27 Temmuz 2010 Salı

Ebediyete Uyananlar

Yeni bir mevsim kızarıyor, günler şivekâr;
Rüyâlardaki o güneş çehreli nevhayâl,
Otağını kuracak bir âsûde yer arar..
İşveyle çağırıyor onu koylarda bahar,
Rûha hayat üfleyen tatlı mûsikîsiyle,
İsrâfil’in sesi, seslerin en nefîsiyle.
Ne hazân endişesi, ne de hüzünlü melâl...
Ümît iklimi her yanda sırça şadırvanlar,
Nur akıyor musluklarından, içenler mahmûr..
Bu yerde bir bir ebediyete uyananlar
Her lâhza ayrı bir vuslat hazzını duyanlar,
Sevdâya kanat açarlar inançla şen-şakrak;
Ufuklarında ağaran pırıl pırıl şafak,
Ererler hayat suyuna ellerinde fağfûr...

Bilmezler ne gurûb ânını, ne son baharı,
Kol gezer kehkeşânlar, gezdikleri yerlerde..
Her mevsim yaşarlar o güneş yüzlü çağları,
Cennetlerdekine denk tatlı hâtıraları;
Ruhları büyülenerek bir bilinmez hazla,
İki büklüm olup inlerken binbir niyâzla;
Tüllenir solmayan güzellikler perde perde...

Bir de hep melâle açık karanlık ruhlar var,
Yıllarca yaşasalar da yine ömür kısa!
Stresler, hafakanlar ve bitmeyen “eyvâhlar,”
Yaşarken çeker, giderken inler ve ağlarlar..
Önlerinde dağ, dağın arkasında yine dağ,
Sel almış ovaları, her taraf bir vîranbağ,
Gönüllerde ümîtsizlik, dimağlarda tasa...

.

Fethullah Gülen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder