29 Mayıs 2010 Cumartesi

Sevmek Dediğimiz

Sevmek dediğimiz...
Sevmek, yalnızca sevgiden oluşmuyor.

Bir altın madeninin duvarından kopardığımız bir parçanın içinde altınla birlikte nasıl taş, çakıl, çamur buluyorsanız, sevmek dediğinizde de sevginin yanında sevgiye benzemeyen birçok duyguyu buluyorsunuz.

Sevmek, yalnızca sevgiden ibaret olsaydı, sevdiğimizin mutluluğunu ister, onun mutluluğundan mutlu olurduk ama biz sevdiğimizin mutlu olmasını değil, “bizimle mutlu olmasını” istiyoruz.


“Bizimle” sözcüğü altının yanındaki çakıl işte.

Sevdiğimiz kadın bir başkasıyla mutlu olduğunda bu bizi mutsuz ediyor, sevdiğimiz bir başkasıyla güldüğünde bu bizi ağlatıyor, sevdiğimiz bir başkasıyla seviştiğinde bu bizi yaralıyor.

Sevmek, sevdiğimiz “bizimle” mutlu olduğunda, bizi başkalarına tercih ettiğinde sevgiye benziyor ama sevdiğimiz bir başkasıyla mutlu olmayı tercih ettiğinde, bizi terk ettiğinde sevmek sevgisizliği hatta düşmanlığı andırıyor.

Sevmek, ancak “bizimle” şartı gerçekleştiğinde sevgiyse eğer, o zaman, sevmek karşımızdakine mi yoksa kendimize mi sevgi duymamızdan kaynaklanıyor? Hem seven hem sevilen biziz de, sevdiğimizi sandığımız kişi, kendimize duyduğumuz sevgiyi yansıtan bir ayna mı; sevdiğimizi kaybettiğimizde bizi ve sevgimizi yansıtan aynayı kaybettiğimiz için mi o kadar mutsuz oluyoruz?

Peki ama eğer sevmek böyle bir şeyse, niye herhangi birini değil de özel olarak seçtiğimiz birini seviyoruz, niye ancak bir kişi bizim aynamız olabiliyor?

Sevmek, yalnızca sevgiden ibaret değil, daha karmaşık, daha anlaşılmaz, daha tehlikeli bir şey.

Sevdiğimiz insan uğruna öldüğümüz öldürdüğümüz de oluyor.

Bir kadını sevdiğimizde “benim olsun” diyoruz.

Bir erkeği sevdiğimizde “benim olsun” diyoruz.

Sevmek, yalnızca sevgiyi değil sahiplenmeyi de getiriyor.

Bir de “vatanı sevenler” var.

Peki onlar ne diyor?

“Vatan mutlu olsun” mu diyorlar? Yoksa “vatan benimle mutlu olsun” mu diyorlar?

Vatanı sevdiği için darbe yapanlar, çete kuranlar, faili meçhul cinayetler işleyenler, siyasete hile karıştıranlar, hukuku çarpıtanlar, “vatan mutlu olsun” diye mi yapıyorlar bunları yoksa vatan “onlarla” mutlu olsun diye mi?

Vatan, “onlarsız” daha mutlu olursa, bu, onları sevindirecek mi yoksa üzecek mi?

Vatanı sevdikleri için hak etmedikleri iktidarlardan vazgeçmeyenler acaba vatanı mı seviyorlar yoksa kendilerini mi, vatan onların kendilerine duydukları sevginin bir aynası mı, o aynayı kaybetmekten mi korkuyorlar, “biz olmazsak parçalanır” dedikleri vatan mı yoksa kendi varlıklarını yansıtan ayna mı?

Sevmek, yalnızca sevgiden ibaret değil.

Sevdiğimiz “mutlu olsun” değil, sevdiğimiz “bizimle” mutlu olsun istiyoruz.

Sevdiğimiz “başkasıyla” mutlu olduğunda, sevmek, sevgiden çok düşmanlığa benziyor.

Kızıyor, kıskanıyor, öfkeleniyor hatta öldürüyoruz.

Sevdiğimiz vatan bizden başkasıyla mutlu olduğunda, bizim iktidarımızı istemediğinde ne yapıyoruz?

Kızıyor, kıskanıyor, öfkeleniyor hatta öldürüyor muyuz?

Sevmek, karmaşık, anlaşılmaz hatta tehlikeli bir şey.

Seven öldürebiliyor da...

Öldürülen bazen bir insan oluyor bazen de bir vatan...


Ahmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder