17 Şubat 2010 Çarşamba

SAKARYA TÜRKÜSÜ


İnsan bu,su misali, kıvrım kıvrım akar ya ;
Bir yanda akan benim , öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su , tarih, yıldız ,insan ve fikir;
Oluklar çift;birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük ,küçük , kainat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat !
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor , yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin ?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor , bu dava öksüz , bu davabüyük !...

Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya !
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya ?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda ne rutbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirde pişmiş aştan;
Ve ayrılık anneden , vatandan , arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmıış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardında çil çil rutbeler serpen ordu?
Nerede kardeşleri , cömert Nil, mert Tuna;
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çapar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir !
Bütün bunlar sendedir, bu grift bilmeceler:
Sakarya kandillere katran döktü geceler.

Vicdn azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya !

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz , hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar , belki çeker de bir kıl !
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl !
Sakarya , saf çocuğu , masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun !
Sen ve ben , göz yaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız !
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl , ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz !

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüz üstü çok süründün , ayağa kalk, Sakarya !....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder