım..
Ve inanç kuşağında yâr oldu bana ağyâr...
En tatlı hülyâlarla koşayım yollarında,
Anladım Sen’den gayri herşey aldatan serâp!
Noktalansın bu hayat ölümün kollarında,
Değil mi ki Sen’i buldum.. buldum Sen’i ey Râb!
Yaşayıp doydum artık, doyulmayan dünyâdan,
İsterse hemen bitsin şu bitmeyen sonbahar;
Fırlasın bu son okum, fırlayıp çıksın yaydan,
Kanıma bedel olsun bakışı şehlâ şikâr...

.

Fethullah Gülen

Nerede O Yeminler

Kadrim bilinmedi deyip darılma!
Bilinmeden göçüp gitti büyükler.
Darılıp cepheden sakın ayrılma!
Himmet bekler taşınacak bu yükler.

Sen azmedip yürü, bilenler bilsin!
Yürü ki zirveler rükua gelsin..
Geçtiğin yerler yeşerip dirilsin.
Yolunu bekliyor yerler ve gökler.

Makam arzusu, mansıp düşüncesi,
Pusuda bekleyen menfaat hissi.
Yokdu önce bunların hiç birisi,
İhlas tütüyordu bütün emekler.

Bir yangın görürsen söndürecektin,
Gerekirse içine girecektin,
And içmiştin canını verecektin
Nerde o yeminler ve o dilekler.

.

Fethullah Gülen

Millet Ruhu

Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
“Aman kalkar!” deyip üstüne taşlar koydular,
Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
Ağlayıp da sînelerimizi dağlayalım,
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayâlinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümîdiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!
Sırtımda ârdan bir gömlek, yılların vebâli,
Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor;
Kâh göklerde uçup, kâh yerlerde emekliyor.
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebâli.
Her tarafta harâb eller, baykuşlara bayram,
Köprüler birbir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
Gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler, susuz..
Her tarafta harâb eller, baykuşlara bayram.
İrâdelerde çatırtı, ruhlarda müşiş şok,
Târihi yağmaladı bir düzine tâlihsiz;
Değerler altüst oldu, mukaddesât sâhibsiz,
İrâdelerde çatırdı, ruhlarda müşiş şok.
Tıpkı rüyâlarda olduğu gibi diril, gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı rûhumda seni süzerken
Tıpkı rüyâlarda olduğu gibi diril, gel!

.

Fethullah Gülen

Millet Ruhu - 2

Gönlüm hasretinle yanar,derdime derman gel!
Tabibim Sen ol yine, ey meftar-i cihan gel!
Sönmeye yüz tuttu, ümit meş'alem, aman gel!
Feryadıma rahmeyleyip efendim heman gel!

Gül açıp bülbül öteli hayli zaman oldu,
Her yanda ağaran hayalin ruhuma doldu..
Güller kızardı, sular akıp duruldu,
Bekletme bu mevsim, bir mevsim-i aşiyan..gel!

.

Fethullah Gülen

Millet Ruhu-1

Beklerim onu her sabah erken,
Ak hülyâlara yelken açarken..
Dönmüş geliyor kolunda cepken,
Beklerim onu her sabah erken..
Gözlerim yoruluncaya kadar,
Rûhum yollarda hep onu arar..
Şu hüzünlü mâvilikte zâr zâr,
Beklerim onu her sabah erken...

.

Fethullah Gülen

Mi'rac Kandili

Yine diller deme geldi şükranla bu gece,
Esti bâd-ı saba revh u reyhânla bu gece!
Bu gece gelip öteden lütûflar ulaştı,
Ve coştu gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece.

Çaktı yine cânân elinden bir berk-i hâtif,
Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece.

Hicrânla yanıp inleyen sînelere birden,
Yetişti ol ulu dîvandan dermân bu gece.

Dil kesildi zerrât, varlık bir muhteşem kitap,
Duyuldu her yanda bir başka beyân bu gece.

Sığındık öbek öbek dergâhına dildârın,
Geldi mücrimlerin affına ferman bu gece.

Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa,
İndi ruhlarına Rahmet-i Rahmân bu gece.

.

Fethullah Gülen

Medine'nin Gülü

Andım yine seni, her şey yadımdan silindi
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi
Bu bir serap olsa da, hafakanlarım dindi
Andım yine seni, her şey yadımdan silindi

Ufku dolduruyor, yetiyor, başka şey göremiyorsun
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam

Anladım vaslına ermek artık çok geç, saçlar bembeyaz
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek
İnleyip, en taze hislerle hep bekleyecek
Yaş olsa da, ben taze hislerle yollardayım
Anladım vasfına ermek artık çok geç

Kalbim, bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından
Ne olur, sana ulaşmak için kanadından bana bir tüy ver
Pervaz edeyim hep ardından
Kalbim, bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından

Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül
Gel, o bayıltan renklerinle gönlüme dökül
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül
Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül

Mecnun gibi arkandan koşan kulun olayım
Bir kor saç içime, ocaklar gibi yanayım
Sensiz geçen bu acı rüyadan uyanayım
Mecnun gibi arkandan koşan kulun olayım

Aklım, uzakta kaldığı günleri saymakta
Asker gibi ne zaman terhis
Ruhuma sisli dumanlı bir kasvet yaymakta
Göster çehreni ki, güneş guruba kaymakta
Aklım, uzakta kaldığı günleri saymakta

Son demde hiç olmazsa gurubum tülu olsun
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun
Her yanda tamburlar çalınsın, neyler duyulsun
Bu da benim düğünüm olsun
Ne olur hiç olmazsa gurubum tülu olsun

.

Fethullah Gülen

Mazi

Gittiğin yollarda yıllarca bekleyip durdum,
Bir muştu ümîdiyle herkese seni sordum;
Mutlaka bir gün dönüp gelecektir diyordum:
Hülyâlarımdaki gül yüzlü kâmet-i bâlâ..
Hicranla yanıyor sînem hayli zaman oldu,
Çevremi hazan sardı, güllerim bir bir soldu;
Elimde ümît kâsem kıpkızıl kanla doldu,
Bir kere lutf edip gelmeyecek misin hâlâ..!

Bir ben değilim herkes yollarda seni bekler
Bu serin yolculukta düşer-kalkar-emekler..
Ayyûka ulaştı âhlar ve dilde dilekler:
“Gel” diyoruz mâzî denilen gözleri şehlâ..!

.

Fethullah Gülen

Mahzun Dağ

Târih gibi çok eski ve kendin gibi sanlı,
Bir ulu kavgadan muzaffer çıkmışdın şanlı;
Bir kaç düzine canlı, üç beş tane îmânlı;
Gelip konmuşdu bağrına mahzûn ve hicranlı...
Sendin dağlar arasında o biricik namlı,
Lutf u gazabı birleştiren yüce ünvanlı!
Şimdi binbir ızdırâpla sessiz ve de gamlı;
Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı..
Tûfânla yok olan milletden daha buhranlı;
Durdukça baş ucunda uğursuz hafakanlı;
O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..!

.

Fethullah Gülen

Kamp Günleri

O hülyâlı günleri bizlerle yaşayanlar,
Cennet kokularının esip geldiği yerde.
Duydular Sonsuz’un bestelerini duyanlar,
Çelikten sadâlarla o sırlı tepelerde...
İnler hâlâ o yerler bir ulu velveleyle,
Tıpkı hasretmiş gibi o günkü gülyüzlere..
Şu ağaçlar, şu taşlar geliverseler dile,
Ne büyülü şeyler anlatacaklar bizlere...

Kuş cıvıltısı, yaprak sesi, insan âvâzı,
Geceleri yıldızlarla söyleşen sîneler..
Her yanda ayrı bir kalbi kırığın niyâzı;
Yemyeşil vâdi bu ulvî nağmelerle inler...

Duâyla doğrulur başlar tâ sabahlara dek,
Uyumamış gözlerde billûr billûr manâlar..
Buradaki yakarış semâlardakine denk;
Yıllar geçse de gönlüm hep o günleri arar...

Akan çaya bakmış olsan ürperir ve dersin:
O şen bakışlar hâlâ gülümsüyor dibinde..
Hiç vakit fevtetmeden koşup sen de gelirsin;
Gelirsin, hemen olmasa da günün birinde...

.

Fethullah Gülen

Kış Geceleri

Kış gecelerinde oturmuş düşünüyorum,
Ardarda inanç ve ümît, sarsıntı ve kaos.
Kış gecelerinde terliyor ve üşüyorum,
Hülyâlarda sallantı ve rüyâlarda kâbus...
Bülbüllerde sessizlik, çiçeklerde bekleyiş,
Sevinç-hüzün iç içe; gönlümün itiyâdı...
Ekseriya tekdüze, ara-sıra tekleyiş;
Bahar nâraları yanında, hazân feryâdı.
Bazan mûsikî gibi tatlı esiyor rüzgâr,
Fıkırdıyor herşey; kuş, böcek, ağaç ve yaprak;
Bazan serin bir poyrazla sarsılıyor bahar,
Yeisle geriniyor dere, tepe, taş, toprak...
Soluyor gül çehrelerinde güzellik renk renk,
Azmin şakaklarında eski günlerin teri;
Gurbet tütüyor her yanda, sarsılıyor âhenk
Bir ürperten belirsizlik kaplıyor her yeri!
Zirvelerde sis ve duman, ovalarda güneş,
İçiçe esiyor her yerde bora ve meltem;
Düşen rahmet damlaları, çılgın sellere eş,
Zıtların bayramı, zifafta sevinç ve mâtem...

.

Fethullah Gülen

Karanlık Boğulurken

Şafak çokdan sökdü, ufukda ışık cümbüşü,
Zulmetler hırıltıda, soluk soluğa nurlar.
Çözülüyor bir bir ufkumdaki sis ve duman,
Ve sökün söküne her yanda ayrı bir bahar...

Yollarda bir nesil var sanki fetih ordusu,
İki büklüm olmuş rükûa varıyor surlar.

Tâlihime tebessüm ediyor arz u semâ,
Ve bir zafer tâkına doğru gidiyor yollar..

Şanı, şerefi destanları aşacak o gün,
Dostlar şahlanır, düşmanların yüreği hoplar.

.

Fethullah Gülen

İnleyen Bir Nayim

Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh!
Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh!

Umardım hep cemâl-i pâkinden tecellîler,
Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh!

İnlerken nây–ı kalbim ümîd–i feyzinle dâim,
Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh!

Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet,
Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh!

Ne şevkti tüterken bûyun herdem seherlerde,
Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh!

Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!
Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!

Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!
Bittim billahi; pür şekvâyım Yâ Resûlallâh!

Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın
Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!

.

Fethullah Gülen

Kalk Yiğidim

Kalk ey yiğit uykudan!
Kalk ki bağrımda nâlân...
Sensiz geçen günlerde,
Dolaştım ben dünlerde
Hep mahzûn ve kederli,
Sen bizi terk edeli.
Yiğidim görün artık!
Görün ki çok bunaldık.

Canlarımız gırtlakta,
Son kelime dudakta:
Gülümse milletine!
Susadık himmetine...

Kalmadı hiç gücümüz;
Bizler bir sürü öksüz
Hep itilip kakıldık;
Eşya gibi satıldık;

Hicran üstüne hicran,
Dahasına yok derman...
Her gece hayâldesin,
Sözlerde, gönüldesin,

Bir ömür boyu böyle..
Bir defa da sen söyle!
Azıcık acı bize!
Yıkılıp geldik dize...

.

Fethullah Gülen

İhtilal

İnkılâb ruhdan fışkıran bir ışık,
İhtilâl cesette dolaşan bir bit,
İnkılâb vahyi gölgesinde tesbit,
İhtilâl cemiyet bitmiştir artık..!
İnkılâb ufukta nûrlu bir şafak,
İnsanca özlenen hayata erme..
İhtilâl milleti yerlere serme,
Ve çatık kaşlı dalgalanan bayrak...

.

Fethullah Gülen

Izdırap İnsanı

Mumlar gibi titrer ve sızlar sînesi zâr zâr,
Gezinir şafakların ağardığı dağlarda.
Kendi Cennet’te olsa da rûhunda mağmalar,
Hep hülyâlarıyla dolaşır mutlu çağlarda...
Ufku tıpkı ormansız dağlar gibi simsiyah,
Simsiyahtır bütün mortepeler, şûh adalar,
Hazânlarla sarsılırken sînesi her sabah..
Ve rûhunu döve döve delinir havanlar.
Kalbi kuşlar gibi ürkek, gözleri hummâlı;
Tokmak sedâsı verir rûhunda hâdiseler.
Her gece saatle savaşır, hergün hülyâlı,
Dilinde ızdırâp türküsü hep söyler gezer.
Yer yer ümitle coşar, içinde sırlı bir haz,
Başı fânîleri Sonsuz’dan ayıran yerde;
Haykırınca polattan sesiyle âvâz âvâz,
Ra'şeler uyarır gönüllerde perde perde...
Sevdâyla sızlar sızlarken en kuytu yerlerde,
İnler-dolaşır dâim, inler onunla yollar;
Hergün bir şikâr peşinde, hergün bir siperde,
Ufukların ağaracağı mevsimi kollar...
Bazen vefâ hiç ses vermez, herşey lâl kesilir..
Ve rûhuna saplanır kankırmızı tırnaklar;
Bazen burcu burcu bahar kokuları gelir;
Bakarsın bin râyihayla ninni söyler rüzgâr...

.

Fethullah Gülen

Işık Ordusu

Işık ordusu, aydın nâsiyelerinde nûr
Sînelerinde derin ve sımsıcak mutluluk.
Götürürler her tarafa kucak kucak huzûr;
Gözlerinin içinde buğulanır sonsuzluk..
Işık ordusu aydın nâsiyelerinde nûr.
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler,
Ruhlarında rengârenk düşüncelerle hergün;
Bir şem’a etrafında uçuşan pervâneler
Duyguları, düşünceleri ışıktan bütün.
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler.
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde
Somaki musluklarından hep kevserler akar.
Hiç hazân bilmeyen yemyeşil çevrelerinde,
Hergün bir bahar olur, hergün çiçekler açar
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde.
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür
Uçarlar ötelere ışıkdan kanatlarla.
Gökler kucak açar, onlar bel kırar bükülür,
Çözülmez azim, sarsılmayan kanaatlarla..
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür.

.

Fethullah Gülen

Işığa Gönül Verenler

'Mehlika Sultan şairine ithaf olunur'

Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Bir gece sonsuza yelken açtılar.
Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Geçerken her yere nurlar saçtılar.

Ruhlarını sardığı günden beri,
Solmayan güzelliklerden akisler;
Her gece rüyalarında bir peri.
Onlara öteden türküler söyler...

Hepsi de büyülü düşmüş çöllere...
Menendi olmayan bir eşsiz dilber,
Belki uğrar diye bizim ellere,
Gözetirler dört bir yanı beraber.

Ask u şevkten kanatlarla günlerce,
Koştular...içlerı ümitle dolu.
Hayata ait bir yığın bilmece,
Birer birer çözüp oldular mutlu...

Sonu görünmez bir uzun yolculuk,
Onlar harıl harıl...Yollar öğünür!
Şehinşah kapısında daim kulluk;
Ermeyen bahtsız ah edıp dövünür.

Da'vamızın kara sevdalıları,
Varacaklar dünyanın ötesine;
Bır 'yad-ı cemil' olacak adları
Girecekler milli ruh bestesine...

Herbiri bin gönülde yaşayacak...
Simalarında ebediyet rengi.
Hatıraları asla solmayacak,
Öte taraftaki güllerın dengi...

Işığa gönül vermiş bu yiğitler,
Seyrettikçe çevreyi mest-ü mahmur,
Dirilip bir daha ölmek dilerler,
Ellerinde kevserler dolu fağfur.

.

Fethullah Gülen

Huzunlu Gurbet

Beynim tipki bir sorular harmani,
Kafamda istifham, cevabi sisli;
Gezer dururum yorgun ve avare...

Sarmis bugulu huzun dort bir yani,
Kalbim annemin kalbi gibi hisli;
Her halim garipligime emare...

Kulaklarimda bir gurbet siiri,
Nagmelerimde poyraz serinligi...
Dusuncem ''''veda'''' diyor bu yerlere.

Yuvadan ayrildigim gunden beri
Gondum sineme sevinci neseyi;
Hasretim simdi o mavi gunlere...

Gurbet yagiyor ufkuma muttasil...
Ve semada hicbir simsek cakmiyor;
Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar...

İnsan esya ve varlik fasil fasil,
İrmaklar bizdeki gibi akmiyor
İhtiyac icinde kalabaliklar.

Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor,
Adeta kapisiz gokler ve yerler...
Bir madde katiliginda her biri...

Burda ruha guzellikler sinmiyor,
Tuter gozumde o bizim bahceler;
Nerde o yemyesil bahar gunleri...

Dog ey isik dog gonlumun icinden
Tasayla dolastigim bu yerlerde,
Bana ruhumun sirlarini duyur.

Bir ses sun o eski bestelerinden,
Su huzunlu safakta perde perde...
Aclikla kivranan ruhumu doyur.

Fethullah Gulen

Hiç

Yunus'un rûhuna
Gönül Sen’i bulmuş ise,
Başkasını anar mı hiç!
Ateşine yanmış ise,
Başka nâra yanar mı hiç!
Sen’i bulanlar bulmuştur,
Akıp akıp durulmuştur,
Ârif Sen’inle doymuştur,
Başkasına kanar mı hiç!
Var eden Sen’sin cihânı,
Varlığın canların cânı;
Bulanlar Sen’de ummânı,
Başka göle dalar mı hiç!
Adı her yerde okunan,
Sînede dertlere dermân,
Gönülden O'na inanan,
Başkasın Rab sanar mı hiç!
İrfan deryâsına dalan,
O'na rûhun fedâ kılan,
Cemâline hayran kalan,
Başka bala banar mı hiç!
O'nu görüp O'na yanan
Yolunun delisi olan,
Arayıp özünde bulan,
Başkasını sorar mı hiç!

.

Fethullah Gülen

Hicranlı Yıllar

Hazânla geçti yıllar, aylar Muharrem gibi,
Yollara dökülüp bekleyen gözler pek yorgun.
Girdapla iç içeydiler, girdap ki yok dibi,
Ruh sarsık, gönül hafakanlı, düşünce durgun...
Yasla buruk dudaklarda kederli besteler,
Sînelerde sessiz çığlık, dimağlarda hummâ..
Ve hergün poyrazla gelen hüzünlü bir haber,
Biz bize hasm olmuştuk, yaygındı bu muammâ...
Çözülüş çok kadîm.. sanıldığından da erken;
Bu kara günleri sezmiştik gün ortasında.
Ay uykuya dalıp güneş ufukta sönerken,
Uyanmıştık ama, iki ateş arasında...
Şimdi yeni iklimlere açılan yelkenler,
Bir uzun sefere azmetmiş gibi yürekten;
Bu hülyâlı mâviliklerde tüllenen günler,
Mutluluk bestesi söylüyor ışıktan, renkten.
Bir kasvetli rüyâdayız şu anda, bu gerçek;
Önümüzde aydınlıklara açık bir çağ var.!
Gece koyulaşsa da birgün şafak sökecek..
Ve dalganacak rüzgâr bekleyen bayraklar.
Azmet, azmet ki göründü yer-gök sultanlığı,
Yılma uçurumlar gibi görünen boşluktan;
Yakala çağlar arasında o Altın Çağ’ı!
Peygamber safına gir, kurtul uyuşukluktan..!

.

Fethullah Gülen

Hicran Ve Ümit

Yine hicrân dolu günleri andım,
Yıllar gözyaşına karışıp gitmiş.
Ürperdim ve yerimde kalakaldım,
Dostlar düşmanlarla barışıp gitmiş.

Yüzerken millet derin uykularda,
Kaybolup gitti değerler ardarda...
Kan-ter var mâzînin şakaklarında,
Demir bukağılar ayaklarında;
Acı bir tebessüm dudaklarında;
Ne kızıl bir ruhla çarpışıp gitmiş...

Hâlâ ufukta yer yer karanlıklar;
Gecenin arkasında gündüzler var...
Hazân esmiş bütün bağlar bozulmuş,
Sararmış yapraklar çiçekler solmuş,
Yiğit ölmüş, küheylânı yorulmuş
Koca bir ifritle savaşıp gitmiş.

Şimdi olsa da çok çok uzaklarda,
Bekliyoruz hülyâlı şafaklarda...
Bir zamanlar parıldayan o tâclar,
Tâcdârlara sîne açan yamaçlar;
Altın yamaçlarda zümrüt ağaçlar,
Hicrân kervanına ulaşıp gitmiş.

Kıvılcım var, o ürperten sönüşten,
Kıvılcımda mesajlar var dönüşten...

.

Fethullah Gülen

Hazan Şöleni

Bahar geçer, yaz gider, hazan olur;
Döner her şey bir anda vîrân olur.

Esen rüzgâr hüzünle eser gelir..
Ve rûhlarda garip hisler belirir.

Çiçekler vedâ rengine bürünür,
Ne varsa dallarda yerde sürünür.

Mâtemlenir her şey, karalar bağlar;
Sararan renkler geçen yaza ağlar..

Yeşili kasvetli bir hüzün boğar;
Hazanla her yana yapraklar yağar.

Neye baksan göçe hazır görünür;
Bir mevsim ki, sırf ölüme yürünür...

Yağar her tarafa gam üstüne gam,
Bahara karşı sanki bir intikam...

Hatıralar

Yine geçmişin ak hâtıralarına daldım;
Bir tatlı çağıltıyla yerimde kalakaldım.
Her devri ayrı bir ihtişam ve ayrı bir şân,
Âdetâ dünyâları saran ışıktan tûfân...

Düşündüm o muhteşem devletini Osman’ın..
Ve zirvelere ulaştı elinde Orhan’ın.
Yürüdü garbın karanlık âfâkına emîn,
Gürledi gülbanklarla her yerde “feth-i mübîn”

Derken her yanda şahlandı evlâd-ı fâtihân,
Ve bir çığlık oldu inledi Yavuz Selim Hân...
Çağlar ve çağlar boyu böyle kükreyip durduk,
Dünyâda tıpkı bir uhrevî saltanat kurduk.

Hülyâm hâlâ meshûr cedlerin velvelesiyle,
Ve meydanları dolduran at kişnemesiyle...
Her taraf bağ-ı iremdi o kutlu devirde,
Adetâ cennetler tüllenirdi perde perde.

Meğer kadrini bilmişler zamanın çok erken,
Henüz hiçbir yerde onun sırrı bilinmezken.
Nurdan ırmaklar gibi akmışlar çağlar boyu,
Çağıltılarla her yanda, Cennetlerden suyu...

.

Fethullah Gülen

Hak Erleri

Gölgesine pervaneler koşar kudsîlerin,
Sîneleri güneşin tâç tabakasına denk..
İnim inim ve güvercin kalbi gibi ürkek,
Cennetler kadar şirin sonsuzluk kadar derin;
Gölgesine pervaneler koşar kudsîlerin.
Bir ayna gibi parıldayan çehrelerinde,
Öteden esip gelen nûr hüzmeleri çağlar.
Bin râyihayla eser iklimlerinde rüzgâr;
Sonsuz sükûna erer insan çevrelerinde..
Bir ayna gibi parıldayan çehrelerinde.

Hayat üfler geçerler geçtikleri her yere,
Avuçları içinde toprak altın kesilir..
Ve şeker-şerbet olur dudaklarında zehir.
Bir bir kapıları aralanmış sînelere,
Hayat üfler geçerler geçtikleri her yere.

Sözleri Sonsuz'un çerağları gibi pâr pâr,
Ufuklarında bulut, bulutlar da yüklüdür..
Sînelerinde mağma, mağmalar köpüklüdür,
Söyler, söz cevherinden çeşmeler akıtırlar,
Sözleri Sonsuz’un çerağları gibi pâr pâr.

Büyülü soluklarından gebe kalan zaman,
Bir kutlu doğum sancısıyla hep kıvrım kıvrım..
Ve anladık; bu milletin, bu, benim baharım!
Işığını, rengini öbür âlemden alan..
O büyülü soluklarla gebe kalan zaman.

.

Fethullah Gülen

Güneş Doğacak

Ey mâyesi nurla yoğrulmuş millet!
Hele dişini sık az daha sabret!
Aman, sönmesin sînendeki himmet!
Son durağın “Devlet-i ebed müddet...”
Hiç durma yürü ki, yollarda gözler!
Durmuş şehid baban yolunu gözler
Geril, koş! Seni bekliyor pürüzler
Gel artık sevinsin kederli yüzler..!

Belli, da’vâ büyük yollar da uzun;
Ne gam! Yolcusu olmuşsun Sonsuz’un.
Kutlu Rehber bu yolda kılavuzun..
Lafı mı olur artık, karın-buzun..!

Nasıl olsa bir gün güneş doğacak;
Çevreye yeniden nurlar yağacak;
Dağ-dere, ova-oba bucak bucak,
Işık gelip karanlığı boğacak...

.

Fethullah Gülen

Gümüş Tenli Dünya

Gördümdü o gümüş tenli dünyâyı,
Kapı kapı hakîkatı ararken;
Ve onun ötesindeki ma’nâyı,
Buldum bulanlarla bir sabah erken...
Artık gözlerimde tüllenen eşyâ,
Tıpkı bir kitaptı ışıktan, renkten;
Bu bildiğim arz, o göz kırpan semâ,
Bir güzel endâmla karşımda yekten;
Nergis gibi o mahmûr bakışıyla,
Gönlüme sihirli kemendler saldı..
Durup durup gamzeler çakışıyla,
Geçtim kendimden, rûhum kala kaldı...
Her nağmede büyüleyen bir sadâ,
Kulaklara çarpan, Cennet şarkısı;
Nağmelerinde füsünkâr bir edâ,
Ruhlara ninni kevser çağıltısı...
Sevdâyla yatar, sevdâyla kalkarlar,
Bu iklimde hayata uyananlar..
Yüzlerinde sönmeyen ışık pâr pâr,
Anlar bunu ancak aşkla yananlar.
Nağmeler salarlar gelip geçerken,
Zümrüt hülyâların altın sesinden;
Şevk ü târâbla coşarlar ve derken,
İlhâm soluklarlar Hak nefesinden...
Kendilerini Cennette sanırlar,
Haz duyarlar ebedler kadar derin;
Binlerce yıl ve binlerce asırlar..
Bu tâli’li bendeleri kaderin..!
Tenezzühe çıktıkları her yerde,
Tıpkı Itrî gibi bestekârlardan;
Mûsikîler dinlerler perde perde,
Zevkine doyulmayan baharlardan...

.

Fethullah Gülen

Gurbet

Gurbet rûhumda poyraz gibi esdiydi birgün,
Hazân, türküler söylüyordu; yerlerde yaprak..
Sînemde iniltili hâlâ o hicranlı dün,
Gönlüm, hafakanlarıyla dalgalanan bayrak...

Daldım eski günlerdeki derin melâlime,
Kandan bir lücceydi âdeta gördüğüm yerler.
Ürperdim; bir kere daha acıdım hâlime,
Geçince birer birer hayâlimden o günler...

Gerçi yine bir gurbet hüznü var sînelerde,
Poyraz biraz serince okşuyor çiçekleri;
Perde perde neş’enin çağladığı her yerde,
Bir gamlı melodi susturuyor böcekleri.

Ama, o hep kasvetle esip gelen hicranlar,
Artık göçedip gittiler bir başka diyara...
Asırlardan beri gerçeği saran dumanlar,
Birer birer eriyip yol verdiler bahara...

Şimdi dertli sînemin o eski huysuzluğu,
Yalnızlık gecelerimde vefâlı arkadaş..
Ve çöllerdekine denk gönlümün susuzluğu;
“Az ağrı, âsân ölüm ” ve îmân ola yoldaş..!

.

Fethullah Gülen

Gözyaşları

Gözyaşları damla damla mısralaşan şiir,
Sevincin-kederin, ümidin-ye’sin nağmesi.
Bazen hicranla yanar insan, mum gibi erir..
Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi.

Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar,
Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları..
Bazen ocak gibi yanar ciğerini dağlar,
Kaplayınca karanlık kederler ufukları.

Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir,
Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera..
Ve gönüldeki mânâlar onlarla yeşerir,
Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ...

Yaş döken bir göz, cephedeki gözlere denktir;
Görmez gayyâları Allah için ağlayanlar.
İçten ağlama kalb sadakatine mihenktir,
Anlar bunu ancak gönülde Hakk’ı duyanlar...
**

Gönlüm her zaman bir gamlı haberle buğulu,
Uçup gidiyor sevdiklerimiz birer birer..
Hislerim buruk, gözlerim yaşlarla dopdolu,
Bir bir gelmeler, bir bir gitmek içinmiş meğer..!

Hayat hep zahmet ve yaş varınca elli beşe,
Sararıyor arzu ve emeller yaprak yaprak;
Sistemler açılıyor birden meçhul inişe,
Ve az ötede hislere çarpıyor son durak...
Ufukta hem bir kanlı şafak hem de sonsuz nûr,
Mü’minler durmadan yürürler hep O’na doğru;
Sonra, ak-kara, eder vadolunanlar zuhûr,
Bazıları zift gibi, bazıları dupduru...

Ve ben pürmelâl ellerim arasında başım,
Ümit çiçeklerimde kırağı endişesi;
“Son” un, bilmem ne kadar yakınına varmışım
Azrail’le söyleşir gibi rûhûmun sesi...

Herkesle beraber yürüyoruz öbek öbek,
Salmışız kendimizi ebet mûsıkîsine;
Rûh sonsuza doğru pervaz eden bir kelebek,
Kaptırmış kendini zevalin en nefisine..

Tıpkı bir ney gibi bütün ömür boyu zâr zâr,
Ne gurbeti biter, ne gurûbu hiçbir zaman.
Mecnun gibi hep ağlar dolaşır O’nu arar,
Gözleri hicranlar dolu, gönlünde hafakan...

**

Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün!
Ağla, vâdiler Nil, dağlar “Tûr-i Sîna” olsun!
Ağla ki, İbrahim’i saran ateşler sönsün! .
Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.!

Şak şak olsun “Kafdağı”, hayat suyu fışkırsın!
Dirilsin ölüler gözyaşı kurnalarında;
İradenin kollarındaki zincir kırılsın..
Ve görülsün fecir süvarileri ard arda..!

.

Fethullah Gülen

Gözlerimde Kan

İçimde ızdırâp, gözümde damla damla kan
Sultânım el amân!
Ey rûhumu saran gizli dertlere nigehbân,
Lutfeyle el amân!
Hakkım diyemem ama, affıma ferman yok mu?
Cürmüm öyle çok mu..?
Boynu tasmalı bir kulum kapında her zaman,
Rûhum Sana kurban..!
Bir kere nazar kılmaz mısın ciğerim kebâp?
Yıllardır bu azâp...
Sen ehl-i keremsin, sun ihsân üstüne ihsân!
Ey derdime dermân!
Tabîbim, derde dermânımsın.. perîşan hâlim..!
Kalmadı mecâlim...
Bırakma ne olur, âteş-i hasrette nâlân!
Gözlerim çağlayan...

.

Fethullah Gülen

Gençliğim

Dalmışdım rengârenk hülyâlara bir dönemde,
Rûhumda dinleyerek sonsuzluk mûsikîsi;
Coşmuş ve haykırmıştım çelikten sadâ ile..
Bir sürü düşünce tüllenirken benliğimde;
Ama bilmem ki kaçının duyulmuştu sesi,
Hâlâ bir sır yumağı sanki o günkü çile.
Görürdü çocukluk devrimi idrâk edenler,
Hayâlin kollarında bugünü kucaklarken;
Doğrusu, o gün bir rüyâ sanıyordu bunu,
Kelebekler gibi ışığa doğru gidenler;
Henüz âlem uykudayken.. ve o kadar erken,
Göremezdik onlar ve ben bu rengârenk sonu.

Kutlu horoz ötüyordu bir ezan sesiyle,
Sadâ yankılanıp çarptı mezar taşlarına
Bir karanlıklar yumağı içindeyken eşyâ..
Hayat üflüyordu ilhâm kokan nefesiyle
Işık ordusundan nurlu arkadaşlarına
Artık diriliş solukluyordu bütün dünyâ...

.

Fethullah Gülen

Genç Adam

Genç adam! Düşün bir yığın dertdi ki asırlık..
Sarmış cemiyeti onulmaz pek çok hastalık.
Milletin heryanı ayrı bir illetle ma’lûl;
Beyinler sarsık, kalbler baygın, devâsı meçhûl..
Meydanlar inliyor; gâyesiz kalabalıklar..
Ve insanlar tıpkı “akvaryumdaki balıklar:”
Şaşkınlıkla gidip kâh sağa tos, kâh sola tos..
Böyle bir topluluk içinde idrâka paydos!
Bunca fezâyîle cemiyet yaşar mı? Heyhât!
Göz görmez, kulak sağır, “kapkaranlık hissiyât..”
Şehirler çirkef oldu, sokaklar zift kanalı;
Gençler serâzât, herşey hürriyet payandalı...
Hayâ yırtılıp gitmiş, iffet ayak altında,
Yalan som altın, aldatma sultanlık tahtında...
Kurt gövdenin içinde yapraklar bir bir solmuş,
Millî ruh derbeder ve millet dâğidâr olmuş...
Genç adam; bu bâdirenin bahâdırı sensin!
Yıllardır, hayâllerde, düşlerde beklenensin...
Doğrul! Kendine gel! Bak tan yeri ağarıyor
Ve ışıklar karanlık ordusunu boğuyor.
Hiç durma koş tulumban elinde dört bir yana!
Göğüsle alevleri bu bir vazife sana!
Yırtılsın bütün zulmetler, belli olsun akyol...
Gel, İslâm emânetin dönmez da’vâcısı ol!
Sensin asırlardan beri beklenen kahraman,
Gel ki, artık dizlerimizde kalmadı derman..!

.

Fethullah Gülen

Fena ve Beka

Dünyâyı bir Cennet saydı sayanlar,
Düşdü arkasına hep aldananlar;
Dahası takılıp yolda kalanlar..
Ziyân olup, heder olup gittiler,
Tasa olup, keder olup gittiler.
Bir uzun yol, menzile zor erilir,
Erenler de gerildikçe gerilir..
İnâyet olmazsa çok zor girilir;
Dere olur, yokuş olur,zâr olur,
Tipi olur, boran olur, kar olur.
Emeller âdetâ kuyu içinde,
Gassal kazanının suyu içinde;
Varılmaz sâhilin koyu içinde...
Hem hicran hem yeis, yürekler hissiz,
Düşler kâbuslu, düşler merhametsiz.
Dünyâ bir fırıldak pek çok köşeli,
Her yanında inci mercan döşeli,
İnsanoğlu bu tuzağa düşeli,
Dermansız ve alîl, mahkûm ve sefil,
Şeytanın ağında, şeytanlar delîl.
Duruş aldatıcı, görünüş yalan,
Gelenler çok ama var mı bir kalan?
Gafillere plân üstüne plân..
Sezip aldanmayan kullar nerede..?
Ve, Hakk'a götüren yollar nerede..?
İzler var yollarda, izler silinmez,
Işıkla yürümüş Ulu bilinmez;
Herkes elenip gider O elenmez;
Sonsuzluk yolunda bir kudsî rehber,
Zirvelere ermiş Yüce Peygamber.
Işık ordusunun biricik nûru,
Garip ruhların neş’esi, sürûru,
İnananların sarsılmayan sûru..
O’na sığınanlar şâd olur-gider,
Ebedlere kadar yâd olur-gider.
Kulluğunla fahra erdik Sultanım!
Işığınla yola girdik Sultanım!
Sayende sevdik, sevildik Sultanım!
Sen’siz yol aşılmaz, kervan yürümez!
Sen’siz mahşer olmaz, kimse dirilmez!

.

Fethullah Gülen

Ebediyete Uyananlar

Yeni bir mevsim kızarıyor, günler şivekâr;
Rüyâlardaki o güneş çehreli nevhayâl,
Otağını kuracak bir âsûde yer arar..
İşveyle çağırıyor onu koylarda bahar,
Rûha hayat üfleyen tatlı mûsikîsiyle,
İsrâfil’in sesi, seslerin en nefîsiyle.
Ne hazân endişesi, ne de hüzünlü melâl...
Ümît iklimi her yanda sırça şadırvanlar,
Nur akıyor musluklarından, içenler mahmûr..
Bu yerde bir bir ebediyete uyananlar
Her lâhza ayrı bir vuslat hazzını duyanlar,
Sevdâya kanat açarlar inançla şen-şakrak;
Ufuklarında ağaran pırıl pırıl şafak,
Ererler hayat suyuna ellerinde fağfûr...

Bilmezler ne gurûb ânını, ne son baharı,
Kol gezer kehkeşânlar, gezdikleri yerlerde..
Her mevsim yaşarlar o güneş yüzlü çağları,
Cennetlerdekine denk tatlı hâtıraları;
Ruhları büyülenerek bir bilinmez hazla,
İki büklüm olup inlerken binbir niyâzla;
Tüllenir solmayan güzellikler perde perde...

Bir de hep melâle açık karanlık ruhlar var,
Yıllarca yaşasalar da yine ömür kısa!
Stresler, hafakanlar ve bitmeyen “eyvâhlar,”
Yaşarken çeker, giderken inler ve ağlarlar..
Önlerinde dağ, dağın arkasında yine dağ,
Sel almış ovaları, her taraf bir vîranbağ,
Gönüllerde ümîtsizlik, dimağlarda tasa...

.

Fethullah Gülen

Dünya

Burada hiç kimse durucu değil,
Hepimiz dünyâdan göçmeye geldik.
Kör olan bu işi görücü değil,
İyiyi kötüden seçmeye geldik.
Pazarcılar gibi alış-verişle,
Öbür âlem için bir sürü işle,
Az bir sıkıntı, biraz bekleyişle,
Bu çetin köprüyü geçmeye geldik.
Gelmedik buraya biz dava için,
Encâmı karanlık bir kavga için,
Dünyâlara ait bir sevdâ için,
Bizler âb-ı hayat içmeye geldik.
Kehf ashâbı gibi mağaralarda,
O en Kutlu ile mübârek GÂR'da,
Henüz ölüp gömülmeden mezarda,
Bitmeyen çileyi çekmeye geldik.
Niceler düştüler dünyâ ağına,
Vuruldular bahçesine bağına,
Anlarlar varınca son durağına,
Bizler bu bahçeyi ekmeye geldik...

.

Fethullah Gülen

Ezeli Nur

Nurdan çehrendeki bu nikab da ne?
Güneşlere taç giydiren ışıkken
Hep hicranla bunca yıl bunca sene
Geçmiş gidiyor.. baharlar beklerken..

Doğ ruhlara arşdan gelen bürhanla
İnlet dört bir yanı altın sadanla
Hayat üfle sihirli rayihanla
Hak adına üfül üfül eserken..

Konuş ki hatipler haddini bilsin
İlahi nefhanla ruhlar dirilsin
Sayende ta zirvelere erilsin
Başlamış gökler de bunu dilerken..

Ey mukaddes kitap ey ezeli nur
Ey iklimi ziya etrafı huzur
Son demde bir kere daha ne olur
Ağar, ışık karanlığı boğarken..

Bahar olmasa da sonbahar olsun
Cihanlar bütün avazınla dolsun
Yeniden namın her yanda duyulsun
Şu fanı ömürlerimiz biterken...

.

Fethullah Gülen

Ey Nebi - 2

Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde,
Gönlümde belirdin de daldım kaldığım yerde;
Hayâlin ağarırken ruhumda perde perde,
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde...

Sen, o ışıktan ikliminle en tatlı rüyâ,
Sen, mor, pembe renklerle rûhumu saran hülyâ..
Kararır, Sen’i duyup Sen’i görmezsem dünyâ,
Dostlarınla elele gezdiğin tepelerde...

.

Fethullah Gülen

Ey Nebi - 1

Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın?
Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın?
Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var..!
Lûtfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?

Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu?
Kebab oldu sînem âhıma itimat yok mu?
Yüz sürüp izine bekledim ilk günden beri,
Yoksa bende Sen’in sevgine istidat yok mu..?

.

Fethullah Gülen

Emekliyoruz

Kaç mevsim oldu yollarda zelil ve derbeder,
Gökte uçanlara inat hep emekliyoruz.
Hâlimiz mezardakilerin hâlinden beter,
Bir sırlı nur kapısı açılsın bekliyoruz...
Ayaklarımızda zincir, boynumuzda kement,
Sürüm sürümüz, sürüm sürüm bütün insanlık.
Yazık! Süründürülüyor bu koskoca millet,
Mukaddesler târ u mâr, düşünceler karanlık.

Yollarda bekleyenler de var süzülmüş gözler,
Sinelerinde sızı, çehrelerinde hasret..
Yürüyorlar arkalarında ışıktan izler;
Yürüyorlar ve Cennet kevserleriyle sermest.

'Âb-ı hayat' içip ölümsüzlüğe ermişler,
Hülyaları pırıl pırıl, ufuklarında nûr
Daha şimdiden varıp cennetlere girmişler,
Esiyor çevrelerinde üfül üfül huzûr.

İklimleri hazan bilmeyen bahçeler-bağlar,
Neş'eyle güler semâ, vuslatla coşar zemin..
Bu dünyâda her mevsim, ayrı bir bahar çağlar,
Âdetâ burada her şey gökler kadar derin...

.

Fethullah Gülen

El Değmemiş Bahar

Göründü ufku şûh tepelerin, mor dağların,
Yüzerken uyuyanlar en derin uykularda..
Mor pembe şafaklar tülleniyordu ard arda..
Kuğuların süzülüp gittiği gün sularda,
Duyduk ürperten soluklarını nevbaharın.
Bir mâvi sükûn sarmıştı hülyâlarımızı,
Gökyüzü ümitle göz kırpıyordu uzaktan..
Tam yapayalnız kaldığımız an dayanaktan;
İnâyet azimle bütünleştiği kuşaktan,
Morartıyordu mesajlar rüyâlarımızı.

Suyu gürül gürül çeşme coşmuştu yeniden,
Esiyordu her yörede ikbâl meltemleri.
Bir nurlu neş'e sarıyordu hemen her yeri..
Ve ömrün gönlümce geçen en mutlu günleri,
Yaşanıyordu bir kere daha en derinden.

Bir zümrüt içinde el değmemiş taze bahâr,
Tıpkı mâzînin deseni ve mâzînin rengi..
Örülüyor dantela gibi nizam hevengi,
Hasretli sînelerin hasretlerinin dengi;
Firdevsî tepeler üstünde mor erguvanlar...

Şimdi rüzgâr esiyor, çemenler ürperiyor,
Hazâna uğrayan yerlerde dipdiri güller..
Sûr sesi duymuş gibi diriliyor ölüler..
Bu hülyâlı mâvilikte onlarla beraber,
Hicrânla yanan sîneler vuslata eriyor..

.

Fethullah Gülen

Dostla Halvet

Hakk’a kul olanlar kula kul olmaz;
Kulluğa erenler yollarda kalmaz.
Ruhlarında vuslat, ruhlarında haz,
Âlem aldansa da onlar aldanmaz.
Baş koyup Hak eşiğinde bekleyen,
Dost düşünüp, dost deyip, dost söyleyen;
Şevklerle şahlanıp aşkla inleyen,
Yüz hazân görse de sararıp solmaz.

Üveyk gibi kanatlanan rûhuyla,
Pür neş’e ve meleklerle kolkola,
Uzayıp Sonsuz’a ulaşan yola,
Girip yol alanlar asla yorulmaz...

Kuşlar gibi her ân kanat çırparak,
Akıl ermez ufuklarda uçarak;
Gidip sır kapılarını açarak,
Hakk’la halvet olur, olur ayrılmaz.

.

Fethullah Gülen

Devlet-i Ebed Müddet

Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak,
Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak..
Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan,
Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan;
Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak,
Her yana inci inci damlalar yağdıracak.
Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan,
Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan..
Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek,
Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek;
Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan,
İçecekler 'âb-ı hayat' fışkıran pınardan.

Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak,
Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak,
Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet..
Dillerde kudsî türkü 'Devlet-i ebed müddet'
Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak
Ruhların beklediği zirveye ulaşacak...

Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet
Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!.
Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla!
Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla,
Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt!
Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...

.

Fethullah Gülen

Deli sanır

Dost ile dost olmak gâyem
Başka şey istemez gönlüm!
Aşk u şevk olsun sermayem
Tambur-ney istemez gönlüm.
Tek O'nunla dost olayım
Kadehler gibi dolayım
Gül bahçesinde kalayım
Nam almak istemez gönlüm.
Şöhret ü şandan geçeyim
O'nun yolunu seçeyim
Kulu olup hep sekeyim
Şah olmak istemez gönlüm.
Hem yazımı hem kışımı
Bırakayım meâşımı*
Koyam yoluna başımı
Can u ten istemez gönlüm.
Sezmesin dostlar hâlimi
O'na bağlı âmâlimi
Duymasınlar melâlimi
Bilenmek istemez gönlüm.
Zaten bir bahtı karayım
İçi dışı hep yarayım
Derdim dildâra varayım
Kîl u kâl istemez gönlüm.
Kimi beni deli sanar
Dertli kalbim O'nu anar
Şeker-şerbetlere banar
Başka bal istemez gönlüm.

* dünyaca yaşamak

.

Fethullah Gülen

26 Temmuz 2010 Pazartesi

DauSSILa

Dinliyorum ruhumu gurbetten usanmışım,
Bunca “daüssıla”ya dayanırım sanmıştım..
Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım,
Herkesle hem dem olacağıma inanmıştım

Milli ikbalimize koşarken nefes nefes,
Ülkemde yaşayıp orada ölmek hayalimdi;
Bir gam melodisi bu yerde duyduğum her ses
Yutkunuyorum belirsiz duygularla şimdi.

Hiç bilmem gönlümün sevdadan bıktığını,
Yer yer bükülmüş olsa da irademin kaddi;
Kim görmüş Mecnun’un Leyla’yı bıraktığını
Hep bu oldu dünyada düşüncemin serhaddi.

Bir buz gibi gözümde her sabah doğan güneş,
Kabuslar gibi çöküyor, çökünce her gece;
Gündüzler burda kabir karanlığına eş,
İnsanlar ufuksuz, hayatsa tam bir bilmece..

Renkler bir darlığın ağında, hepsi de gri,
Anlamsız bir tümsek o koca gökdelenler;
Duygular derbeder, düşünceler serseri,
Bir hiçe bağlı burada doğanlar, ölenler.

Düz günler monoton, bayramlarsa bir karnaval,
Adeta bir çöl gibi bana bu koca diyar;
Izdırap tam ızdırap, neş’enin rengi melal,
Hazanla inim inim duyduğum yaz-bahar.

Vermiyor bencesini zevk u safanın hayat,
Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler;
Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat,
Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler.

Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı,
Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman;
Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı,
Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan..

İç mürakebe deyip kendimi dinliyorum,
Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkarım;
Bir mum macerası; yanıyor ver eriyorum
Olsaydı aydınlatmak bari yanarken karım..

.

Fethullah Gülen

Çocuk (Orta Fasıl)

Göğüslerde koklanıp okşanacak tomurcuk,
Üfül üfül esen tertemiz râyihasıyla;
Ötelerin en büyük armağanıdır çocuk,
Masmavi dünyâsı, neş’e tüten havasıyla...
Millet ulu bir çınar, çocuksa bir çekirdek,
Atkılar salar her yandan toprağın bağrına;
İşlediği iş, Fâtih ordularınkine denk,
Her tohum bir başka iklimi alır ağına...

Çocuk bir neş’e kaynağıdır yuvada inan!
En tatlı nağmeler gibidir soluğu -sesi..
Çocuksuz yuva eksik, onsuz mutluluk yalan,
Tıpkı Cennet meltemlerine benzer nefesi...

Goncalar gibi tebessüm eden çehresinde,
Ardarda başka güzellikler tüllenir durur..
Çocukla seslendirilen hayat bestesinde,
Ebediyet âleminden şarkılar duyulur.

Yuva çöl gibidir filizleninceye kadar,
Tomurcuklar arasında ev Cennet’e döner..
Filizlere giden yollar kapalıysa eğer,
Millet pâyimâl olur, yuva devrilir-gider.

.

Fethullah Gülen

Çekişen Dünyâlar

Acıyan O, gözeten O, gerisi hep hissiz,
Bir tane merhametli, bir sürü merhametsiz.
Kalbler derin bir şevkle O’nu hecelemekte,
İnançsız dimağlarsa, ömür boyu hayrette.
Yapayalnızlar, beşikten tâ mezara kadar,
Bu kara yalnızlıkta bir yığın ızdırâp var...
Dünyâ derin bir kuyu, sonu ölüm çukuru,
Yollar zaman tüneli, boru içinde boru.
Önde karadelik, arkada ölüm ejderi,
Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri...
Ufku şafak bilmez, hazan sarmış baharını,
Bedbinlik, ümîdsizlik karartmış her yanını.
Bizim ufkumuzda renkler: Mavi, kırmızı, mor,
Her yerde renkten cümbüşler O’nu heceliyor.
Çevremiz pırıl pırıl nûr, buğu buğu huzûr,
Gök-yer raksa gelmiş her yanda ayrı bir sürûr! ..
Kevserler çağlıyor, kevserler etrafında biz,
Suyu kesilmez çeşme akıyor sessiz sessiz...
Koş, yetiş sen de ışık ordusuna ve kurtul..!
Kulluklardan sıyrıl, sadece Allah’a kul ol!
Her şeyde bir ölgünleşme, her şeyde tükeniş,
Tek bir yol var: Ölümsüzler kervanına yetiş!

.

Fethullah Gülen

Çarkımız

Bozulur her dümen vakit dolunca,
Bu 'Ak nizam' sürer-gider âhenkle...
Dönüyor çarkımız yollu yolunca,
Geceler gündüze döner âhenkle.
Aşıp tepeleri çıkınca düze,
Bize bayram; mâtem olur köksüze...
Hasımlar gelince bitevî dize,
Işık karanlığı siler âhenkle.
Atıldığı gibi gidecek inan,
Tarihe savrulan o büyük yalan!
Şafak ortalığı sardığı zaman,
Ünümüz göklere erer âhenkle.
Yurdun evlatları bir bir dönecek,
Asırlık mahzûnlar o gün gülecek.
Hızır, Musa bir araya gelecek,
Ve artık bu devir sürer âhenkle...

.

Fethullah Gülen

Cihad Ruhu

Bir aşktı, bir tutkuydu ruhlarımızda cihad,
Sevdâyla kanatlandık çağlar ve çağlar boyu...
Duygularımız coşkun, gönüllerimiz âbâd,
Koştuk serhadlere her serhad bir ahret koyu...
Kur’ân yeminli gürül gürül atlarımızla,
Geçtik en aşılmaz tepeleri dolu dizgin;
Hülyâlardakine denk erişilmez bir hızla,
Vardık vuslat kapısına ruhlarımız gergin.
Yağdık yağmur gibi toprağı bâkir her yere,
Duygu duygu yeşerdik en münbit tepelerde;
Şehraynler gibi tüllendi bizimle her yöre,
Tünerken dünya henüz karanlık gecelerde.
Yiğit nârası, at kişnemesi, nal sesiyle,
İnledi yer-gök, inledi yıllar ve asırlar;
Yüce mefkûremizin ışıktan bestesiyle,
Yankılandı dağlar, taşlar, altın çayırlar...
Girmeden başka arzu, başka hayal araya,
Sînelerimizde şevk, şakaklarımızda ter;
Yolların açıldığı noktalarda ukbâya,
Erdik bir ölümsüzlüğe ruhlarla beraber.
Bu çerçevede şimdi bir gece kasveti var,
Bir hayli serince esiyor poyraz her yerde...
Ne çıkar, az ileride altın saçlı bahar,
Sarmış bütün ufku tülleniyor perde perde.

.

Fethullah Gülen

Büyük Çilekeş

Kan ter içinde yaşadın kan terdi pazarın;
Yoktu vefadarın...
Sinelere çarpıp geçiyordu ah u zarın..
Ateşten efkarın..
Mağmalar gibiydin yalnız kaldığın günlerde...
Derdin perde perde;
Hasretle geçip gitti hicran dolu anların;
Müşişti kararın;
Nurlar yağıp karanlıkları boğuncaya dek,
Bu kavga sürecek...!
Aşk rehberin olmuştu, mefkuren de dildarın;
Coşkundu esrarın...
İnleyip dolaştın çöllerde...çöldü her yöre;
Ova, dağ ve dere..
Bahar müjdelemiştin, tüllenmeden baharın,
Ümitten diyarın..
Göçüp gittin bir gece tan yeri ağarırken..
Ak horoz öterken...
Hep anıp durmuştun, erdin vuslatına Yar'ın...
Gönüller mezarın...

.

Fethullah Gülen

Bülbülün Çığlığı

Bülbül hep kuytu bahçelerde öter,
Çiçeklerin raksettiği demlerde...
Her nağmesi bir poyraz olur eser,
Gariplerin dolaştığı yerlerde..
Feryâdı sînemdeki âhlara denk..
Ve bayırlarda perde perde sesi;
Dövünür tâ güneş doğuncaya dek,
Alevden demetler tıpkı nefesi...
El değmedik ağaçların başında,
Bir ömür boyu hiç durmadan inler;
Hüzün çağlar gözlerinin yaşında,
Kim görür, kim anlar ve kimler dinler!?

.

Fethullah Gülen

.

Bülbül Ötmesin

Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle,
Aynı görüyorum karanfili yâseminle...
Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun...
Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı,
Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası.
İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler,
Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler..
Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler,
Şimdi rûhum renkler ötesi birşeyler bekler.
Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı,
Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...

.

Fethullah Gülen

Bu Yiğitler

Bir tulû' kadar gurûbu seyretmek de tatlı,
Rûh, bir kısım sihirli duygularla kanatlı...

Her gurûb, bir tulû'a emâre bu âlemde,
Karanlığın arkasında ışıktan bir perde.

Geceleri gökler pırıl pırıl çehresiyle,
Hep bir türkü söyler o müthiş hendesesiyle.

Sessiz, durgun ve dupduru iklîmiyle semâ,
Bize göz kırpar.. arkasında ayrı bir dünyâ...

Hazân kış güftesiyle gelir, bestesi bahar,
Karın-buzun bağrında mayalanır çemenzâr!

Gurûbda sırlı renklerle tüllenir yamaçlar,
Öteden gölgeler gibi salınır ağaçlar...

Bir başka âlemden gelip sarkmış gibi dal dal,
Herbir dalda ebediyeti seyreder hayâl...

Bir gizli pancur açılmış gibi ötelerden,
İnsan sıyrılabildiği sürece kendinden;

Uhrevî besteler duyar gönlünün sesinden...
Cennet nağmeleri dinler kendi nefesinden.

Coşar ve şahlanır ruhlar vuslat hayâliyle,
Yârın ışıklarla süzülen yâl ü bâliyle...

Ruh bu rüyâ âleminden uyanmak istemez;
Bu âleme erenler aslâ geriye dönmez!

Gözleri süzgün, O'nu görür, O'nu sezerler,
Ellerinde aşk kâsesi hep mahmûr gezerler.

Sonsuzluk şarabıyle sermest ebedî rindler,
Her zaman ışık türküsü söyler bu yiğitler...

.

Fethullah Gülen

Bu Ülke

Zulüm paletlerinin arkasından...

Bu ülkede 'han sarhoş hancı sarhoş, '
Yanıp gitmiş başakları biçilmez.
Sular akar isli-paslı ve nâhoş,
Yosun tutmuş pınarları içilmez.
İnsanlarda heyecandan eser yok,
İsyan içinde aç, nankörlükte tok...
Ölmeden gömülmüş ararsan pek çok,
Hortlaklar diyarı yollar geçilmez.
Ak geçmişten kalmamış nâm u nişân,
Yıkılmış köprüler yollar perişân;
Acı bir rüyâ bizlere ulaşan,
Yalan - gerçek birbirinden seçilmez.
Târih bir koyda yanıp sönen fener,
Birkaç harâbe, bir-iki de kemer;
Üst üste devrilen bütün değerler,
Bir daha ya dikilir ya dikilmez.

.

Fethullah Gülen

Bu Gelen Bahar

Hem bahtıma hem ikbâlime ışık yağıyor,
Bir yerde gurûb, bir yerde de güneş doğuyor.
Hız kesiyor o eski gurbetler yavaş yavaş,
Sulh çizgisinde kalb ve kafa arası savaş...
Aşk ve sevgi kinleri, nefretleri aşıyor,
Herkes yitirdiği eski cennete koşuyor.
Ufukta şafak, artık gece gerilemede,
Yırtılıyor zulmetler her yerde perde perde.
Tülleniyor ruhlarımızda sevdalı bir yaz,
Ne çıkar sanki biraz sertçe esmişse poyraz.
Güller açıyor her yanda bülbül nağmesi var,
Dünkü renkleriyle geliyor bu gelen bahar...

.

Fethullah Gülen

Bizler de Dirileceğiz

Bu ülke ki gâzîler şehîdler diyârıdır,
Bütünüyle bize cedlerin armağanıdır.
Cennetleri andıran bağ ve bahçeleriyle,
Ovası obası zümrütden tepeleriyle;
Muhteşem geçmişin değerli yâdigârıdır.
Yâkut sütunlar üstünde fîrûze kubbeler,
Dört bir yanda şâha kalkmış gibi minâreler;
Hiç eskimeyen bir manâ ile hâlâ süzgün,
Gökde yıldızlarla mahyalaşan o şanlı dün
Ki sönük bir rüyâdır yanında efsâneler...

Ne şarklı İsfendiyâr ne garbın
İskender’i,Hayâl edememişti bu dünyâyı hiçbiri..
Âlem henüz karanlıklar içinde yüzerken,
Ermiştik uhrevî aydınlıklara çok erken..
Ve seyrediyorduk buradan tâ öteleri

Şimdi hazân vurmuş bu lâle bahçesinde biz,
Ümît ve inkisârla yutkunuyoruz sessiz..
Hülyâlarımızda bir yeni şafaklar çağı,
Her gün daha aydınlık görüyoruz varlığı;
İhtimâl ki bir gün bizler de dirileceğiz...

.

Fethullah Gülen

Bir Kaşık İrfan

Haberi yok çoğunun bu yaşanan dünyâdan,
Hezeyanla geçiyor sabahlar ve akşamlar.
Seyrediyor varlığı sisli-paslı bir camdan,
Dolapta dönen yolda, yolunu kesmiş yollar...
Birşey gördüm sanıyor, gördüğü sis ve duman,
Zannınca yol alıyor, mesâfeler ayarsız;
Bir ömür boyu alıp satıyor hiç durmadan;
Ama, kantarlar vefâsız, kıstaslar vefâsız...
Gerçeklere kapalı rüyâlarla avunur,
Büyüklüğü sadece ikindi gölgesinde;
Alternatif yokluk, yoklukta çalım ve gurur,
Derenin dibindeyken, dağların zirvesinde...
Âlemi hor görme, bencillik, kibir ve caka,
Küçüklüğe emâre ne varsa hepsi onda.
Ne halka yararlı bir işi var ne de Hakk’a;
O pesbayağı ruh, görünme sevdâsında.
Çehresine bakarsan kömür elenmiş gibi,
Manâsız bakışlarında Mecnûn’ca gülüşler;
Bir kaşık çalsan irfânına görünür dibi,
Sırf bir aldatmaca o aydınca görünüşler.

.

Fethullah Gülen

Bilir

İddiâdır görmemişin haberi,
Her şeyi rûhuyla görenler bilir.
Ermemişte yoktur bilgi eseri,
Hakk'ın sırlarını erenler bilir.
Hakikat semtine varmayan bilmez,
Sırr-ı 'allemnâ' * yı görmeyen bilmez,
Mârifet güllerin dermeyen bilmez,
O’nun has bağına girenler bilir.
Dünyâyı dolaşan seyyahlar değil,
Alev alev yanan emrâhlar değil,
Mihrab değiştiren ham-ruhlar değil,
'Yâr yâr' diyerek can verenler bilir.
Aşk yolunda hep itilip kakılan,
Yığın yığın belâlara takılan,
Horlanıp ve hor gözlerle bakılan,
Şânını yollara serenler bilir.

* Kehf sûresinin 65. âyetinde 'Nezdimizden, ona bir ilim öğretmiştik' şeklinde işaret edilen îlm-i ledün.

.

Fethullah Gülen

Benim Rabb'im

Benim Rabb’im benim Rabb’im;
Sen’den başka yoktur Rabb’im!
Dostluğunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabb’im!
Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabb’im.
Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Herşeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabb’im!
Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabb’im!
Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabb’im!
Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabb’im!

.

Fethullah Gülen

Zaman Parıltısı

Karanliklarda, gündüzlerin arkasindayim,
Bitmis ikinci dünya savasi, ugursuz ve kahraman,
Uzakta esir uluslar türkü söyler,
Türklügümün farkindayim.

Bir soluk gelmekte karsi gezegenlerden,
Vakt içinden inmektedir gölgeler.
Toprak üzerinde, atmosferler üzerinde
Soguyan gecemin farkindayim.

Biçimler, evlere, esyalara rahatça sigmis,
Var olmus var olmayan.
Biçimler sonsuzluga yaklasmis,
Aklimin farkindayim.

Ne agaçlar uzanmis mevsimlerimce
Ne yildizlar gerçek, aydınlıgım kadar.
Aşkla kımıldayan küçücük ışıklar uçusur içimde yön yön,
Yaşadigimin farkindayim.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Yüzükoyun

Yüzükoyun yatma diyor annem
Yatar mıyım hiç,
İster miyim
Yüzümün
Koyun olduğunu?

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Yenilen Büyür

İşte karanlik büyümüstür,
Dag daha dag
Su daha su
Yildiz daha yildiz olmustur ötelerde.
İşte karanlik büyümüstür,
Ellerin
Ayaklarin
Soluklarin karasi,
Göklere, göklerin karasina karismistir kocaman.
İşte karanlik büyümüstür,
Yarali atlarin kisnemeleri
Geri çekilen toplarin gicirtisiyla büyümüstür yusyuvarlak.
Uzaklarda
İzmirden çok uzaklarda
İşte karanlik büyümüstür,
İşte gözlerini örtmüstür yenilen.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Yalnızlığım

Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir,
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım

Güneşim aydan sarı, yarınım dünden zorsa,
Sarsın artık ömrümü tunç kandillerin isi
Üşüyen ellerimden tutmalıydı birisi,
Eğer benim gözlerim onları görmüyorsa.

Bir camın arkasında açılıyor güllerim,
Havuzum pırıl pırıl... yıkar bakışlarımı.
İşler temiz ziyalar suya nakışlarımı;
Ruhumun dünyasından eser tahayyüllerim

Rüya rüzgarlarında bir yaprak yalnızlığım
Düşüncem bir neydir ki ürperir perde perde
Belki bu mısralarım esecek gönüllerde
Fakat herkese uzak kalacak,yalnızlığım.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Tenha

Ben ölecegim, kimse seyretmesin,
Günes ve düsünceler içinde.
Soyunacagim elbiselerden ve hatiralardan,
Bir semalar sessizliginde.

Asude ve mahzun ellerimle,
Nasibimi bir kenara birakip.
Eski sarkilar söylerken,
Daglarda atesler yakip.

Kimse seyretmesin, ask ve sonsuzluk,
Garip mezarliklar -arasindan gidecegim.-
Kokulu sularla yikanarak
Karanliklarda zevk edecegim.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Sular Bizden Akıllıdır

Sular bizden akillidir, daha evvel görür aksami,
Iner havadan önce, karanliga,
Büyük bir balik gibi ortadan silinir,
Kaçisirken hayvanlar daga.

Sular bizden akillidir, memnun olur,
Sadece agaçlardan.
Baska insanlardan degil,
Bizi yalniz birakan.

Sular bizden akillidir, uyumaz,
Açar mavilige, iri gözlerini.
Ve bekler bir ölüm sirri içinde,
Kendi hayatinin yerini.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Söyle Sevda İçinde Türkümüzü

Söyle sevda içinde türkümüzü,
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz,
Yaşamak bu kadar güzelken?

İnsan, dallarla, bulutlarla bir,
Ayrı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir,
Yaşamak bu kadar güzelken?

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Sivaslı Karınca

Koca Kizilirmak köpüre köpüre
Akiyordu,
Bir telgraf diregi dibinde,
Zamanlar kadar telassiz ve köpüksüz,
Yürüyordu,
Sivasli bir karinca.

Karsi kiyidan parlak,
Kisniyordu,
Atlar doru doru,
Atlarin sarkisindan ayrilmis,
Yürüyordu,
Atlarin mesafesini anlamaz.

Sesi, adimlarinin sesi, memnun ve bahtiyar,
Duyuluyordu,
Kahraman.
Bir açligin ayaklarinca aziz,
Yürüyordu
Yeryüzünden.

Rahat gidisinden belli,
Biliyordu,
Dagi, suyu, otlari, lezzetle.
Baska karincalardan kopmus,
Yürüyordu,
Baska karincalara.

Gayretle, çalismakla, yorulmazlikla,
Benziyordu,
Afrika'dakine, Çin'dekine, Paris'tekine,
Kara topragin alni üstünde, kara,
Yürüyordu,
Alin yazisindan daha hür.

Yoktu fikirlerden, davalardan haberi,
Yürümüyordu,
Rüyasi hiç.
Bugday tanesi üzre,
Yürüyordu,
Sivasli bir karinca.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Simgelerde Yüzler

Bir isik üstünde gelir
Gelir o
Isirsin
Seversin yeri gögü
Uyanmis tutsaklar çagrisina dek.
Dolar da
Dolar da yüregine tohumlarin davranisi
Uzarsin
Bir anidan bir gelecege gövermiscene.

Gelir de bir uykusuza su
Gelir bir orman uyanik yellerden.
Gider hele
Yildizlarin
Gider hele göllerin yalnizligi
Kalirsiniz
Yaptiklarinizla yüz yüze, çirilçiplak.

Almistiniz
Vurmustunuz
Ovalar basak çogalimiyla doluydu,
Derelerde vardi bilinmez anilarin gücü
Agaçlarin yemisleri sizin agirliginizdaydi,
Çalmistiniz
Öldürmüstünüz çünkü.

Bir sorgu günü degil anlamak günü
Gözleriniz açilsa
Maviden
Açik kalsa agziniz kandan simdi
Sizi bagislamaz yeralti otlari bile
Almaz yilan uykulari bile düslerinizi sizin
Siz dikeysiniz, siz hamsiniz.

Simdi ne siz varsiniz, ne o, ne oteki,
Yaban yesili ev yesilini kovmustur.
Yine issiz
Yeryüzü gökyüzü,
Yine issiz
Ölüler unutulmus gider
Ölülerin ardindan bir köpek gider.

Kopmuscasina sen simdi
Karanligin, yoklugun ardinda sen
Bitersin yerden göge;
Upuzun
Egri uzun
Dar uzun.
Gider o
Gider
Gider bir isik üstünde.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Seni Sevmek

Kisi seni severse
Soyunur aya karsi
Sever
Ölüsüne dek

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Samsun'dan Ankara'ya

- Ordunun silahlari alinmis
ve alinmakta

Atim acindan hasta, çalmislar kilicimi,
Üsürüm.
Içimde silah sesleri,
Sabaha kadar, tövbe tövbe,
Gecelerle dövüsürüm.

Kabzelerim vardi paril paril,
Altin elmas.
Getirmistim ta Orta Asyadan,
Ta bati Avrupa hayran olmustu,
Kalmis agirliklarinca avuçlarimda yas.

Hepsi bir baska biçimdeydi,
Ama kardesti tüfekle yay.
Onlarla yasamam hizlanirdi,
Duyulurdu suyun ekmegin lezzeti daha hos,
Daha kolay.

Çalmislar kilicimi,
Vaktim bir atesle kizillasir önce.
Sonra tarihler tarihler döger içimizdekileri,
O kadar hafif, o kadar yalin,
Kilinç olur düsünce.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Seni

Seni
Seni
Öyle uzun seviyorum ki seni
Ya yaradılışta doğmuşum
Ya ölümsüzün biriyim ben...

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Ötelerde Aramak

Kaçmış uykum yabancı ormanlardan,
Dağlar mağaralarla ovalardan kaçmış.

Yağız at bir başka kişi, bir uzak,
Çözülür çözülmez kaçmış.

Soğuk, düzgün, anlamlı, taş, oyunsuz,
Dev okuldan mini mini çocuklar kaçmış.

Suçlama bu ak gövdeyi şimdicik,
Usu bilinmeze kaçmış.

Geceleyin çırılçıplak düşmüşüm ben ardına,
Yüz ölü'm var, biri kaçmış.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Ölü

Hangi mahallede imam yok,
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.

Ölüler namına azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Müslüman değil miyim, haşa,
Fakat istemiyorum kalabalık.

Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sızlamasın karanlığım havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,
Ki bütün azalarım hülyada.

Hiç bir dua yerine getiremez,
Benim kainatlardan uzaklığımı.
Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,
Çılgınca seviyorum sıcaklığımı...

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Öldürdügümüz

Geceyle parlayan gözleri vardi,
Cesurdu, cesurdu ziyade.
Nasil ki çekti bizi,
Istifade.

Karanlik magaranin kapisinda durduk,
Geçerken biraktik tasi.
Sustu büyük bagirmasinda,
Gecelerin ve ormanlarin sirdasi.

Artik bizim gibi degil,
Su içmez, kimildamaz.
Uyanikligi hiç yok,
Uykusu az.

Öyle garip ve öyle sade,
Süsler yapacagiz süslerinden.
Tüyleri gibi aydinlik,
Ve bir sey görmeyen.

Hazir, etrafin düsmanliginda,
Zaferin bitmez tükenmez yemegi.
Aklimizin, korkumuzun, ellerimizin,
Beraber yiyecegi !

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Oyun

Oynasak
Biri yıldız olsa
Biri ben olsam.

Oynasak
Gelse gecenin biri
Çağırsak gündüzün birini
Biri ben olsam.

Oynasak
Alsam yeni doğan çocuğun sesini
Götürsem
Yıldıızın birine.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Nereye

Nereye sevdiğin benim , inandığım nereye ,
Rüyaların yarasalar gibi uçuştuğu geceler içinden.
Dalgınlığımla hareketlerini seçemiyorum ,
Varlığının altın kafiyesini arıyorken ben .

Hangi dünyaları dolaştıktı bilmiyorum ,
O nasıl bir adaydı , nasıl bir deniz .
Gök , bir söğüt dalı gibi eğilmişti sulara doğru ,
Ve eğilmiştik o dal gibi hayata doğru ikimiz .

Kim ellerini alnımda gezdirirken o ten , ses ile ,
Bana kalbin musikisini verecek , haberi olmadan.
Geceyi avuçlarımda siyah bir gül gibi duyuyorum ,
Ve sen misin bilmiyorum bu gülü bırakan .

Nereye , ey göz yaşlarımın sıcaklığı ,
Ki başka birisi yok beni duyan .
Rüyalar nereye gidiyor , anlamıyorum ;
Ve sen nereye gidiyorsun , hatıralardan .

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Mustafa Kemal'in Kağnısı

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok.Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Mavi

Ağaç taşı anlamaz
Gökyüzü MAVİ iken
Ağaç susuzluğu anlamaz
Gökyüzü MAVİ iken
Ben seni
Çok sevdiğimi anlarım
Gökyüzü MAVİ iken

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Kötü

Ben seni tanıyorum, bir gece geldin
Çırılçıplak.
Sordun aşkın sonunu,
Boynuma sarılarak.

Parladı üstümüzde ışıklar,
Semadan gelen izin:
Arzetti tüylerimin lezzetini,
Karanlık neslimizin.

Hissettik seni hoşlandık,
Kabul etti hayvan düşünceyi,
Büyük sevin muzaffer oldu,
Sabaha kadar.

Tarihten önceki yüzler,
Şimaller üstünde acaip,
Bütün hislerden evvel,
Bütün hâtıralar gaip.

Sabahlara kadar ağladım,
Hayvanlar ve insanlar halinde, muhabbete.
Hep aynı pişmanlık,
Kaybolan vakte.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

.

Korkuluğun Korkusu

Sen korkutursun
Küçücük kuslari
Bahçelerde sabahtan aksama dek

Ama gelince kocaman gökler geceleyin
Üstüne dogru
Senin korktugunu duyarim.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Korku

Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin
Bu gecelerden ki kalbe aşina
Havalarda büyük misafirlikler dolaşıyor.
Korkuyorum değerken karanlığın hayatına.

Korkuyorum anneciğim, nerde ellerin;
Bu adamlar ki çalışmakta
Sabahın temiz şarkıları,
Yükselmiş bayraklar uzakta.

Korkuyorum anneciğim ellerin nerde
Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel.
garip ninnilerle uyut beni,
Korkuyorum yaşamaktan ki, çok güzel.

.

Fazıl Hüsnü Dağlarca