29 Mayıs 2010 Cumartesi

Zamanı Durdur

Eğer bir alıcı çıksaydı, bir şeytan mesela, ne karşılığında satardınız ruhunuzu, ne karşılığında cehennemlerde yanmaya razı olurdunuz?
Bir volkan gibi, içi çağıldayan çılgın alevlerle dolu olduğu halde aynı zamanda bir selvi ağacı kadar da huzurlu olan bir aşkı, böyle bir mucizeyi, bir tek gün zerdali çiçeklerinin döküldüğü gizli bir bahçede, bir sevgiliyle yaşamak karşılığında satar mıydınız ruhunuzu?
Parlak beyaz duvarları floresan lambalarının sert ışıklarıyla aydınlanmış bir laboratuvarda bir geceyarısı kan çanağına dönmüş gözlerinizle mikroskobunuza bakarken, kanserin çaresini keşfetmek karşılığında atar mıydınız ruhunuzu ateşlere?

Bir sabaha karşı, askerlerin dipçiklerle kapıları kırıp evlere girerek insanları taradığı bir darbenin liderliğini yapan, insanları darağaçlarına, zindanlara sürükleyip korkutan, herkesin karşısında titreyerek selam durduğu bir general olma karşılığında vazgeçer miydiniz ruhunuzdan?
Bütün dünyanın soluk soluğa seyrettiği bir film çekebilme yeteneğinin size bağışlanması, ruhunuza biçtiğiniz fiyatı karşılar mıydı?
Yoksa ruhunuzu hiç bir bedel karşılığında satmaz mısınız, sakin bedeninizin içindeki sakin ruhunuzla, hiçbir değiş tokuşa razı gelmeden mi sürdürmek istersiniz ömrünüzü?
Ruhunuzu, hiçbir bedel karşılığında satılmayacak kadar kıymetli mi buluyorsunuz?
Yoksa ruhunuzu satmaya razısınız da, korkularınız mı buna engel oluyor?
Goethe, kimine göre gelmiş geçmiş en zeki insan, Faust'u 'ruhunu satmak' üzerine yazmıştı.
Doktor Faust şeytanla yaptığı pazarlıkta, 'şimdi zaman dursun' diyecek kadar mutlu olup, 'zaman dursun' dediğinde ruhunu şeytana satacaktı.
Siz, nasıl bir anda 'zaman dursun' derdiniz?
Sizi, geriye kalan ömrünüzü aynı anın içinde geçirmeye razı edecek kadar mutlu edebilecek olay nedir?
Hayatınızın filmini hangi karede dondurmak isterdiniz?
Hangi kareyi dondurmak için ruhunuzu satardınız?
Geçmişinizde var mı böyle bir an?
Yoksa böyle bir anın sizi gelecekte beklediğini mi hayal ediyorsunuz?
Ruhunuzu satmak için şeytanla pazarlık eder miydiniz?
Ya şeytan, o kötü melek, sizin ruhunuzu satın alınacak kadar değerli bulur muydu?
Ülkenizi, darbeci generallerden korkmayacak kadar güçlü bir ülke yapmak için satar mısınız ruhunuzu, ya da insanların birbirini öldürmediği bir ülke yapmak için?
Bir kadınla seviştiğiniz anı mı sonsuza kadar uzatmak istersiniz, yoksa sevgilinizin size yaslanıp 'seni seviyorum' dediği anı mı?
Doktor Faust 'şimdi zaman dursun' diyecek kadar mutlu olmadı hiç, ama şeytan gene de onu oyuna getirip ruhunu aldı.
Zamanın durmasını istememizi sağlayacak kadar mutlu olduğumuz anlar var mıdır?
En mutlu olduğunuz an bile, 'gelecekte belki daha da mutlu olacağım bir an olur' ümidiyle zamanın akmasını ister miydiniz?
Ruhunuzu, sonsuza dek sürecek mutlu bir an karşılığında satar mıydınız?
Goethe mi, Faust mu yoksa şeytan mı olmak isterdiniz?
Herkesin ruhunu satın alabilecek bir şeytan olma karşılığında satar mıydınız ruhunuzu?
Mutluluklar karşılığında ruhumuzu almak için böyle kötü bir melek neden var acaba?
Niye mutlulukla kötülük ya da mutlulukla şeytan arasında hep bir ilişiki var gibi?
Neden iyilik melekleri bize huzuru, kötülük melekleri mutluluğu sunuyor?
Neden huzur ve mutluluk, mutluluk ve iyilik bir araya pek gelmiyor?
Neden dalgalı bir okyanustaki yalnız bir deniz feneri gibi, mutluluk, huzursuzluklarla kötülüklerin arasında çakıyor?
Neden mutsuzluğa ulaşmak için muhakkak şeytanın pelerinine sürtünmek gerekiyor? Ve neden şeytan bir mutlu an karşılığında hemen ruhumuzu almak istiyor?
Neden Tanrı, melekleriyle birlikte şeytanı da gönderdi bize?
Şeytanın dokunmadığı bir mutluluk, günahın değmediği bir aşk var mı?
Ne karşılığında satarsınız ruhunuzu?
Kim olmak ve ne olmak için?
Sezar'ın Kleopatra'yla yattığı ilk gece karşılığında mı, Lenin'in Moskova'ya girdiği an karşılığında mı, Arşimed'in 'Evraka' diye bağırdığı an karşılığında mı, Joyce'un 'Ulysses' romanının son satırını da düzeltip kalemini bıraktığı an karşılığında mı, Mark Spitz'in olimpiyatlarda yedinci altınını da boynuna taktığı an karşılığında mı?
Yoksa Karındeşen Jack olmak karşılığında mı? Tarihe geçen o ünlü katil gibi hiç yakalanmadan yedi cinayet işleyip yedi insan öldürebilmek karşılığında satar mısınız ruhunuzu?
Peki Einstain olmak karşılığında?
Ruhunuza biçtiğiniz bedel ne?
Mutluluk mu, şöhret mi, başarı mı, yaratabilme yeteneği mi, insanlara ayrdımcı olabilme gücü mü, yakalanmadan cinayet işleme şansı mı?
Yoksa para mı istersiniz?
Ruhunu milyarlar karşılığında satan, geçmişi günahla dolu o büyük zenginlerden biri olmak karşılığında vazgeçer misiniz ruhunuzdan?
Güney Afrika'da Zencileri kırbaçlayarak öldürten bir elmas madeni sahibi, işçilerin üzerine benzin sıktırıp yaktıran bir dolar milyarderi olmak fiyatınızı karşılar mı?
Paralarınızla çeşit çeşit hayatlar alırsınız. İnsan hayatları.
Küçük oyuncaklar gibi oynarsınız onlarla, isterseniz kırıp atabilirsiniz, isterseniz bir biblo gibi odanızın bir köşesine koyabilirsiniz.
Kadınlar için ayrı bedeller de var tabii.
Bir kraliçe olmak mı ruhunuzu alabilir, yoksa erdemini hiç kaybetmeyen Roma'nın kutsal orospusu olmak mı?
Her gece bir yaveriyle yatıp ertesi sabah yattığı adamı idam ettiren bir imporatoriçe olmak mı yoksa Nobel'i alan ve hayatı laboratuvarlarda geçen bir Madam Curie olmak mı?
Yoksa sadece bir evliliğe mi satarsınız ruhunuzu?
Güvence mi istersiniz, çılgınlık mı?
Kadınlar, ah onlar erkeklerden akıllıdır, güvenceli bir çılgınlık isterler.
Şeytanın bile veremeyeceğinin peşindedir onlar.
Şeytan da, onun için, onların peşinde.
İmkansızı isteyeni kandırmak ister o.
Ve şeytan çok şanssızdır, imkansızı isteyeni kandırmak için elinde erkekler gibi beceriksiz aletler vardır. Zaten o yüzden, parayı, mücevheri, şöhreti pazarlığa ekler.
Kadınlar kim olmak karşılığında satar ruhunu?
Bütün bir ülkeyi ayaklandırıp sonra yağlı kütüklerin üzerinde yakılan Jeanne D'Arc mı, yüzünde hep büyülü bir ışıkla dolaşan Greta Garbo mu, Evita Peron mu?
'Zaman dursun' diyeceğiniz kadar mutlu bir an için satar mısınız ruhunuzu?
Şeytanla ne karşılığında pazarlığa oturursunuz?
Hiç yalan söylemeden yaşayabilmek mesela.
Yoksa söylediğiniz her yalana insanların inanması mı?
Korkularınızdan kurtulacağınızı söylese şeytan, verir misiniz ruhunuzu? Bir daha hiç bir şeyden, hiçbir şekilde korkmamak. Ailenizden, sevgililerinizden, dostlarınızdan, düşmanlarınızdan, polislerden, katillerden, hırsızlardan, size doğru yolu göstermek isteyenlerden, size yardım edenlerden, size kızanlardan ve sizi sevenlerden korkmadan yaşayabilmek için vazgeçer misiniz ruhunuzdan?
Hiç endişesiz yaşayabilmek, nasıl bir fiyat?
Bir ülkeyi ya da bir insanı kurtarmak için satar mısınız ruhunuzu?
Goethe, Faust'u neden yazdı acaba?
Şeytanla pazarlık fikrini ona kim verdi?
Gördüğü insanlar mı?
Acaba herkes sürekli şeytanla pazarlık mı ediyor, sürekli satılıyor mu ruhlar, satmayanlar fiyatı beğenmeyenler mi yalnızca, yoksa korkaklar mı ya da çok cesur olanlar mı?
Ruhunuzu satar mısınız?
Yoksa daha önceden sattınız mı?
Nedir fiyatınız?
Zerdali ağaçları mı, laboratuvarlar mı, emrinize amade ordular mı, lüks kerhaneler mi, saraylar mı, yazı masaları mı, yaldızlı yataklar mı, yakalanmayan cinayetler mi?
Zamanın durmasını isteyeceğiniz kadar mutlu bir an oldu mu hayatınızda?
Her mutlu anda şeytanla pazarlık mı var acaba?
Tanrı, şeytanı niye yarattı?
Goethe niye yazdı Faust'u?
Siz ruhunuzu satmaktan mı, yoksa ucuza satmaktan mı pişmansınız?
Yoksa hiç satmamaktan mı?
Zamanı durdurmak ister misiniz?
Yoksa zaman mı sizi durdursun istersiniz?

.

Ahmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder